AKP’nin “bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanırız ” ütopyası sürüyor.
O yüzden yeni bir anayasanın Başkanlık Sistemi çerçevesinde Ortadoğu’da sosyolojiler değişirken çıkacak mezhepsel ve etnik kimliklerin ulusal ya da bölgesel çatışmalara neden olmaması için milliyetçi değil çoğunlukçu ve otoriter olması gerekiyor.
Nitekim, İmralı’da Abdullah Öcalan’la başlatılan barış sürecinde “Türk” gibi bir üst kimlik tasarlama girişiminde bulunulmayacağı, eşit yurttaşlık garantisi verildiğinden hareketle AKP ile MHP ve CHP arasında sert tartışmalar yaşanıyor.
*
Başbakan Erdoğan tartışmaya, MHP’nin koalisyon ortağı olduğu dönemde batan bankaların faizi ile birlikte 246 milyar TL kayba neden olduğu, Devlet Bahçeli’nin durumu inkâr ettiği, “Şimdi hepsini çıkartacağız. Kim bilir daha neler çıkacak” ifadesiyle yeni boyut katmıştır.
Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’de “Başbakan’ın sözünü ettiği sadece Bahçeli’nin şahsına yapılacak bir araştırma değil, 57.dönemin tamamı araştırılacak” diyor!
*
O sırada CHP Milletvekili İlhan Cihaner, “Partimizin geleneksel muhalefet anlayışıyla iktidar olması biraz zor görünüyor.Türklük tanımı gibi her şeyi anayasa merkezli düşünmenin muhalefet enerjimizi boşa harcadığını düşünüyorum. Bizim daha güçlü muhalefeti örgütleyebileceğimiz alanlar var. Yoksulluk, işsizlik, 2B, petrol kanunu var. Biz bu topraklarda tüm etnik unsurlarla yaşamayı kafamıza koymuşsak bizi ne kimse bölebilir ne de anayasa yazıldı diye insanlar kendi benliklerini unuturlar. Onun için bizim bu anayasayı daha soğukkanlı bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Barıştan yana hiç bir kaygımızın olmaması lazım” diyor!
Ne oluyor?
*
“Yahu,hangi taşı kaldırsam altından Atatürk çıkıyor”düşüncesinde Kenan Evren ve emrindeki TSK,Türk toplumunu 12 Eylül’den bu yana ahlaki, kültürel ve sosyal her alanda çürütmenin vasıtası olmuştur.
Yetiştirilen yeni bir nesil ile bireycilik ve apolitiklik kutsanmış, her türlü ulusal değer ayaklar altına alınmış,çarpık bir ekonomik yapı ardından toplumsal doku tahrip edilmiştir.
Nihayet hem Fethullah Gülen, hem Necmettin Erbakan’dan bayrağı kapan AKP’nin yıllar boyunca oluşturulan insan sermayesi yatırımı ve “dini-imanı”gösterip -aslında, karşılıklı çıkarlarla kişiler arasında oluşturulan sosyal sermaye yatırımından,
AKP’nin iktidar olmasıyla birlikte bir İslamcı kadro hareketi; Türk Milleti çerçevesinde devletin elit kadroları tüm yapılardan silmiş, hareketini kısıtlayan ekonomik dengeleri yeniden düzenlemiş ve devleti Orta Doğu’ya yönelik politikalarda da kurumsallaştırmıştır.
*
Çok yazdım -bugün,Türkiye siyasetini ve askerini Milli İstihbarat Teşkilatı merkezinde etkin kanadı oluşturan, demokratikleşmeyi kontrol eden ve denetleyen ABD/CIA, Kürtlerin demokratikleşmesini kontrol edip denetleyen İsrail/MOSSAD, askeri stratejiyi belirleyen NATO unsurları ile edilgen kanatta Recep Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen unsurları yönetiyor.
Birlikte Osmanlı’nın egemen olduğu İslam toplumlarındaki siyasal kültürün kurumları ve kültürel kodlarının çağdaşlaşmasının siyaseti yapılıyor.
*
Mesela, Fethullah Gülen yeni devlette gücünü takdim ederken,”Hükümet dışı,geniş kitleleri etkileyebilen hareketimizin partilere siyasetleri bazında destek vermesi ve gerekirse bunu geri çekmesinin toplumsal sigorta gibi düşünülmesi gerekir”diyor.
Bir noktanın da altını çiziyor “Vesayet” denilen Atatürkçülüğün doğrudan ve geleneksel yollarla memleketi geriye götürmesinin çok zorlaşmış olduğuna değiniyor, “Ancak vesayet bu sefer entrikalarla, dedikodularla velhasıl en kuvvetli insanları bile tuş edebilen zaaflarla karanlık emellerine geniş kulvarlar açabilir” ikazında bulunuyor!
*
Önce,Yargı yeni devletin hukuk düzenini koruyan bir yapıya çekilmiştir.
Ardından yeni devlet Kürt,Alevi,türban, din-vicdan,ifade ve örgütlenme özgürlükleri,azınlıklar gibi sorunlarda, komşu ülkelerle ilişkilerde çözüm sağlamadığı gerekçesiyle, Kemalist ideolojinin mirasını tüm kurumlardan,-sonunda,CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde Kemalizmin demokratikleştirilmesi darbesiyle tasfiye etmiştir.
Kürt dili ve geleneklerinin özgürlüğü karşılığında dinci sermayenin etrafında insan ve sosyal sermayeden pay teklifleri Kürtlerin hayallerini geliştirmiştir.
Ortadoğu’da değişen sosyolojide, bireysel dini duyarlılıkları ağır basan insan tipi yerine siyasal manada dini anlayışları ön plana çıkaran ve cemaatleşmenin ötesinde partileşmeye inanan,hedefini kendi radikal dini referanslarında belirleyen insan tipini ortaya çıkarmaya yönelik yeni bir neslin yetiştirilmesine hız verilmiştir.
Nihayet Kemalizm bir terörist ideoloji haline getirilmiştir -şimdi,yeni anayasa ile Cumhuriyetin niteliğinde Atatürk milliyetçiliğine bağlılık, ve Atatürk’ün inkilâp ve ilkeleri doğrultusu,devletin bölünmez bütünlüğü ve dilinin Türkçe oluşunun değişmesi öngörülüyor…
*
Çook yol alınmıştır -son olarak, “vesayetin bu sefer entrikalarla, dedikodularla velhasıl en kuvvetli insanları bile tuş edebilen zaaflarla karanlık emellerine geniş kulvarlar açma ihtimali”nin de önünü “bıçak gibi” kesmek ve Cumhuriyet’ten rövanş almak için 57.dönemin tamamının araştırılması isteniyor.
Bu suretle “İleri Demokrasi” denilerek -birincisi; yeni anayasa ve barış sürecinde MHP ve CHP’nin direnişini kırmak,
İkincisi,demokratikleşme sürecinde “Hakikati Araştırma ve Anayasa Komisyonu” vasıtasıyla Cumhuriyet Devrimi’nden alınacak rövanşta, suç unsurları yaratılarak CHP ve MHP’ye bindirilmesi,
Üçüncüsü, “Eksiksiz Temsiliyet” denilerek Anayasa referandumu,Cumhurbaşkanı ve Belediye seçimleri ardından milletvekili seçimleri arkasından 2.5 partiden oluşan bir siyasi yaşamın dizayn edilmeye çalışıldığı anlaşılıyor.
Türkiye’ye -tıpkı, Ergenekon gibi yeni bir tertip hazırlanıyor.
*
CHP Milletvekili İlhan Cihaner’e gelince, O’nun “Devrimin amacını kavramış olanlar sürekli olarak onu koruma gücüne sahip olacaklardır.Ulusa hizmet yolunda bütün varlığımızla çalışmak, parti üyelerinin bozulmaz andıdır” diyen Büyük Atatürk’ün izinde olması gerekiyor.
Kemalizm’in Türkiye’nin bu noktasında iktidar ya da muhalefet olması gibi niceliksel bir karaktere dönüşmesi doğru değildir.
CHP ve milletvekillerinin Atatürk önderliğinde çağdaşlaşmayı temel ilke olarak benimseyen Cumhuriyetin siyaset,hukuk,ekonomi ve toplumla ilgili demokratik ve laik siyasi düzeninin, barış ilkesi temelinde güvenlik ve istikrar üreten bir ülke olmak inanç ve kararlılığını sürdüren siyaset geleneğini;
“Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım” kararlılığında temsil etmeleri yeterlidir.
Neden,kendi pisliklerinde boğulmazlar mı?
16.4.2013