Güney Kıbrıs’ta birçok Rum, “ekonomik krizden kurtulmak amacı ile Troika’nın vereceği kredi karşılığında bize şart koştuğu korkunç yaptırımlardan kurtulmak için Euro Bölgesinden çıkalım, Euro’yu bir kenara bırakalım ve 2004 Yılında AB’ye girmeden evvel kullandığımız Kıbrıs Lirasına” geri dönelim diyor.
Çok değil iki ay evvelinin iktidar partisi, şimdilerinde ana muhalefet partisi konumunda olan AKEL, kendi iktidar döneminde bile Troika ile anlaşmak istememekteydi. Bu nedenle de bir evvelki Rum lider olan AKEL’in Ruhani başkanı Dimitris Hristofyas, Temmuz 2012’den itibaren çeşitli bahaneler ileri sürerek kredi karşılığı önüne konan Memorandumu imzalamadı ve yeni seçilecek olan başkana bıraktı.
Şimdi ise AKEL’in görüşü, “derhal Euro’dan çıkılsın, Kıbrıs Lirasına geri dönülsün ve AB’nin kredi için şart koştuğu yaptırımlardan kurtulunsun! Ne 100 bin Euro’nun üzerindeki hesaplardan ne de altındaki hesaplardan para kesintisi yani tıraşlama yapılmasın. Hiç kimseye baş eğmeyelim ve sorunumuza kendimiz çare bulalım…”
Söyleyenin bir yüzü kara anlamayanın iki yüzü… Dilin de kemiği yok. İstediği tarafa dönüp, istediğini söylüyor. Ama mantıklı, ama guduru (kafadan atma).
Meclis Başkanı Omiriu’nun partisi olan EDEK, “Euro’dan çıkmayalım ama Troika’yı da adadan kovalım. Nasıl olsa bir yerlerden para buluruz, kendi sorunumuzu kendimiz çözelim” diyor.
Kıbrıs Rum tarafının en etkili siyasi oyuncusu olan Kıbrıs Ortodoks Kilisesi başı II. Hrisostomos ise Troika’yı baştan tırnağa eleştirip, yerin dibine sokuyor. “Kendilerine gereksinimimiz yok, gerekirse atın adadan gitsinler” ifadeleriyle…
Rum komşuların megalomanlıkları zaman zaman mantıklarının önüne geçiyor ve onarılmaz hatalar yapıyorlar; ki tarihte bunun örneklerini görmek mümkün.
15 Mayıs 1919’da kendilerinden 5 misli daha kalabalık olan Anadolu’nun yarısını işgal edip kendi topraklarına katmak için İzmir’e çıkmaları, bu hastalıklı düşüncelerinin en güzel örneği. 30 Ağustos 1922’de Anadolu’ya çıkan 20 bin kişilik ordudan geriye kalan birkaç bin kişi ile geri dönmek zorunda kalmışlardı.
Aynı hatayı 15 Temmuz 1974’de de yaptılar ve darbeden sonra “Türkiye nasıl olsa müdahale edemez” diyerek Kıbrıs adasını Yunanistan’a bağladıklarını ilan ettiler ancak 5 gün sonra tamamı kendi yönetimleri altında olan Kıbrıs adasının üçte birini ebediyen kaybettiler.
Aptallık parayla değil. Uluslararası ilişkilerde veya da siyasette hata yaptın mı bedelini ağır ödüyorsun. Ödediler…
Euro’dan çıkılınca, geriye kalan tek seçenekleri Kıbrıs Lirasına geri dönmek.
Kıbrıs Lirasına da geri dönülünce de, piyasaları dengelemek için tıraşlama kadar değerini düşürmek gerekecek.
İflastan kurtulmak için gerekli olan tıraşlamanın düzeyi yüzde 60 ise, tüm devlet gelirleri ve maaşlar yüzde 60 düşecek demektir. Yani Mart ayında 6 bin Euro maaş olan bir devlet görevlisi Nisan ayında 2 bin 400 Euro’ya denk Kıbrıs Lirası olarak maaş alacak. Güney Kıbrıs’ta enflasyon daha ilk günden yüzde 60 olarak hayata gözlerini açacak.
Geriye son çare olarak Kıbrıs Rum Yönetiminin Moratoryum ilan etmesi kalıyor. Ekonomi dünyasında Moratoryum, “Üzerime gelmeyin, borcumu ödeyecek param yok, çok sıkıştırırsanız hiç bir şey ödemem” demektir. Yani ilan resmen ilan edilmeyen iflas.
Kıbrıs Rum tarafı şimdi tam bir çıkmazın kapı eşiğinde. Euro bölgesinde kalsa vay, çıksa vay, iflas ilan etse bir başka vay…
Rumların bu krizden tek çıkış yolları, adada son 50 yıldır devam eden sorunu ve anlaşmazlığı sonlandıracak kalıcı bir siyasi “ÇÖZÜM”e yönelik müzakereleri hemen başlatmak ve en kısa zamanda da Kıbrıslı Türklerle el sıkışarak bitirmek. Zaten bundan başka çıkar yolları yok.
Tüm çıkış yollarının illaki müzakerelerden ve Kıbrıslı Türklerle el sıkışmaktan geçtiği kesin artık.
Ata ATUN
e-mail: [email protected]
12 Nisan 2013
Bir yanıt yazın