NECDET BULUZ
Kamuoyu birçok yönden hem aldatılıyor, hem yanıltılıyor. Hükümet kanadı, PKK’ya silah bıraktırma amacı ile başlatılan müzakereler için her yerde “Aman süreç baltalanmasın. Bu bir barış sürecidir, herkes buna destek versin” diyor. PKK’nın silah bırakacağı, başka bir ülkeye çekileceği, silahların susacağı ve artık kan akmayacağı, anaların ağlamayacağı söyleniyor.
Biz de diyoruz ki:
PKK, silah bırakacaksa bıraksın, kan akmayacaksa akmasın, analar ağlamayacaksa ağlamasın. Millet olarak zaten bunları biz de istiyoruz. Barış gelsin, bu toprak üzerinde herkes kardeşçe yaşasın. Buna karşı çıkan yok ki.
TÜRK ADINDAN DUYULAN RAHATSIZLIK
Buraya kadar herkes aynı noktada buluşuyor. Ancak, ortada Türk’lük yok edilmeye çalışılıyorsa, Türk bayrağı üzerinde oyun oynanıyorsa, Türkiye’nin parçalanmasına yönelik bir takım hazırlıklar yapılıyorsa, biz bunlara karşıyız. Gerek Başbakan, gerekse tayfası, bunlara karşı olanları suçluyor, hedef gösteriyor “Barış sürecini istemiyorlar, sabote ediyorlar” diyor.
PKK ile kol kola girip, meydanları terör örgütüne, 30 bin kişinin katilinin sözleri ile hareket edenlere, paçavra parçalarına teslim ederseniz, millet olarak herkesi karşınızda bulursunuz. Neredeyse Türk bayrağı taşımak suç haline geliyor. Neredeyse dağdan taştan “Ne mutlu Türk’üm” sözleri silinmeye çalışılıyor. Neredeyse, Atatürk anıtlarındaki “Türk “kelimesine saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Nedir bu tahammülsüzlük?
Ülke, tehlikenin kenarına getirilmiş durumda. Bunu gören milliyetçiler tepki yumağı oluşturuyor. Millet, toprağına, bayrağına sahip çıkıyor. Yanlışların karşısında yer alıyor. Hiç kimse barışa, silahların susmasına karşı değil, herkes yapılan ve yapılmakta olan yanlışların karşısında. Ancak, hükümet olanlar bunu eviriyor, çeviriyor, “Barış istemeyenler “adı altında yaylım ateş yapıyor. Bu, milleti aldatmak, yanıltmak ve meydanı terör örgütü PKK’ya teslim etmek demektir. Karşı çıkılan tepkiler de bunadır.
“ PKK İLE PAZARLIK YAPILAMAZ”
MHP, bu birlik, bütünlük ve toplumsal hareketin tek adresi durumuna geldi. Bursa ve Antalya mitingleri, bu milletin toprağına, bayrağına, ülküsüne ve geleceğine nasıl sahip çıktığını açık biçimde göstermiştir. Nitekim MHP Genel Başkanı Bahçeli de, “Ülkemizin milli ve üniter yapısı sarsılıyor. Toprak bütünlüğümüz büyük tehdit altında “diyerek karşımızdaki tehlikeyi gösteriyor.
PKK, binlerce evladımızı şehit eden bir terör örgütüdür. Bu örgüt ile müzakere masasına oturulur mu? Ne görüşülür, ne müzakere yapılır, ne pazarlık yapılır. Bunlara karşı çıkmak, bugün neredeyse “vatan hainliği” olarak görülüyor.
30 yıldır silahlı mücadele veren, kanla beslenen, dış güçlerin maşası haline gelmiş, her türlü kaçakçılığı yapan bir örgüt, birden bire silahlarını bırakıp, başka bir ülkeye gider mi? Gitse bile, bunun karşılığında alacakları olmayacak mı? Nitekim bugün gelinen noktaya baktığımızda PKK’nın isteklerinin nerelere dayandığını görmekteyiz. Bunların neler olduğu herkesçe bilindiği için burada yinelemek istemiyoruz.
Başbakan şimdi kamuoyuna soruyor: “Anaların ağlamasını istiyor musunuz?” diyor. Hiçbir ana ağlamak istemez. Biz de anaların ağlamasını istemiyoruz. Ancak, Başbakan kamuoyuna bir de şu soruyu yöneltsin: “Bu ülkenin parçalanmasını, bölünmesini istiyor musunuz?” desin. Nasıl bir karşılık alacağını hepimiz göreceğiz. Kamuoyu araştırma grupları çıkıp bir de bu soru üzerinden bir araştırma yapsınlar, gerçekleri herkes görecektir.
BAHÇELİ” BÖLDÜRTMEYİZ”
MHP Genel Başkanı Bahçeli “ AKP Hükümeti, PKK’nın oyuncağı haline geldi”diyor. Başbakan’ın son açıklamaları üzerine de şu görüşlerle karşılık veriyor:
“ Birlikte yaşamak, bin yıllık kardeşliğimizi, hukukumuzu devam ettirmek dururken, bir caninin peşinden giderek PKK’nın oyuncağı olmaya gerek var mı? PKK, binlerce evladımızı katleden bir cani örgüttür. Bu örgütle müzakere edilmez, görüşülmez, pazarlık yapılamaz. Peki, ne yapılır diye soruluyor. Çözümü Sayın Başbakan yapabilecek misin, cesareti var mı, yüreğin var mı? Çözüm, bölücü terörle mücadelede kesin kararlılık ve terörün kökünü kazımaktır. Çözüm, aldatmaca ve kandırmacadır. Büyükşehir Kanunu ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bazı illeri de Büyükşehir kapsamına aldılar. Güneydoğu Anadolu’da Diyarbakır merkezli 4 parçalı Kürdistan’ın kuzeyini oluşturmak istiyorlar. Osmanlı’yı referans göstererek eyaleti gündeme getiriyor. Bunu örtülü olarak söyleyeceğine “Ben bölmek istiyorum” diye niye diyemiyorsun? Bölmek isteyenler varsa, böldürtmemek isteyenler de var. Onlar da biziz. Bu ülkede ne bir karış toprağı, ne de bir insanı vermeye ya da kaybetmeye rıza göstermeyiz.”
e.mail: [email protected]
Bir yanıt yazın