Tehcir kararı 27 Mayıs günü alınmış ve 1 Haziran 1915’te Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
Bu sebeple 24 Nisan’ın Ermeniler için neden bir anma günü olduğu ya da gayriresmi tarih ekseninde düşünenler için neden bir özür günü olduğunu anlamayanlardanım.
24 Nisan’ın Ermeniler için neden bir anma günü olduğu ya da gayriresmi tarih ekseninde düşünenler için (resmi düşünün diyen yok ya, neyse) neden bir özür dileme ya da acı günü olduğunu anlamayan çoktur.
Ben de anlamayanlardanım. Çünkü benim bildiğim tehcir kararı 27 Mayıs günü alınmış ve 1 Haziran 1915 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.
O halde 24 Nisan’da ne olduğunu sakince düşünmek lazımdır. Arşivlere baktığımızda bu tarihte Osmanlı hükümetinin, Ermeni komitelerinin ayrılıkçı fikirlerle özerklik elde etme teşebbüslerini engellemek için komitecilerin tutuklanmalarını, parti merkezlerinin kapatılmasını, silahlarına ve evrakına el konulmasını emrettiğini görüyoruz.
İçişleri Bakanı Talat Paşa’nın emriyle, başta İstanbul olmak üzere ülke çapında tutuklamalar başlamıştı. Tutuklamaların en meşhuru İstanbul’da yapılmış, yaklaşık 77 bin Ermeni arasından aranan 610 Ermeni’nin adreslerine baskınlar yapılmış, 235 kişi tutuklanmıştır. Anadolu’da ise ilk baskınlarda 321 kişi gözetim altına alınmıştı.
TUTUKLAMA KARARLARI
Üstelik bu tutuklama kararları, öyle durduk yerde, keyfi bir şekilde alınmış değildi. İtilaf donanması Çanakkale Boğazı’na saldırmış, İstanbul’un düşman eline geçmesi korkusuyla Osmanlı sarayı ve hükümetin Eskişehir’e taşınma hazırlıkları başlamıştı.
Ülkenin doğusunda ise Van’da Rusya’nın yardımıyla Ermeni gönüllü birlikleri ve çeteleri şehri kuşatma altına almıştı.
Şehrin Müslüman halkı da tarihte görülmemiş bir katliamla veKarabağlı terörist Aram Manukyan’ın insafıyla karşı karşıya kalmıştı.
Üstelik İçişleri Bakanı Talat Paşa’nın en yakın arkadaşlarındanVahan Papazyan veKarekin Pastırmacıyan da Erzurum ile Van şehirleri arasında Müslüman ordunun ikmal yollarına sabotaj üstüne sabotaj düzenliyor, Müslüman köylerinde katliam üstüne katliam yapıyordu.
Öldürülen Müslüman sayısı sadeceVan civarında 30 bin olarak ifade ediliyordu. 24 Nisan tutuklamalarının temel gerekçeleri işte bunlardı. Peki, pardon ama bu yaşananlarda, her yıl“buacihepimizin.org” deyip 24 Nisan günü bizi Taksim’e protestoya davet edecek ne gibi bir gerekçe var?
Bunu benim gibi “resmiler” bilemezmiş. Baskın Oran hoca böyle diyor. Peki, kim bilir? Tarihi olayları, karşı yakadan (biraz daha uzak görüşlüler Ağrı Dağı’nın da ötesinden) okuyanlar biliyormuş. Ya da empati yapanlar daha iyi bilirmiş.
Merak ettiğimiz şu: Onların bildiği bizim bilmediğimiz neymiş ki, 24 Nisan hakkında. Efendim, İstanbul’da tutuklanıp Çankırı’ya götürülen bu insanlar komiteci değil, politikacı, gazeteci, yazar, aydın ve musikişinaslarmış.
TARİHİ DAĞIN ÖTESİNDEN OKUMAK
İyi de tarihi “dağın ötesinden” okumaya çalışmayıp da Krigos Balakian gibi tutuklanıp trene bindirilen ve dahi başından geçenleri Le Golgotha Armenien adlı kitabından okuyanlar tamtersi bir hikâyemi dinliyorlar?
Balakian tutuklu arkadaşlarının listesini bal gibi de “komitacı”, “Taşnak militanı”, “Hınçak militanı”, “Ramgavar lideri” gibi sıfatlarla süslüyor.
Peki ne olmuş bu insanlara? “Gayri resmilere” göre bunlar Ayaş ve Çankırı’ya tutuklanmaya değil öldürülmeye (hem de trenle!) götürülmüşler.
Nitekim hikâye bu ya, torun Peter Balakian’a göre dedesiyle yola çıkan 190 kişiden sadece 16 kişi hayatta kalmışmış.
Şeytan, gayriresmi tarihçinin beyanı olduğu için “inan, inan” diyor amatorun Balakian Golgotha’nın Fransızca baskısındaki “militan” kelimesini İngilizce baskıda “worker/işçi” yapmaktan sabıkalı olunca insan kuşkulanıyor ve bu defa şeytan “araştır, araştır” diyor.
Eserin orijinine bakınca görüyoruz ki dedenin Çankırı yolundaki 70 arkadaşından sadece 16’sı ölmüş ya da öldürülmüş, gerisi hayatta.
Yani torun Balakian dedesini ters anlamış. Kaldı ki geçmiş yılda Çankırı’da gözetim altına alınan veya tutuklananların tam listesim Arşiv Genel Müdürü Yusuf Sarınay tarafından yayımlanınca Çankırı’ya sürgün edilenlerin tamsayısının 70 değil 155 olduğunu öğrendik.
İstanbul’da tutuklanan komite üyelerinden 71’i deAyaş’a gönderilmiş.Ayaş’a gidenlerin kaybı sonradan daha fazla amaşimdi konumuz bu değil.
Şimdiden Taksim’demumyakıp acı çekeceklere şunu da söyleyelim ki, bu tutuklu yoldaşların hepsi orada hapishanede bile değiller. Çankırı Mutasarrıflığı Emniyet Müdürlüğü’nün 30 Haziran tarihli yazısı düzmece değilse, hapishanenin kapasitesi yeterli olmadığı için tutukluların üçü beşi çeşitli evlere dağıtılmışlar.
Dahası, serbestçe dolaşıyorlar, hatta kasabanın yarım saat uzağında bulunan sayfiyelere kadar gidebilmişler. Akşamları karakola gelip imza atıyorlar. Muhtaçlara devlet yevmiye veriyor.
Vartabet Komidas Viyana’ya nasıl gitti?
Çankırı’da tutulan 155 kişiden 35’i sadece 13 gün sonra affedilerek serbest bırakılıyor. 8 Mayıs 1915 tarihinde serbest kalanlar arasında Vahram Torkumyan, Agop Nargileciyan, Karabet Keropoyan, Zare Bardizbanyan, Pozant Keçiyan, Pervant Tolayan, Rafael Karagözyan ve Vartabet Komidas gibi ünlüler çoğunlukta. Bunların en ünlüsü de Komidas.
Hani şu Ermeniler’in, yaşadıkları yüzünden delirdi ve 1935 yılında Paris’te öldü dediği müzisyen. Ne hikmetse bu deliren vatandaş önce Osmanlı hükümetinin izniyle 1917’de Viyana’ya, bir süre sonra oradan Londra’ya ve nihayet Paris’e gidebiliyor. Aklını yitiren için zor bir serüven ama şimdi konumuz o değil. Zira, işin ilginç tarafı bu serbest bırakılmaların sebebi Balakian’ın iddia ettiği gibi elçilerin baskıları değil, İstanbul’daki Müslüman dostlarının baskıları. Son açılan arşiv belgelerinde hangi Ermeni tutuklunun serbest bırakılması için kimin aracı olduğu mektuplar sayesinde belli.
KEMAL ÇİÇEK – BUGÜN GAZETESİ