NECDET BULUZ
Ortadoğu uzmanlarının Suriye krizi ve Esad’ın durumu ile ilgili ortak görüşleri şöyle:
“ Esad, kolay gidecek gibi değil. Ama ne olursa olsun sonunda gidecek. Fakat Esad’ın hemen devrileceğini de beklememek gerekiyor. Şu anda Esad, ülkesinde her tarafa hakim değil. Esad’a karşı savaşan muhalifler de Suriye Devlet Başkanı’nı devirecek güce sahip değiller. Bu iç savaş daha uzun süre devam edecek ve çok kişi hayatını kaybedecektir.”
Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın başını çektiği aşırı dinci grupların, Suriye’de Esad ve rejimine karşı savaş verdiklerini biliyoruz. Hatta bu cephe Katar’da oluşturulmuş, adına da “Suriye Devrimci ve Muhalif Güçler Koalisyonu “ denilmişti. Bu muhalif grubun liderliğini Hatip el-Hasani yapıyor. Müslüman Kardeşler ve El Kaide gibi terör grupları da Esad karşıtı savaşın içinde yer alıyor.
AŞIRI DİNCİLER ÜRKÜTÜYOR
Bu oluşumda ana hedef şu: Suriye’de rejime hakim olan Şii (Nusayri) Esad ve yandaşları devrilecek, yerine Sünni ve aşırı dinciler getirilecek. Böylece İran’ın da desteklediği Şii’lerin Ortadoğu’dan Suudi Arabistan, Katar gibi ülkeleri etkilemesinin de önüne geçilecek. Özetlenecek olursa, Suriye’deki savaşın ana nedeninin mezhep çatışmalarına dayandığını söyleyebiliriz.
Ne kadar dinci terör örgütü varsa, hemen hepsinden toplananların bugün Suriye’de Esad’a karşı savaştıklarını artık herkes görüyor ve biliyor. Aşırı dincilerin de yaptıkları ile Esad’dan geri kalmadıkları da bir gerçek olarak karşımızda duruyor. Nitekim BM İnsan Hakları Konseyi’nin son raporunda da “Suriye’de her iki taraf da insanlık ve savaş suçu işliyor” deniliyor. Suriye’de rejim taraftarlarını diri diri boğazlayanların bu grupların mensupları olduklarını unutmamak gerekiyor. İşte, başta İsrail, Amerika olmak üzere, Batı’yı da bu durum ürkütüyor. Bu nedenle, bugün Suriye’de Esad’a karşı savaşan aşırı dinci gruplara kerhen desteklense de sıcak bakılmıyor. Bu nedenle gerek Amerika, gerekse Avrupa ülkeleri Esad sonrasının hesaplarını yapıyorlar.
LAİK BİR YÖNETİM HAZIRLANIYOR
Peki, bu nasıl mı olacak?
Aylar öncesi Ürdün’de, Suriye’de Esad sonrası için iş başına gelecek kukla bir muhalefet oluşturuldu. Bu muhalefet, radikal ve laik gruplardan oluşuyor. Esad sonrası Amerika ve Batı’nın iş başına getireceği kadrolar da yine Ürdün’de eğitiliyor. Bu grupların lider kadrolarının ise Amerika ve Avrupa’nın bazı ülkelerinde Suriye’nin geleceği konun da eğitime alındığı söyleniyor.
Suriye konusunu geniş boyutlarda ele almak ve düşünmek gerekiyor. Türkiye, zaten baştan bu yana Suriye politikalarını eline yüzüne bulaştırdı. Bölgede söz sahibi olacağı iddialı ile yola çıktı ama sınıfta kaldı. Esad sonrası Suriye planları yapılıyor. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, iddialı laflar ediyor. Ama görünüyor ki, Esad sonrası Suriye Amerika, İsrail ve Avrupa arasında çoktan pay edilmiş durumdadır.
Amerika, İsrail ve Batı’nın istediği, Müslümanların birbirini boğazlaması, kan dökmesi ve kendilerine alan açılmasıdır. Suriye’de dökülen Müslüman kanı hiç birinin umurunda bile değil. Üstelik daha çok kan dökülmesini istiyorlar, bunun için planlar yapıyorlar. Öyle görünüyor ki, Suriye’de daha çok kan dökülecek. Esad sonrası da bu topraklarda kan dökülmesi sona ermeyecek, aksine mezhep çatışmaları ile Müslümanlar karşı karşıya getirilecek ve daha çok kan akıtılacaktır.
TÜRKİYE DAHA DA SIKINTIYA GİRER
İşin ilginç tarafı, Türkiye’nin desteklediği aşırı dinci gruplar, Esad sonrası Amerika ve Batı’nın iş başına getirmeyi planladığı laik yönetim karşısında ne yapacağıdır. Türkiye, buna karşı nasıl bir tutum sergileyecek? Bu noktada karşısında Amerika, İsrail ve Avrupa ülkeleri olacak. Bunlara karşı da mı mücadele verilecek? Bütün bunları göz önüne alacak olursak, gelecekte bölgede ve Suriye’de Türkiye’nin bugünkünden çok daha büyük bir sıkıntıya düşeceğini de bugünden görmüş oluruz.
Suriye’de karma bir yönetim iş başına gelmiş olsa bile, iplerin Amerika ve Batı’nın desteklediği laiklerin eline olacağından da şüphe etmiyoruz.
Suriye konusunda hesapların çok iyi yapılması gerekiyor. Türkiye, bu hesapları baştan bu yana yapamadı ve Suriye batağından da çıkamadı. Bugün, PKK’nın güçlenmesi ve hükümeti pazarlık masasına çekmesinin nedenlerinden biri de hiç kuşkusuz Suriye’de uygulanan yanlış politikalardan kaynaklanmaktadır. Gerek Amerika, gerekse Avrupa ülkeleri hiçbir zaman Türkiye’nin bölgede güçlü ve belirleyici bir ülke olmasını istemiyor ve her zaman da bunu engelleyecek konuları önümüze koyuyorlar. Suriye’yi de bu açıdan iyi okumakta yarar vardır.
e.mail: necdetes@mynet.com