TAZMİN/AT (2)

TAZMİN/AT (2) - untitled2

TAZMİN/AT (2)

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

Güney battı peki “kuzey”de işler nasıl?

Önce güneyden “can alıcı” birkaç örnek..

Rum Sağlık Bakanı Petros Petridis, Rum hastanelerinde Kıbrıslı Türklere hiçbir gelir kriterine bakılmaksızın ve bedava sağlanan sağlık hizmetlerinin kalkacağını duyurdu. Petridis, Fileleftheros gazetesine yaptığı açıklamada, ekonomik krizin zorluklarının yaşandığı Güney Kıbrıs’ta Kıbrıslı Rumların aldıkları bedava sağlık hizmetlerinde kısıtlamaya gidilirken Kıbrıslı Türklerin bunun dışında tutulmasının söz konusu olamayacağını açıkladı.

Kriz nedeniyle “anavatan” Yunanistan’da 15.000 memurun işten çıkarılacağını daha dün başbakanları  açıkladı..

Görünen köy kılavuz istemez.. Demek; eşel mobil, 13’üncü maaşların iptali, memur ve emekli maaşlarında kesinti, her şeyin “özelleştirilmesi”, ücretsiz sağlık hizmetlerinin iptalinden sonra  “yavru”sunda da memurlar işten çıkarılacak..

Sonra, “güneyin krizi” “birleşme”yi teşvik edermiş…

Hadi “birleştik”..

Güneyin açlıktan nefesi kokarken, bizdeki bütün “kadro şişkini/delege yakını” memurlar “birleşik devlette” yerlerini koruyacak mı zannediyorsunuz?

Yoksa kuzeydeki sendikal faşizm aktörlerinin birleşmeyi artık seslendirmemelerinde bir bit yeniği mi var?

Sonra kuzeyden “yürek burkan” üç örnek..

a)“1974 sonrasının ganimet, yağma, talan ortamında palazlanan ve daha çok çıkar odaklı eğilimlerle toplumda belirli bir konuma ‘yükselen’, Köşklüçiftlik-Kumsal’da gösterişli malikâneler edinerek buralara yerleşen gözü dönmüş sonradan görme bir ticaret burjuvazisinin;

Surlar içinden Köşklüçiftlik-Kumsal’a dahi ‘taşmayı başaran’ kontrolsüz nüfusla adeta ortaklaşa yarattığı bir çoraklık ve vizyonsuzluk;

Ve bunun sonucunda oralarda yaşayan kök Lefkoşalıların daha çok Gönyeli-Yenikent ve Girne’ye püskürtülmeleri;

Köşklüçiftlik ve Kumsal’ın seçim sonuçları üzerindeki belirleyici etkisini iyice azalttı.

Karmaşık, giderek arabesk varoş kültürüne yakınlaşmakta olan ve seçimlerde artık ‘Kıbrıslı Türk seçmeninin iradesinin’ göstergesi olmaktan hızla uzaklaşan bir Köşklüçüftlik-Kumsal var artık…” diyor Ali Tekman son Lefkoşa yerel seçim analizini yapan yazısında…

b)“30-35 senedir sık sık gelip gittiğim bu cennetin son hâli şöyle…

Okuma yazma ve yüksek tahsil oranı çok yüksek ama çalışılacak iş yok. Yolunu bulan İngiltere’ye veya başka yerlere göçüyor.

Kumarhânelerde ister istemez fuhuş da başını almış gidiyor; âdeta koca bir kârhâne olmuş her taraf. Uyuşturucu işi de gırla gidiyor. Uçakalanında (burada öyle derler) sizi strip-girls karşılıyor filânca kumar oteline götürmek üzere…

Türkiye’den farklı olarak, burada Karadeniz mafyası duruma hâkim.

Esnafın başlıca geçim kaynağı haftada üç gün çarşı iznine çıkan Mehmetçik’ten ve eskisine göre çok daha az gelen turistlerden aldıkları para.

Maaşlar gittikçe eriyor ve memur da, işçi de, sâbit gelirli herkes de bıkmış vaziyette. Tek güvenceleri her şeye rağmen anavatan, yâni Türkiye.

Türkiye’yi bilmem ama burada, bu felâket böyle sürerse, meselâ bir referandum yapılsa, balık hafızalılar Rum’la birleşmeyi tercih edebilir. Zâten KKTC sâhillerinde fazla balık da yoktur.

Bunun, Girit’te olup bitenlerden hiçbir farkı olmadığının müdrik değiller” diyor Recep Doksat.

b) Kıbrıs Türk toplumu 1974’ten 2013 yılına kadar çok büyük değişimler geçirmiştir. Bu değişimler, toplumun kendi doğal süreçleri içinde olmamıştır. Toplum bireyleri, yakınlarını savaşta yitirmiş, aileler dağılmış, evlerini, yurtlarını terk etmiş, aynı adada olsa da başka yerlerde yaşamaya mecbur olmuştur.

Bu gerçekler toplumun kültürel bütünlüğüne ilk darbeyi vurmuştur. Tabii en büyük darbe, zaman içinde, Türkiye’nin burayı bir alt birimi haline getirmesidir. Kıbrıslılar yönetim ve irade kullanma yönünde yetkisiz hale getirilince, toplumdaki siyasi ilişkiler bambaşka bir hal almıştır. Buraya kontrolsüz nüfus aktarılması ve bitmek tükenmek bilmeyen ve kriterleri belirsiz ‘yurttaş yapma’ girişimleri Kıbrıslıtürk toplumunu toplum yapan karakteristik özelliklerini silip süpürmüştür. Ancak, ekonomik durumu zayıf, TC yardımlarıyla ayakta durduğu söylenen bu ülkede bazı kişi ve klikler tonla para kazanabilmektedir.

                Toplum, hiçbir dönemde anılmadığı biçimde ‘fuhuş ve kumar’ cenneti olarak tanıtılmaktadır.

Her geçen gün, burada yaşayan insanların bütününe toplum demek zorlaşıyor. Kültürel, ahlaki özellikleri yitirilmiş ve her gün bir müdahale ile başka bir biçime sokulmak istenen insanlar kalabalığı haline gelmiştir” diyor Fatma Azgın..

Farklı uçlardaki üç kişinin hemen hemen aynı örneklerle aynı noktada buluşmuş olmaları tabloyu yeterince ortaya koymuyor mu?

Evet, hâl böyle ve böyleyken, 63’deki “30 KL’lık maaştan” tam elli yıl sonra 2013’e gelen KKTC’de işler nasıl?

Tam bir “lay lay lom” durumu mevcut..

Kimse sorunun temeline inmiyor, gününü gün ediyor.

Bir çeşit “Pompei günleri” yaşanıyor..

a)Tarım Ve Doğal Kaynaklar Bakanı Ali Çetin Amcaoğlu, Bakanlar Kurulu’nun, KKTC Jokey Kulübü’ne, Hipodrom İçin Arazi Tahsis Ettiğini Açıkladı..

Jokey Kulübü dün akşam Girne’de Kuru Üzüm Restorant’ta  bir dayanışma yemeği düzenledi.

Yemeğe, Amcaoğlu ile Türkiye Cumhuriyeti Jokey Kulübü yetkilileri de katıldı.

Amcaoğlu, yaptığı konuşmada, geceye katılamayan Başbakan İrsen Küçük’ün selam, sevgi ve saygılarını getirdiğini belirterek, “Sayın Başbakanımızın talimatları çerçevesinde yapılan çalışmalar sonucunda, Bakanlar Kuruluna yapılan bir önerge ile bugün, KKTC Jokey Kulübünün talep etmiş olduğu alanı, kendilerine, Bakanlar Kurulu kararı ile tahsis ettik” dedi.

b)DP Genel Başkanı Serdar Denktaş, Güney Kıbrıs Makamlarının Yüzde 50 Ortaklık Kabul Etmesi Halinde “Kıbrıs Havayolları”nı Kurtarmak Ve Kıbrıs’ta Yaşayan İki Halkın Ortak Malı Yapmak İçin Yatırımcı Bulmaya Hazır Olduğunu Açıkladı..

Denktaş, yaptığı yazılı açıklamada, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin içerisine düştüğü ekonomik açmazdan kurtulabilmesinin en önemli ögesinin 50 yıldır sürüncemede kalan Kıbrıs sorununa çözüm bulmak olduğunu da belirtti.

c)Kıbrıs’ta faaliyetlerini sürdüren Evrensel Sevgi ve Kardeşlik Derneği(ESKAD); Ayasofya Camii’nin tekrar ibadete açılması için imza kampanyası başlattı. Kıbrıs’ta, Türkiye ve Tüm Dünya’dan imza kampanyasına katılımları bekleyen ESKAD yapmış olduğu basın açıklamasında şunları dile getirdi: “İstanbul İslam’ın baş şehridir. Sembol şehridir. Ayasofya Camii de İstanbul’un sembolüdür. Fethin sembolüdür. Mukaddes bir binadır. Müminlerin bir mabedidir. Bir kez cihetini Beytullah’a dönmüş bir yapıdır.  Milletimizin arzusu Ayasofya Camii’nin minarelerinde ezan sesini yeniden duymak, Ayasofya Camii’nde Âlemlerin Rabbinin huzuruna yeniden durmaktır”.

Tarım Bakanı tarımla ilgili her konuyu halletmiş, durup leğenin üzerine örtü arıyor.

KTHY için eleştiriden öte somut hiç bir şey yapmayarak parmağını bile kıpırdatmayan Serdar şimdi Rum’un havayolları için elini taşın altına koyuyor.

Lefkoşa Selimiye Camii (Ayasofya) ve çevresinin UNDP-USAİD-BM ve AB tarafından bir tür “kurtarılmış bölge” olduğunu hissetmeyen/algılayamayan, Cami’nin kapısındaki alt alta hem cami, hem Katedral yazılı tabelayı görmeyen dernek kalkıyor İstanbul Ayasofya için ahkâm kesiyor.

Rum Hükümet Sözcüsü Hristos Stilianidis, “şu Andaki Koşulların Kıbrıs Sorununda Girişim Üstlenmek İçin Uygun Olmadığını” söylerken Rum Meclis Başkanı Yannakis Omiru da, “Türkiye’nin, son haftalarda, kışkırtmalarını kademeli olarak artırmaya devam ettiğini” iddia ediyor.

Rum bu şartlarda bile alttan almıyor, kuyruğu dik tutuyor ama Talât Rumların doğalgazın naklinin Türkiye üstünden olmasına karşı durmasının, Rumlar açısından doğru olabileceğini çünkü Kıbrıs sorununun devam ettiği koşullarda Türkiye’ye bağımlı olmak istemediklerini kaydediyor. Maraş teslim edilmiş olsaydı çok yüksek değerde bir imar planının telaffuz edileceğini ve bu alana yatırılacak parayla Rum çöküşünün önüne geçilebileceğini ileri sürüyor. Daha da ileri gidiyor; çözüm olsaydı ortak hükümetin, tek taraflı kaynak kullanımını caydırmış olacağını, Merkez Bankası’ndaki Kıbrıslı Türk yöneticilerin yanlış yatırımları engellemiş olacaklarını vurgulayarak, “Kısacası, çözümsüzlüğün en büyük mağduru her zaman Kıbrıslı Türkler oldu ama ülkenin bir yarısı sıkıntı yaşarken diğer yarısı rahat edemez, gün gele büyük zararlarla karşılaşabilir diyorduk, dediğimiz oldu” şeklinde konuşuyor.

Rum tarafı için dizlerini dövüyor..

Evet; bakacağız Rum tarafı altınlarını satarken Tatar’ın dediği hakkımızı verecek mi?

63’de 30 KL ile geçinenlerin hakkı var o altınlarda.. 16 Nisan 2013

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ

 

TAZMİN/AT (2) - untitled2

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir