Ülkemizin gündemi bazen o kadar garipleşiyor ki, insan ister istemez acaba başka ülkelerde de benzer şeyler oluyor mu diye merak ediyor. Acaba bizim ülkemizde olanlar sadece bizim ülkemizde mi oluyor? Başka ülkelerde 30 sene süren terör sorunu ya da yüksek enflasyon var mı? Ya da ülkenin en iyi piyanisti bir şiiri tivitlediği için hapis cezası alıyor mu? Ya da 19 yıldır aynı başkan tarafından yönetilen başkentin kaldırımları dökülüyor mu? Kısacası bizde bir gariplik mi var, yoksa biz normal miyiz? Etrafımızda olan bitenler insanlığın, tarihin doğal akışı mı? Yoksa sadece Türklüğe özgü şeyler mi yaşıyoruz?
Farkındayım bunlar biraz derin sorular oldu. Ben bu sorulara gayet yüzeysel bir cevap vereyim, size sadece üç tane tablo göstererek. Üç tabloda bu dünyada bizim gibi nefes alan canlıların yaşadığı diğer 220 ülkenin verilerinden süzülmüş sonuçlar göreceksiniz. İlk iki tablo kişi başı gelir ve eğitim düzeyini gösterecek. Üçüncü tablo ise kentleşme düzeyi ile ilgili. Türkiye’nin garipliği bence bu üç tablodan çıkan sonuçlarda saklı.
İlk tablomuz aşağıda. Önce dünyadaki tüm ülkelerin kişi başına gelirini yüksekliğine göre sıraladım. Yanına da her ülkenin ortalama vatandaşının eğitim düzeyini koydum. Ama aşağıya tüm ülkelerin verisini uzun olacağı için koyamadım, sadece Türkiye’nin olduğu yere bir “zoom” yaptım. Ne görüyorsunuz? Türkiye dünyada 66. sırada. İnsanları bizden daha zengin olan 65 tane ülke varmış. Esas şaşırtıcı olan ise son sütunda, eğitim yılında. Bir bakın lütfen, ne dikkatinizi çekiyor? Bu ülkelerde, yani kişi başı geliri (satın alma gücüne göre) 13 bin ile 14 bin dolar arasında olan ülkelerde, vatandaşlarının eğitim süresi 7,5 ile 12,2 yıl arasında değişiyor. Bu ülkelerin ortalaması ise 9,7 yıl, Lise 2’ye kadar okumuşlar. Türkiye’deki yetişkinler ise ortalamada sadece 6,5 yıllık eğitime sahipler, yani orta ikiden terkler. İlk sonuç: bizle benzer zenginlikteki ülkelere kıyasla çok daha az eğitimliyiz.
Tablo 1: Türkiye ile benzer gelir düzeyine sahip ülkeler ve bu ülkelerin eğitim düzeyleri
Kaynak: Birleşmiş Milletler, İnsani Kalkınma Endeksi Veritabanı
Şimdi de ikinci tabloya bakalım. Bu tabloda da aynı veriler ver. Ama bu sefer, dünyadaki ülkeleri kişi başı gelirlerine göre değil, eğitim düzeylerine göre sıraladım ve Türkiye’nin olduğu yere zoom yaptım. Bizim gibi orta ikiden terk ülkeler ve kişi başı gelirlerine bakınca ne görüyoruz? Birincisi, Türkiye dünyada eğitim düzeyi açısından 137. sırada, yukarıdaki tablodan hatırlayın, zenginlik açısından 66. sıradaydık. İkinci dikkat çeken şey bu tablodaki ülkelerin çoğunun Afrika ülkeleri olması herhalde. Belki de bu yüzden Ankara’nın kaldırımları bana Zambiya’yı hatırlatıyor, galiba kaldırım meselesi zenginlikle değil eğitimle ilgili. Neyse, esas tespite gelelim: Eğitimde bize benzeyen ülkelerin kişi başı gelirleri, 1500 dolarla 8500 dolar arasında değişiyor, petrol zengini Kuveyt’i dışarıda bırakırsak. Bu ülkelerin ortalaması ise 4600 dolar. Türkiye’nin kişi başı geliri ise 13400 dolardı. İkinci sonuç: Bizle aynı eğitim düzeyindeki ülkelere kıyasla neredeyse üç kat daha zenginiz!
Tablo 2: Türkiye ile benzer eğitim düzeyine sahip ülkeler ve bu ülkelerin kişi başı gelirleri
Kaynak: Birleşmiş Milletler, İnsani Kalkınma Endeksi Veritabanı
Sanıyorum garipliğimizin kaynağına yaklaşıyoruz. Eğitim düzeyimize göre fazla zengin, zenginlik düzeyimize göre ise fazla cahiliz. Birleşmiş Milletlerin verileri öyle gösteriyor. Yani eğitim sahibi olmadan para sahibi olmayı başarabilmiş dünyadaki az sayıdaki ülkeden biriyiz. Peki, o zaman esas soruyu soralım. Bunu nasıl başardık? İnsanlarımızı eğitmeden nasıl zenginleştirebildik?
Yanıt aşağıdaki tabloda. Bu tablo bir göstergede dünyanın ilk 10 ülkesini gösteriyor. Türkiye bu göstergede dünyada 6. sırada. Bu gösterge şu: 2012 ile 1960’ın kentleşme oranları arasındaki fark. Kentleşme oranı dediğimiz oran esasen toplam nüfusun yüzde kaçının kentlerde yaşadığı. Evet, ne kişi başı gelirde, ne eğitim düzeyimizde, ne de futbolda dünyanın ilk 10 ülkesi arasına giremiyoruz. Ama son yarım yüzyıldaki kentleşme hızımızda dünya 6.sı olabilmişiz. [1] Türkiye’nin kentlerinde 1960’da 9 milyon kişi, 1980’de 19 milyon kişi yaşıyormuş. Bugün ise tam 53 milyon kişi yaşıyor. Kentleşme oranımız 1960’daki yüzde 31,5’tan 2012’de yüzde 71,4’e yükselmiş. Bizim gibi hızlı kentleşen ülkelerin özelliklerini incelemeyi bir başka yazıya bırakıyorum. Ama şimdilik şunu söylemekle yetineyim. Bizden daha hızlı kentleşen ülkelere bakınca ikinci sıradaki Suudi Arabistan’ın, üçüncü Angola’nın ve beşinci Cezayir’in ekonomileri büyük ölçüde petrol ve doğal gaz gelirlerine dayanıyor. Bu doğal kaynak zenginleri dışında, bu koca dünyada bizden daha hızlı kentleşen sadece iki ülke var: Kore ve Malezya. Kore’nin eğitim düzeyi 11,6 sene ve ihracatı içinde ileri teknoloji ürünlerin payı yüzde 29. Malezya’nın eğitim düzeyi 9,5 sene ve ileri teknolojinin payı yüzde 45. Bizde ise eğitim orta ikiden terk ve ileri teknolojinin payı sadece yüzde 2.
Sonuç? Evet, biz garip bir ülkeyiz. Garipliğimizin kaynağı da, insanımıza yatırım yapmak yerine şehirlerimizin taşı toprağına yatırım yapmayı seçmiş olmamız. Eğer insanımıza yatırım yapmış olmayı seçseydik, sanırım bugün ne şehirlerimizin kaldırımları Zambiya gibi, ne de ülke gündemini tartışma biçimimiz Fenerbahçe’nin seçimli genel kurul toplantıları gibi olurdu.
Tablo 3: Son 52 yılda dünyanın en hızlı kentleşen ülkeleri
Kaynak: Dünya Bankası, Dünya Kalkınma Göstergeleri veritabanı, *Nüfusu 10 milyondan fazla olan ülkeler
[1] İlk iki tabloda dünyadaki tüm ülkeleri alırken, son tabloda sadece nüfusu 10 milyondan büyük ülkeleri almamın nedeni, ilk iki tablonun insani gelişmişlikle, son tablonun ise kentleşmeyle ilgili olması. Felsefi olarak, bir Türk insanının gelirini veya eğitim düzeyini küçük bir ada ülkesinde yaşayan bir insanla kıyaslamak bana makul geliyor. Öte yandan, kentleşme düzeyimizi, nüfusu Kadıköy’den veya Çankaya’dan daha küçük ülkelerle kıyaslamak pek manalı gelmiyor.
* Esen Çağlar, Ekonomi Çalışmaları, Analist
Yazıları posta kutunda oku