SOYKIRIM İDDİALARI VE TÜRK AYDINLARI
Önceki iki yazımızda bahsettiğimiz yabancı bilim adamlarının “ tarihsel gerçekleri” savunma adına verdikleri büyük mücadeleyi izlerken aklımıza modern, çağdaş ve gerçekçi olduğunu iddia eden bir kısım Türk aydınının sözleri geldi. Bunlardan biri, daha birkaç yıl öncesinde “Nobel Edebiyat ödülü” verilen genç bir yazarımızdı. Bu ünlü yazarımıza dünyanın en ünlü ödülü verilmesine rağmen bir türlü sevinemedik ve pek çok Türk aydınının içini garip bir hüzün kapladı. Çünkü bu genç yazarımız; bir önceki Şubat ayında, İsviçre’de yayınlanan Tagesanzeiger’in “Das Magazin” isimli kültür ilavesine verdiği beyanda “ 1.000.000 Ermeni ve 30.000 Kürt’ün Türkler tarafından öldürüldüğünü söylemiş ve şöyle devam etmişti: “ Bizim geçmişimiz bu günümüzle birlikte değişime uğruyor. Bu günkü gelişmeler geçmişi değiştiriyor.Ülkenin geçmişindeki kötü olayları yavaş yavaş konuşmamız gerekiyor….Burada 30 bin Kürdü öldürdüler, 1 milyon da Ermeni ve neredeyse hiç kimse bunu dile getirmeğe cesaret edemiyor. O halde ben yapıyorum ve bu yüzden benden nefret ediyorlar.” Yani Türk Halkının belki de bütün dünyanın izlediği, dinlediği en önemli ve hemen hemen tek sesi, hiçbir şüpheye meydan bırakmayacak kadar net bir şekilde “ Ermeni Soykırımı bir gerçektir,hatta dahası da var” diye haykırıyordu.
2001yılında büyük bir siyasi oyun sonucu 50-60 kişilik bir oturumla kabul edilen ve Fransız Devlet Başkanı Jacques Chirac tarafından hemen kabul edilerek yürürlüğe konan “soykırımı tanıyan kanunun” daha da geliştirilip, cezaya bağlandırılması için yapılan çalışmalar sırasında, 2005 Aralık ayında 19 Fransız tarihçi: 2001 yılında kabul edilen kanun dahil, tarihle ilgili tüm yasaların iptali için ortak bir bildiri yayınladılar. “Tarih İçin Özgürlük” adını verdikleri bildiride şu ifadelere yer verilmişti. “Parlamentoların tarihi konularda karar alması demokratik rejimlere yakışmaz. Özgür bir ülkede tarih yazma görevi Meclise ya da hukuki mercilere ait değildir.”
Fransa Parlamentosunun “İnkâr Yasası” olarak tanınan, soykırımı tanımayanlara ağır para ve hapis cezası öngören yasa teklifinin 18 Mayıs 2006 günü Mecliste oylanmasından bir hafta kadar önce, 10 Mayıs günü, Fransız Liberation Gazetesi yasayı eleştiren tarihçi Jean Pierre Azema’ nın makalesiyle bir grup Türk aydınının bildirisine yer verdi. “Hafızalarla oynamaktan vazgeçin” çağrısını yapan Fransız tarihçi Azema; tarihle ilgili konularda çıkan yasaların iptalini istediklerini hatırlattı. Azema yazısında “yasaların gerçekleri dile getiremeyeceği, tarihi hakikat kavramının zaten devlet otoritesini tanımayacağını belirterek, bunun için Sovyetler Birliği tecrübesine bakmanın yeterli olacağını” yazdı. Fransız tarihçi; “Tarihin sadece tarihçilere ait bir alan olduğunu, her vatandaşın cezai yaptırım korkusu olmadan araştırıp tartışabileceği bir ortam oluşturulması gerektiğini” dile getirdi. “Fransa’da tarih için özgürlük bildirisine imza atan tarihçilerin, gaz odalarını inkâr edenler hariç, düşünen tartışan herkesi savunduğunu” kaydetti ve “Soykırımın inkârına yönelik bu yeni girişimin ardından bir çeşit açık arttırma yöntemiyle yasa hazırlandığını” ifade etti.
İnkâr yasasına tepki gösteren bir başka tarihçi Pierre Nora, aynı günlerde Le Figaro Gazetesinde yazdığı makalesinde milletvekillerine şöyle sesleniyordu: “ Yasa teklifinin kabul edilmesi tarihin kısırlaştırılacağı anlamına geliyor. Bir sınır açılacak ve her türlü saptırmaya kapılar açılacaktır. Ermeni Lobisinin baskısı altında kalan milletvekillerinin dışında kimse bu tasarıyı desteklemiyor. Ermenilerin yasa istemesi yanlış. Prof. Bernard Lewis’in de Fransa’da mahkûm ettirilmesi bir ‘Entelektüel Terördür’.”
Amerikan ve Fransız Bilim adamlarının bu bildirileri dışında Liberasyon Gazetesinde bir grup Türk aydınının da bir bildirisi de yayınlandı. Türk basın yayın organları tarafından pek fazla üzerinde durulmayan bu bildiri, her Türk vatandaşı için ibret alınması ve asla unutulmaması gereken ifadelere yer vermekteydi. Bildirinin Prof.Murat Belge, tarihçi Halil Berktay, yazar ve akademisyen Elif Şafak, Agos Dergisi genel yayın yönetmeni Hrant Dink, Prof.Müge Göçek, Prof. Ahmet İnsel, gazeteci Ethem mahcupyan, Baskın Oran, Ragıp Zarakoğlunun imzaladığı belirtiliyordu. Bildiride “Türkiye’de yakın zamana kadar bu konuda aksi görüş bildirenlerin ‘hain’ ilan edildiği hatırlatılıyor ve Fransa’daki yasa teklifinin Türkiye’deki tartışma ortamını da tıkayacağı, cepheleşme riski taşıdığı, teklifi yapanların tıpkı Türkiye’de 1915 olaylarının özgürce tartışılmasının engellenmesi gibi bir girişim içinde olduklarını düşünmeleri gerektiği kaydediliyor ve yasanın reddedilmesi çağrısı yapılıyordu. Dikkat edilirse Nobel kazanan ünlü yazarımızla, Fransız gazetelerine ilan veren Türk aydınlarının ifadeleri sanki aynı kaynaktan çıkmış gibi, birbirlerine çok benziyor. Yabancılara tıpkı bir misyon mensubu gibi Türkiye ve Türk Halkı şikayet ediliyor. “Sanki Türkiye’de bazı gerçekler kasıtlı olarak gizleniyor, geçmişte/ günümüzde işlenen büyük cinayetler var, bunların üzeri kasten örtülüyor, bunları dile getirme cesaretini gösterenler de bir kısım geri kafalılar tarafından hemen vatan hainliği ile itham ediliyor ve doğruların konuşulmasına izin verilmiyor. Biz çağdaş Türk aydınları Türkiye’de bir dönem başlattık, artık tabular yıkılıyor. Yakın bir zamanda diğer Türk aydınları da gerçekleri görecek, bize katılacaklar. Sizin böyle bir kanun çıkarmanız bizim yolumuzu tıkayacak ve Türkiye içindeki olumlu gelişmeleri önleyecektir. Bu nedenlerle bizler asil, necip Fransız Parlementosu’ndan bu kanunu reddetmelerini talep ederiz” diyor gibiler. İnsan gayri ihtiyari kendi kendine soruyor; acaba bu yazı, gerçekten “Türk Aydınları” unvanını taşıyan insanlar tarafından mı yazılmış? Veya acaba Diyaspora Ermenileri Türklerin ağzından bir bildiri yayınlamış olsaydı daha farklı bir şey mi yazarlardı? Bu konuda yorumu okuyuculara bırakıyoruz.
Eğer 18 Mayıstaki Fransız Meclisindeki oylamayı merak ediyorsanız söyleyelim. Kanunun kabul edilmesi için yeterli oyu sağlayamayacağını anlayan İktidardaki Sosyalist Partisi, bir gün evvelki görüşmeleri kasten uzatarak oylamanın Kasım ayına sarkmasını sağladı ve Kasım ayında da bildiğiniz gibi 125 kişilik minik bir “şike oturumda” Tarihçilerin bütün itirazına rağmen kanun kabul edildi. Bu kanunun Senatoda kabul edilmesinin zor olduğunu ileri sürenlere, Ermenilere destek veren Fransız Parlamenterlerin yine kendi adamlarının çoğunlukta olduğu bir mini oturumda istedikleri sonuçları alacaklarını ve bu kanunun mimarlarından Sarkozy’nin en güçlü Fransız Cumhurbaşkanı adayı olduğunu hatırlıyoruz.
Sözlerimizi bağlarken Türk Entelektüel kesimine şu soruyu sormak istiyoruz: acaba sizce hangisi daha doğru ve gerçekçi kabul edilebilir. “ Dinsel ve Irksal yardımlaşma duygusu ile Karartılmış bir dünyayı aydınlatmaya çalışan yabancı bilim adamları mı?” Yoksa “aydınlık bir dünyayı kendilerine özgü nedenlerle karartmaya çalışan dost ülkeler ve Türk aydınlarımı? ”Bize göre Prof. Shaw, Jean Pierre Azema, ülkemizde her türlü karşı düşüncelere karşı gerçekleri haykırmaktan çekinmeyen Prof. Yusuf Hallaçoğlu, Prof. Ergün Aybars gibi bilim adamları mevcut oldukça, dünyada insan hak ve özgürlükleri, eşitlik ve özgür düşünce ilerlemeye devam edecek ve daha yaşanır bir nitelik kazanacaktır. Biz bu ve benzeri cesur davranışlar sergileyen değerli bilim adamlarına saygılarımızı sunuyor, yaşamını yitirmiş olanlara tanrıdan rahmet dileyerek sözlerimize Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı Hollande’nin Anayasa Konseyinin reddettiği soykırımı reddedenlerle ilgili “ İnkar Yasası” yerine yeni bir yasa çıkarma gayretlerini dikkatle izlemenizi tavsiye ederek son vermek istiyoruz.
Dr. M. Galip Baysan
Yazıları posta kutunda oku