Suriye sorunu ne oldu ha ne oldu?!!

Başbakan milletin başını hızla döndürmeye devam ediyor. Fakat bu arada toplumu ve geleceğini direk ilgilendiren asıl meseleler bir türlü gündem oluşturamıyor.

Örneğin tarım ürünlerinin üretimi ve tüketimi bakımından önemli bir yer tutan ülkemizin. Tüketimi nüfus artışıyla oranlı olarak artarken, üretimin sürekli gerilemesinin iktidar tarafından çözülememesinin nedeni “milli irade” tarafından neden veya niye sorgulanmaz?

Bu bağlamda, kararını sizlerin vermesini istediğim kısa bir başarı(!) öyküsünü paylaşmak istiyorum..

Bunun için hemen kolları sıvayıp, Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine müracaat ettiğimizde şu çarpıcı rakamları görüyoruz.

Sene 2002’de nüfusumuz 68 milyon 500 bin kişi iken; buğday üretimimiz 19 milyon 500 bin ton. Arpa üretimimiz 8 milyon 300 bin ton. Mısır 2 milyon 100 bin tonmuş. Geçtiğimiz yıl (2012) sonu itibariyle ise üretimimiz sırasıyla şöyle gerçekleşmiştir. Buğday, 20 milyon yüz bin ton. Arpa, 7 milyon 100 bin ton. Mısır ise 4 milyon 600 bin ton olarak ambarlara girmiştir.

Peki, nüfusumuz 2012 sonu itibariyle kaç kişi olmuş. Onun da cevabını hemen verelim: 75 milyon 625 bin kişi..

On senede nüfusumuz % 10.50 civarı artarken, hububat ürünlerimizde ise rakamlar adeta yerinde saymıştır… Keza patates üretimimiz de büyük düşüşler yaşanmıştır. Artan nüfus, pasta yemeyeceğine(!) göre, bu eksiklik elbette ki dışarıdan ithal edilen ürünler ile karşılanmıştır..
Bedeli ise yabancılara hesapsız,kitapsız, kuraldışı yol ve yöntemlerle; toprak satarak elde ettiğimiz paralarla..

Aynı düşüş pamuk ve bakliyat ürünlerinde de yaşanmıştır…
Yakın bir geçmişe kadar hububatla birlikte dünyanın sayılı üreticilerinden biri iken, mesela pamuk için, on yılda başta ABD, Brezilya, Yunanistan, Arjantin olmak üzere dış ülkelere 11 milyar dolar kadar para ödediğimizi biliyor musunuz?

Bu hususta ilave olarak birkaç rakam daha vermek istiyorum.
Türkiye’de 1990 yılında 28 milyon hektar alanda ekim (ziraat) yapılırken, bu rakam günümüzde 23,5 milyon hektara kadar düşmüştür.

Çiftçimize destekleme fiyatı olarak 2002’de dönüm başı 16 TL verilirken, bu gün ise bu rakam 4 TL’ye düşmüştür.

Mazotun fiyatı almış başına giderken, buğdayın fiyatı neredeyse 2002 fiyatıyla eş değerdedir.
Zaten et ürünlerindeki eksikliğimizi gidermek için dışarıdan getirttiğimiz anguslar ise tam bir kara mizah konusudur..

Bu hususta yine bir misal vermek gerekirse..

Canlı hayvan ithalatı için, 2.7 milyar dolar, et ürünleri için de 3 milyar dolar, toplamda 5.7 milyar dolar parayı ödeyip çeşitli ülkelerin çiftçilerini finanse ettiğimizi söylersem acaba buna ne dersiniz?

Hayvan yemi bir tarafa, hele hele saman için bile dışarıya para ödüyor olmamız yönetimde aczi yetin önemli bir göstergesi değil midir?

Özetle bizi her alanda göklere uçurup dünyanın en önemli ülkelerinden birini yaptığını söyleyen AKP hükümetinin yanlış ve yanlı politikalarından ötürü son on yılda buğday, arpa, mısır ve çeltik gibi hububat ürünleri ile pamuk, sebze, meyve veya tohum vs. ürünler için 103 milyar dolar. Gıda ve hammadde ithalatı için ise 42 milyar dolar olmak üzere toplamda: 145 milyar dolar parayı dış ülkelere bayıla bayıla ödedik!…

Kısaca ithal ettiğimiz ürünlere ve çeşitliliğine şöyle bir bakacak olursak. Dünyada çiftçisini beslemediğimiz veya finans etmediğimiz hemen hemen hiçbir ülke veya çiftçisi kalmadı gibi..
Oysa dışarıya ödenen bu paranın yarısı Türk çiftçisine destek veya kaynak olarak aktarılsa, stratejik öneme haiz olan tarım ürünleri başta olmak üzere tarımda ve hayvancılıkta dışarıya bağımlılığımız çok cüzi rakamlara düşer…

İşte bu olumsuzlukları dile getirip feryat eden, Mardinli Abdülkadir Yıldız, Çukurova’dan Ayhan Barut, Bursa Harmanlı Köyünden Yüksel Ceylan, Niğde Kayalı Kasabasından Raşit Gallenkuş…

Ve…
Ülkemin tarım ve hayvancılığına bir katkım olsun diye, işe koyulup. Sermayesinin yetmeyen kısmının finansmanı için bankalardan yâda Tarım Kredi Kooperatiflerinden aldığı zirai veya hayvancılık kredi borcunu ödeyemediği için, icralık olan binlerce kişi vardır. Daha da ötesi borcu ödeme hususundaki taahhüdünü yerine getiremediği için, hakkında mahkûmiyet kararı çıkanlar. Hapse giren veyahut yakalanmamak için kaçak durumunda olanlar dahi mevcuttur. İşte bu durumdaki yaklaşık 300.000 bin kişiden biri olan Uşak Sivaslıdan Tarık Samancı ve diğerleri çaresizlikten çırpınırken..

Türkiye’yi her alanda adeta ithal batağına saplayan AKP hükümeti ve onun Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ise aksini iddia ederek, ülkeyi tarımda ve hayvancılıkta çağ atlattığını(!) söylüyor…

Pekâlâ, yukarıdaki veriler ışığında sizce de öyle mi?

Suriye sorunu mu?

Ha o mu?!

Yahu o da diğerleri gibi “acaba altında ne var” diye kuşkuyla düşünülmesi gerekli boş bir AKP meseli idi..

Yani, ülkenin altı ABD’nin istekleri, Başbakan ile ekibinin şahsi ikballeri doğrultusunda sistemli ve dahi sinsice oyulurken; Kıbrıs, AB, Ermeni, İsrail, PKK ve Sulu göz Bakana Düzenlenen Suikastlar, Genel Merkeze Lav silahı ile saldırı eylemi, özür vs.. vs.. gibi..!!

Gerçeklerin üstünü örtme, gizleme veya karartma vazifesini yaptı. Bir ara yeniden gündeme çıkmak için sabırsızlıkla sırasını bekliyor…!

Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız!

Not: Uzun süredir kendisini her alanda nadasa çeken. Fakat Bursa’da “Kuruluş Mitingi” ile yeniden şahlanışa geçen Türk milleti, “bölücü yıkıma, dur demek” üzere Bursa’daki tepkisinin aynını ve devamını, umarım ülkemizin her tarafında da gösterir!


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir