Türk Ordusundan başka silah bırakan yok!
Bülent ESİOĞLU
Bu gün Diyarbakır’da, Nevruz kutlamaları adı altında, Türkiye’nin bölünmesi provası yapıldı.
Kürsüde, Abdullah Öcalan vardı.
Televizyonların çoğu görüntüyü ekrana getirmedi. Kürsüde, PKK’nın güvenlik güçleri kürsünün güvenliğini sağlıyordu.
Bu güvenlik güçlerinin üniformaları, dağdakilerin üniforması idi.
Bu görüntüler sadece Ulusal Kanal’da verildi.
Diyarbakır’da miting kürsüsünden, barışın dili ile savaş ilan edildi.
Öcalan’ın açıklamaları; Erdoğan’ın ümmetçi söylemlerinin benzeriydi.
Zaten Erdoğan’da, Hollanda’dan, “söylemlerin örtüştüğünü, mitingden olan memnuniyetini” ifade etti
Bölünmeden yana olan tüm milletvekillerinin, Amerikan ajanı, gazeteci ve iş adamlarının kulakları ağızlarına varıyordu.
Herkes, barış sözcüğünün altında bölünmeyi gizliyordu.
Hissettikleri duygu ise; oh Türkleri bir kere daha dize getirdik. İdi.
Öcalan’ın kürsüden okunan mektubunun metnine dikkatli bakanlar, burada silah bırakmadan söz edilmediğini göreceklerdir.
Silah bırakılacağına dair net bir ifade yoktur.
“Silahlar sussun” ifadesi vardır.
Mektubun her yerinde, Meclisten karar çıkarılmasına dair sözler vardır.
Evet, bir silah bırakan taraf var. O da Türk ordusudur.
PKK, Diyarbakır’da organizatörüdür. Güvenliğini sağlayandır. Velhasıl her şeydir.
Türk ordusu nerede derseniz, silahları teslim edip, orduevlerine çekilmişlerdir.
Ana muhalefet partisi, ez kaza ulusalcı milletvekillerinden biri konuşurda, barış sürecini berbat eder, verdiğimiz kredinin içine eder diye, tüm milletvekillerine konuşma yasağı getirdi.
MHP göstermelik bir bayrak eylemi yaptı.
Şimdi hızla “kader anına” doğru gidiyoruz.
Ya ulusun intiharını ya da ulusun yeniden dirilişini yaşayacağız.
Süreç nasıl yürüyecek derseniz, tahminen şöyle;
1-partilerin konsensüsü,
2- halkın hazmetmesi, hazmetmezse korkutulması ve sindirilmesi,
3-Akil adamlar adı altında, yabancı ülkelerden kişilerin devreye girmesi,
4-Sorunun uluslar ararsılaştırılması,
5-Amerika ve Avrupa’dan gelen giden bakanlar ve sözüm ona uzmanlar,
6- Mecliste Bölücü Anayasanın kabulü sonrasında, bölünmenin, geri dönüşü olmaksızın gerçekleştirilmesidir.
Bazılarının cesedinin üzerinden geçmeden bu işleri başaramayacaklardır.