NECDET BULUZ
Terör örgütü elebaşısı İmralı canisi Öcalan ile yapılan müzakereler sonunda gelinen noktaya baktığımızda, hiçbir şeyin açık ve net olduğunu gördüğümüzü söyleyemeyiz. Başbakan “Terör örgütüne hiçbir vaatte bulunmadık. Tek millet, tek devlet ve tek bayraktan taviz vermeyiz. Türkiye üzerinde de ameliyatlara, operasyonlara izin vermeyiz” diyor. Eğer, her şey Başbakan’ın söylediği gibi ise zaten mesele yoktur. Başbakan, Hükümetin başıdır, her şeye rağmen biz bu ülkenin Başbakan’ının söylediklerine inanmak istiyoruz.
Ancak, gelinen noktada İmralı’nın mesajları, Kandil’in istekleri ve PKK’nın siyasi uzantıları BDP’den gelen sesler hiç de Başbakan Erdoğan’ın söylediği gibi yansımıyor. Çok farklı istekler ve açıklamalar ortalıkta uçuşuyor. Hükümetin önündeki yol haritasında ateşkes, silah bırakma ve örgütün sınırların dışına çıkması bulunuyor. Buna karşılık kafalarda “Bunlara karşı terör örgütü ve destekçileri devletten ne istiyor?” sorusu halen yanıt bulamadı.
HEDEFLERİ BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN
Ayrılıkçı ağızlar Güneydoğu Bölgesi’nin “Kürdistan” olduğunu, bunun politik ve toplumsal altyapınsın da hazır olduğunu söylemekten kaçınmıyorlar. Zaten, Ankara’nın da bunu “özerk” bir yapı üzerine oturtacağı beklentisi giderek büyüyor. Bunun dışında daha neler verilecek, neler istenilecek sırada bunların var olduğunu görmeliyiz. Yine ayrılıkçı ağızlar Kuzey Irak’a “Kürdistan” denilmemesine de tepki veriyorlar.
Karşı taraftakiler ilk önce “özerklik”,ardından “Bağımsız Kürdistan” istiyorlar. Bu isteklerini de açık biçimde dile getirdiler. Şimdi ortaya çıkıp akil adamlarla, başka manevralarla milletin kafasını karıştırmaya, dolambaçlı yollardan geçmeye gerek yoktur. Hiç şüpheniz olmasın, Amerika’nın da, Batılı güçlerin de istedikleri bunlardır.
21 Mart Nevruz kutlamalarında Diyarbakır’da okunan Öcalan’ın mektubundaki şu cümlelerin altını kalınca çiziyoruz:
“ Tıpkı yakın tarihte Misak-ı Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşı’nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevimi yaşıyoruz. Bu zulüm cenderesinden ortaklaşa çıkış yapmak için hepimizin Ortadoğu’nun temel iki stratejik gücü olarak kendi öz kültür ve uygarlıklarına uygun şekilde demokratik modernimizi inşa etmeye çağırıyorum.”
KANDİL’DEN GELEN MESAJ
Öcalan burada bir örtülü dil kullanmıştır. Nitekim, Kandil’den Murat Karayılan’ın bu mektubun okunmasından hemen sonra yaptığı şu açıklama her şeyi açık biçimde ortaya koymaktadır:
“ Ortadoğu’daki mevcut koşullar, elimizdeki imkânlar ve güç Kürdistan’ı özgürleştirmek için bugün bize güven vermektedir. Ama biz, her koşulda savaş istemiyoruz. Eğer, egemen devletler hazır ise biz de barışçıl yollarla Kürdistan’ı özgürleştirmeye hazırız. Bu temelde önder Apo’nun başlattığı süreci kararlı şekilde hayata geçireceğiz. Bu, bir mücadele sürecidir, sadece Batı Kürdistan için değil, tüm Kürdistan için önemlidir. Önderliğimiz bu yeni süreçte Kürt sorunun tüm parçalarda çözmek istiyor.”
Bu satırlar yazılırken Kandil’den yeni bir mesaj daha geldi. Karayılan, çekilme sürecinin devreye girmesi halinde ancak sonbaharda çekilmenin olabileceğini açıkladı. Bunun anlamı da, anayasada PKK’nın isteklerinin yerine getirilmesi yatıyor. Özetle, her şeyi siyasi yollardan garantiye almak istiyorlar. Bayram havasına girip,kendimizi kandırmayalım.
HANGİ KONULARDA ANLAŞILDI?
Hükümet kanadı “Biz her konuda anlaştık” diyor. Bunların ne olduğunu söylemiyorlar ve açıklamıyorlar. Ancak, karşı taraf ne istediğini, neleri almaya niyetli olduğunu söylemekten kaçınmıyor. Tamam, silahsız, eylemsiz bir süreç isteniliyor ama bunu da koşullara bağlıyorlar. İmralı, kandil ve BDP’lilerin ne istedikler, neyin peşinde koştukları biliniyor. Eğer Hükümet, bu isteklerde anlaşma sağladıysa Başbakan’ın ortaya çıkıp “Tek millet, tek devlet, tek bayrak” diye nutuk atması hiçbir şey ifade etmeyecektir. Zaten, PKK bunu istemiyor. 21 Mart’taki Nevruz kutlamalarında Diyarbakır’da tek bir Türk bayrağının olmaması da bundan kaynaklanıyor.
İmralı’nın asıl hedefinin ne olduğunu anlamak için oluşturulmaya çalışılan akil adamlara ihtiyaç yoktur. Kaldı ki, PKK, silah bırakmıyor, eğer gerçekleşirse sadece yer değiştirecekler. Bütün bunları yoğurup “Barış süreci istediğimiz gibi gidiyor” demek milleti kandırmak olur, yanıltıcı olur. Ard arda gelen istekler, anayasada bütün bu isteklerin yerine getirilip garantiye alınması yolunda yoğunlaşıyor. Demek ki, hükümet kanadı da müzakerelerde karşı tarafa bir takım vaatlerde bulunmuş, bir pazarlık içinde olmuştur.
e.mail: [email protected]
Bir yanıt yazın