Mehmet Bekaroğlu hükümet ve cemaat arasındaki gerilime dikkat çekerek cemaatin seçimlerde oy vermeyeceğini iddia etti.
Milli görüş tabanından gelme ancak iktidara en sert muhalefet eden isimleren biri olan Mehmet Bekaroğlu cemaate ve hükümete sert eleştirilerde bulundu.
CHP’ye yakınlığıyla bilinen Yurt gazetesine bağlı olarak çıkartılan Bağımsız dergisine konuşan Bekaroğlu çok tartışılacak çıkışlar yaptı:
CEMAAT AK PARTİ’YE OY VERMEYECEK
Milli görüş tabanı, AK Parti 2002’de iktidara geldikten sonra, bürokrasi, idari yargı vs. gibi kadroları doldurmada yetersiz kaldı ve cemaatin yetişmiş kadroları bu açığı doldurdu. Büyük bir güç elde ettiler; hem bürokraside hem de parasal olarak. Ve o güç ben yönetiyorum, noktasına geldi. ‘Yargı benim, emniyet de benim’ dedi. O güç hükümeti rahatsız etti. Sonucu bilemem ama açık bir kavga mevcut. Bu önümüzdeki dönem önemli olacak. Ben önümüzdeki seçimlerde cemaatin Ak Parti’ye oy vereceğini hiç düşünmüyorum. Mahalli seçimlerde ortaya çıkacak. Ak Partinin hükümeti kaybetmesini istemezler, her şeye rağmen; ama büyük bir gösteri yapacaklar mahalli seçimde.
Bakın, Has Parti’nin kapatılması, Numan Bey’in Ak Parti’ye geçişi sürecinde arkadaşlara şu anlatıldı: ‘Yeni bir Milli Cephe kuruluyor ve bunun karşısında uluslararası güçler, cemaat var.’ Bu çok rahat anlatılıyor çünkü Amerika’da olan Fethullah hoca…
FETHULLAH GÜLEN-NEOCON İŞBİRLİĞİ VAR
Kastedilen Fethullah Gülen’in ABD ve neo-conlarla işbirliği yapması mı?
Kesinlikle o. Bu Mavi Marmara olayında çok belirgin hale geldi. İslami kesimler içinde çok tartışıldı, ama kol kırılır yen içinde kalır, dendi dışarı çok yansımadı. Kur’ana gönderme yaparak Fethullah Hoca ‘otoriteye başkaldırılmaz’ anlamında bir laf söyledi. Bu çok stratejik bir sözdü. Muhafazakar İslami kesimde bu ciddi bir kırılma noktası oldu.
Sizin itirazınız hangi noktada?
Problem şu: Bu iktidar, imkan ve paraları bir yere topluyor. Büyük bir servet, zenginlik el değiştiriyor. İktidarı aldı, kalmayı becerdi ve bütün bu almak istedikleri payı da aldılar. İhaleyi, mevki makamı, her şeyi paylaşıyorlar ve burada bir zenginlik birikmeye başladı. Bu zenginlik yeni bir yaşam tarzı ve ilişkiler biçimi getirdi. Ama adaletli ve eşit dağıtılmıyor. Bir piramit kuruluyor. Yukarıda birileri toplanıyor, eski yaşadıkları mahalleden çekiliyor, yeni bir tarz ortaya koyuyorlar. İslami kesimin burjuvazisi oluşmaya başladı. 100 adam çalıştırıyor, aynı diğer zengin gibi davranıyor; o da az para veriyor, sıkıntı olunca ilk olarak işçiyi çıkarıyor. Dolayısıyla bu kesim içinde de o kadim kavga, yukarıdakiler- aşağıdakiler kavgası görülmeye başladı.
Artık, “Sabret, cennete gideceksin” filan diyemezler. Şu anda değişik sebeplerden dolayı örtülüyor, ama aşağıdan, derinden dalgalar, homurdanmalar var. Patlayacak. Bu Kürt meselesi çözülsün, ekmek, adalet konuşulmaya başlanacak.
Mesela anti-kapitalist Müslümanlar çıktı. Onlar da bu meseleye dikkat çekiyor…
Elbette kapitalizme karşı çıkıyorlar, çelişkilere dikkat çekiyorlar. İhsan Hoca özellikle bunu yapıyor; ancak kullandıkları dil ve tarz dolayısıyla çok çabuk marjinalize edildiler ve bu homurdanmalara tercümanlık yapabilecek pozisyonu, imkanı kaybettiler. Kullandıkları dil ve yöntem buna sebep oldu.
ALBAYRAKLAR NATO’YA ASKER YAZILMIŞ DURUMDA
Genç Müslümanlar arasındaki tartışma konuları neler?
Suriye konusu ve Ortadoğu’da olup bitenler, Türkiye Müslümanlarının ayrışmalarında önemli bir faktör. Suriye’de bir savaş devam ediyor ve Esad rejimi muhalifleriyle ilgili, İslami kesimlerin hepsi hükümet gibi düşünmüyor. Büyük bir çoğunluğu “Burada bir fitne, kardeş kavgası var. Bu yanlış” dedi ve uzak durdu, çünkü Şii-Sünni kavgası ciddi şekilde derinleşiyor. Oradan Irak’a ve bütün bir bölgeye yayılıyor. İnsanlar bunun farkında ama bir kesim neredeyse NATO’ya asker yazılmış durumda. İşte Sancaktar Dergisi, Hakan Albayraklar filan, Ankara’da bunlar daha çok Dışişleri Bakanı Ahmed Davutoğlu’na bir şekilde eklemlenmiş.
Bu tartışmalar nereye gider?
İki tip Müslümanlık olacak. Biri malla, mülkle, kârla, taşeronlukla problemi olmayan, “Biz zekatımızı veriyoruz, ibadetimizi yapıyoruz. Hayat da budur” diyen, diğeri de itiraz eden. İlk insandan, Habil’le Kabil’den beri geliyor. Şimdi aynı kadim tartışmalar yeniden başladı.
Bir yanıt yazın