Kazım Karabekir’in Kızından ‘Ergenekon’ Tertipçilerine: “Vahdettin Bunların Yanında Halt Etmiş”
Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir, Ergenekon davasını izledi ve sanıklara destek oldu. Ergenekon sanıklarına destek çadırını ziyaret etti, gözyaşları içinde konuştu ve bu dava nedeniyle haksızlığa uğrayan vatanseverlere suçlu muamelesi yapan cumhuriyete saldıran ve bunun için de babasının adını kullananlar için “Vahdettin bunların yanında halt etmiş” dedi.
Şimdi ne olacak? Kazım Karabekir’i de Ergenekoncular listesine ekleyecekler mi bilmiyorum, ama bu konunun bir başı var. Biz sonundan başladık, gelin başa dönelim.
Cumhuriyet devrimlerine en çok saldıranlar hep şu cümleyi kullanır:“Türkiye tarihiyle yüzleşsin.” Ergenekon sanıklarını peşinen suçlu ilan edip gazetelerinde infaz edenler, özel yetkili mahkemelerin hukuksuzluklarını savunanlar da aynı repliği tekrarlar: “Türkiye tarihiyle yüzleşiyor.” Ki bu davalarda Atatürk’ün Nutuk’u bile suç delilleri arasındadır.
Zaten bakın aynı kişilerdir, aynı basın organlarında toplanmışlardır, aynı replikleri tekrar ederler…
“ATATÜRK’Ü VAHDETTİN GÖNDERDİ” YALANI
Bu tarih yüzsüzlerinin en sık tekrar ettiği replik budur. Onlara göre “milli mücadele yalandır, Atatürk Vahdettin’e kazık atmıştır.” Tarihin gerçekleri onlara göre “resmi tarih”tir. Esas doğru olan “derin tarih”leri vardır onların. Bu ad altında anlattıkları safsataların doğruluğuna milleti inandırmaya çalışırlar.
Özdemir İnce, 15 Haziran tarihli yazısında (Aydınlık), Zaman gazetesi yazarı Mustafa Armağan’ın genel yayın yönetmenliğini yaptığı Derin Tarih adlı derginin Kazım Karabekir konusunda yaptığı tahrifata okkalı bir cevap vermişti. 26 Haziran’da “Karabekir ve Leş kargaları” başlıklı yazısıyla da Karabekir ailesinin bunlara tepkisini anlatmıştı.
Dergi Nisan 2012’de yayınlanan ilk sayısının kapağına Karabekir’in fotoğrafını koyup şu başlığı atmıştı: “Karabekir açıklıyor! 19 Nisan 1919’da Trabzon’a çıktım.”
Bir nazireydi bu. Atatürk’ün “19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktım” demesine bir karşılıktı. Onlara göre Kurtuluş Savaşı’nı tasarlayan, örgütleyen ve kazanan Kazım Karabekir’di. Mustafa Kemal, Vahdettin’e yaptığı gibi ona da kazık atmış ve Karabekir Paşa’nın zaferine el koymuştu.
Ve daha onlarca yalan, dolan…
Kazım Karabekir’in ailesi bunlara müthiş tepkiliydi. Kazım Karabekir’in yakın akrabalarından Prof. Dr. Coşkun Özdemir, Özdemir İnce’ye gönderdiği e-postada şöyle diyordu:
“Ben de biraz önce Timsal ile konuştum ve bu dergiyi sordum. Bu yayınları hiçbir şekilde onaylamıyor ve tepki gösteriyorlar. Karabekir’in bu türlü kullanılmasını Taha Akyol, Cemil Koçak, Mete Tunçay ve benzerleri de yapıyor. (…) Benim katıldığım anma törenlerinde (26 Ocak) daima bir takımın bu ihtilafı alevlendirmek istediğini görüyor ve her seferinde kalkıp bunu eleştiriyorum. Bu yüzden Taha Akyol dinleyiciler önünde oyunlarını bozduğum için bana çok kızıyor.”
Prof. Özdemir bir sonraki postasında “Murat Belge ve benzerleri”ni de ekliyor listeye… Ve onları “fırsat buldukça andığını” söylüyor. Nasıl andığı artık hepimizin malumudur sanırım…
İsimlere bakın hepsi aynı repliğin tekrarcılarıdır. Sorun onlara “özel yetkili mahkemeler kalksın mı” ya da “Ergenekon davasındaki hukuksuzluklar hakkında ne düşünüyorsunuz” diye.
Hayır, sormayın. Açın eski yazılarına ve tv programlarına bakın, göreceksiniz.
Timsal Karabekir, “Bunların yüzüne bakmaya utanıyorum, Vahdettin bunların yanında halt etmiş” dedikten sonra çadırdaki hatıra defterine şöyle yazdı:
“Cihan yıkılsa Türk yıkılmaz! Ordumuz, askerimiz Türk’ün kutsalıdır. Adaletin tecellisini sabırsızlıkla bekliyoruz, er geç gerçekler ortaya çıkacaktır. Vatan ve namus nöbetinde başarılar dilerim.”
O mahkemede emekli ve muvazzaf askerler, aydınlar, gazeteciler yargılanıyordu. Timsal Karabekir’in gözyaşları onlar için aktı. Çadırda vatan ve namus nöbeti tutuluyordu. Timsal Karabekir’in gözyaşları ona da aktı.
O Kazım Karabekir’in kızı olarak, babasının adına onun durduğu yeri ilan etti ve diğerlerine de gereken cevabı verdi.
Artık bekliyoruz. Yarın Timsal Karabekir’i de Ergenekoncu olmakla suçlarlarsa hiç şaşırmayın.
Ki, bugünlerde “Ergenekoncu değilim” diyenlere bakınca, Ergenekoncu olarak anılmak şeref nişanesi gibi kalıyor.
Mehmet Yiğittürk