Rum Yönetiminin Troika ile Memorandum (Mutabakat) imzalamasıyla ekonomik sorunların çözüldüğünü düşünen varsa çok yanılıyor.
Çöküş henüz başlamak üzere ve taşlar yeni yeni yerine oturuyor.
Rum tarafındaki piyasalar ve sokak ekonomisi o denli kırılgan ve hassas ki, Güney Kıbrıs’taki bankaları araştıran Amerikan örgütü Alvarez and Marshall’da çalışan bir görevlinin patavatsızca söylediği bir söz halkı paniğe uğrattı ve bankalara olan güveni darmadağın etti.
Rumlar haksız da değil.
Ne siyasiler ne ekonomistler ne de Rum halkı, hiçbir yerli veya yabancı yetkili makamın, yeninden sermayelendirme ve tıraşlama için istenen veya da kesilecek miktarın büyüklüğü konusunda net herhangi bir açıklama yapmadığı için son derece huzursuz.
Ortada böylesi bir veri olmadığı için de belirsizlik her yerde, her iş kolunda hakim.
Kıbrıs Bankası’nın yeninden sermayelendirilmesi konusunda ipler Alvarez and Marshall şirketine kadar uzanırken, doğalgazın akıbeti de Troika’nın Avrupa Komisyonu ayağına kadar uzanmakta.
Rum Yönetimi “doğalgaz’ın geleceğini biz biçimlendireceğiz, nelerin yapılacağına biz karar vereceğiz” diye tafra atıyor ama kazın ayağı öyle değil. Memorandum’un açıklanan İngilizce metninin satır aralarında bile, atılacak her adımda Troika’nın onayının alınması gerektiği okunabiliyor.
Kıbrıs Bankasına amalgama edilen Laiki Trapeza (Halk Bankası)’ndaki mevduatlar da dahil olmak üzere 100 bin Euro’yu geçen hesaplardan yapılacak tıraşlamanın (kesintinin) çok derin olacağı beklentisi, birçok yatırımcıyı adadan daha şimdiden kaçırmış durumda.
İçine düşülen bataktan çıkmak için Troika’nın Kıbrıs Rum ekonomisini kurtarmak için vereceği krediye eklenmesi kaçınılmaz olan 5.8 Milyar Euro’yu yaratmak amacı ile Rum bankalarındaki hesaplardan kesilecek miktarın halen daha belli olmaması, Güney Kıbrıs’taki banka sistemini temelinden sarsmaya başladı.
Güney Kıbrıs Banka sistemi, tıraşlamadan sarsılırken ekonomi de deprem hali yaşıyor.
İlk aşamada birçok şirkette ve genel ticari piyasada likidite sıkıntısı baş gösterecek ve bu sıkıntının ilk olumsuz etkisi de özel sektörde işten çıkarmaların artması şeklinde yaşanacak.
İkinci aşama ise ekonomik darbe şeklinde, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin memorandumun yeninden incelenen hedefleri için 2013 yılında alması gereken 350 milyon Euro’luk ek önlemlerin uygulamaya konması ile yaşanacak. Piyasalar daha da daralacak, iflaslar ve kepenk kapamalar daha da yoğunlaşacak.
Rumların gelirine bel bağladıkları ve ekonomik krizden çıkış kapısı gördükleri, tek taraflı ilan ettikleri sözde Münhasır Ekonomik Bölgelerindeki doğalgazın kontrolünün kendilerinde olmayacağını anlamaları biraz zaman alacak. Rum lider Anastasiades bu gerçeği Rum halkına yedire yedire, her seferde birazcık olmak üzere anlatmak zorunda kalacak önümüzdeki süreç içinde.
AB, ABD ve BM ekonomik krizi ve doğalgazı, Kıbrıs adasında tam 55 yıldır sürmekte olan huzursuzluğun, çatışma halinin ve belirginsizliğin üstesinden gelmek için tam bir fırsat olarak görmekte. Bu nedenle de doğalgazın yönetimini Rumlara bırakmayan AB, eline geçen bu fırsatı da sonuna kadar kullanacak. Zira Rumların adanın tümüne sahip olmak için 2004 yılında yapılan “Annan Planı Referandumu”nda “Hayır” dediklerini unutmuş değil.
Yılsonu ise bir başka psikolojik bir yıkım getirecek Kıbrıs Rum tarafına.
Daha birkaç sene evvelsine kadar “AB’nin en zengin ülkelerinden birisiyiz, kişi başına düşen milli gelirimiz 28 bin ABD dolar civarında” diyerek her fırsatta övünen Kıbrıslı Rumların, 2013 sonunda açıklanacak kişi başına düşen milli gelirlerinin övündükleri yıllara kıyasla yüzde otuzlar civarında bir düşüş içerdiğini öğrenmeleri, birçok şeyi kökünden değiştirecek.
Ata ATUN
e-mail: ata@kk.tc
8 Nisan 2013
Bir yanıt yazın