Türkiye’nin adı Yeşilçam Cumhuriyeti olsun(!)

Artık siyasi ortağı haline gelen bölücü BDP’den Ahmet Türk hariç, içinde Türk geçen ne varsa hepsine düşman olan Başbakan ve onu bilinçli destekleyen yardakçıları. Türk ismini bu topraklardan silme konusunda bir hayli mesafe almış gözüküyor. Çünkü bırakınız 10 sene öncesini, daha geçen Ağustos öncesine kadar hayali bile düşünülmeyen melanetler peş peşe milletimize dayatılmaya başlanılmıştır..

 

Böylesi abuk sabuk ve Türk milletinin hayrına olmayacak düşünceler birbiri peşi sıra fiiliyata geçirilirken diğer taraftan da AKP bu milleti sürekli aldatmaktadır.

 

Zira defaten yazdığım gibi gerek parti programında gerekse de girdikleri seçimler öncesi ilan ettikleri programlarında, müphem ve muğlak ifadeler olsa da “terör örgütüyle müzakere yapacağız ve yine onlarla birlikte olup kafa yapımıza uygun anayasayı kotaracağız” diye bir ibare asla yok..

 

Olması da düşünülemez. Böylesi durumlarda her ne kadar vurdumduymaz olsak ta, mutlaka yüksek bir oranda kendilerine karşı bir duruş sergilenir kanaatini taşıyorum…

 

Özal’dan itibaren özellikle dış güçler ve onların uzantısı diye rahatlıkla söyleyebileceğim –besleme- iç güçlerin birlikte yaptıkları senaryo gereği; bilerek yaratılmış koşullar neticesinde, Türkiye’nin kaderiyle oynanmaya başlanmıştır. Özal’ın siyasi etkisinin azalmasıyla bir ara frenlenmiş gibi gözüken bu durum. Özal’ın ANAP’ının, ABD mahreçli birebir kopyasının AKP adıyla diriltilip, ardından el çabukluğuyla sahne almasıyla yeniden hortlatılmıştır.

 

Mevcut iktidar kazandıkları ilk seçim sonrası, geçmişten beri kendilerinde tebarüz eden riyakâr tabiatları gereği, siyasi ve maddi rüşvete alıştırdıkları toplumun önemli bir kesiminden aldıkları oyları; farklı alanlara tahvil ederek saltanatlarını yürütmeye ve ülkenin altını oymaya devam ediyorlar…

 

Bu durum karşısında bizim istediğimiz yukarıda az-çok tarifini yaptığımız ve AKP’ye oy verenler içerisinde yaklaşık % 30-35’leri bulan toplumun bu kesimlerinin artık gözünün önüne bakması gerektiğini acilen hatırlamasıdır…

 

Çünkü önünü sonunu düşünmeden ve bir an için bile olsa sorgulamadan iktidar partisine menfaate dayalı olarak verdikleri bu oylar. Türkiye’ye ve Türk milletine çok hasarlar vermektedir…

Yakın bir gelecekte daha da çok pahalıya patlayacak bu durumdan, kendileri olmasa bile hemen bir nesil sonrasını temsil edecek olan çocukları-torunları da zarar görecektir..

 

Buradan hareketle çoğunuzun dikkatini çeken bir hususu tekraren dile getirmek gerekiyor. Bildiğiniz üzere Başbakan ve ekibinin “yıkım projeleri” diye adlandırdığımız türlü şekillerde tasarlanmış meşum planları hayata geçirme aşamasından önce, muhakkak toplumun önemli kesimlerini ilgilendiren sosyal ve maddi iyileştirmelere imza attığını görüyoruz…

 

Nedense bunları yaparken “neden zamanında değil de şimdi,” demek hiç kimsenin aklına gelmiyor?

 

Nitekim bu dediğim örnekleri 12 Eylül referandumu öncesi olduğu gibi, Başbakan yine sergilemeye başladı…

 

Mesela geçenlerde 65 yaş üstünde olan vatandaşların; gün içinde belli zaman aralıkları içerisinde senelik cüzi bir ücret karşılığı binebildikleri belediye otobüslerinin, bundan böyle tamamen ücretsiz olacağını hem de kullanım süresini tam güne çıkarttıklarını açıkladı..

 

Ayrıca engellilere 2013’te atanmak üzere 8 binin üzerinde kadro verildiğini de açıkladı.

 

Öğretmenlere açıktan kadro ataması yapmasa da, eş durumundan ötürü bir kısmının Şubat ayında yer değiştirme tayinleri gerçekleştirildi…

 

Gerek valiler veya onların görevlendirdiği yetkililer tarafından Güneydoğu şehit veya gazilerimizin evleri ziyaret edilmeye (onlara şirin gözükmek maksadıyla) “bir ihtiyaçları olup, olmadığı” sorulmaya başlandığını da görüyoruz. Yapılan bu işlemin altında Valilere sözlü mü, yazılı mı olduğunu şu an için bilmediğimiz talimatların verildiği düşüncesini taşıyorum. Çünkü şimdiye kadar hiçbir valinin-kaymakamın veya onların görevlendirdiği kişilerin, bir şehit yada gazi yakınının durumlarıyla bu son günlerdeki kadar ilgilendiğini şahsen hiç duymadım…

 

Elbette toplumun ihtiyaçlarını gidermeye yönelik hayırlı işlerin yapılması güzel bir uygulama. Hatta gerekli de. O nedenle eleştirme hakkımız olamaz. Ancak bunun politik çıkar gözetilerek istismara yönelik olarak yapılmasını ve ahlaki kurallar hiçe sayılarak adeta siyasi rüşvet şeklinde halka sunulmasını eleştiriyorum. İşte meselenin dikkat çekmek istediğimiz asıl püf noktası ise burasıdır.

 

Bütün bunları görünce anlıyoruz ki, bunca sene gelip geçen siyasi iktidarların bu denli çirkince kullanmadığı manipülasyonları kullanıyor olması; AKP iktidarının pekte iyi niyet taşımadığının açık göstergesidir…

 

Başbakan’ın yukarıda saydığım örnekler gibi, iş ve işlemlerinin yanı sıra siyasetende ne zaman başı sıkışsa; aslında hepten unuttukları, hatta yok saymaya çalıştıkları Türk milletini (ihtiyaç kabilinden) kerhen de olsa hatırlamaktadır. Ayrıca ellerinde bulundurdukları belediyeler eliyle adı dillerde sakız olan makarna-kömür yardımlarına da derhal başlamaktadırlar…

 

Kırklı yılların tek parti yönetimindekileri asla aratmayan vali ve kaymakamlar tarafından dağıtılanlar da cabası…

 

Bu meyanda başta köyler olmak üzere ihtiyacı var mı yok mu? Demeden sıradan vatandaşlara sanki kendi keselerinden veriyorlarmış gibi AKP ambalajına sardıkları yardım poşetlerini rüşvet babında dağıtmaya başladıklarını çok yakında yine görürsünüz !!!

 

Halkın kullandığı temel gıda maddeleri başta olmak üzere ihtiyaç duyulan mallara, enerji ve ulaşım kalemlerin fiyatlarına bu sıralar bir artışın geleceğini de zannetmiyorum..

Çünkü bunlar çok kereler dediğimiz gibi “seçimden önce zam yapacak kadar enayi miyim?” diyen Turgut Özal’ın ekolünden gelmektedirler.

 

Toparlayacak olursak bütün bunları yapmalarının sebebi yine başımıza sardıkları belanın toplum tarafından kabulünü sağlatmak içindir.

 

Bahse konu bu bela herkesin malumu olduğu üzere bellidir…

 

AKP hükümeti Türkiye’nin genel sorunlarını çözmek yerine bile bile sorun yaratanların derdine mehlem olmak üzere, velinimeti ABD’nin direktifleri doğrultusunda Türkiye’yi bir kez daha ameliyat masasına yatırmıştır…

 

Bu ameliyatın amacı ve sonuç alabilirlerse, Allah muhafaza neticesi de bellidir.

 

Çünkü AKP tıpkı bir organ mafyası gibi çalışmaktadır ve niyeti halis değildir… İktidar yaptığı her operasyonda asırlardır (bazen ufak-tefek rahatsızlık hissetse de) dimdik ayakta durabilen Türkiye’nin ve Türk milletinin yaşamı için mutlaka elzem olan bir uzvunu söküp alarak zarar vermekte, onun güçsüz ve takatsiz kalmasına neden olmaktadır…

 

Hele hele bölücülere sınırsız tavizlerin verileceği, bebek katili dahil diğer teröristlere affın kapıda hazır bekletildiği son operasyonda; Başbakan’ın işi daha da ileri safhalara taşıyıp kendisine yardımcı olarak terör örgütü elebaşını seçmesi, bunun için toplumdan destek istemesi, karşı duruş sergileyenleri ise (daha önce “abi” dedikleri de dahil) tehdit edip, suçlaması akıllara ziyan bir durumdur..

 

Ancak bunları saklamak için yapılan çeşitli hileli yönlendirmeleri ve tuzakları görüp, şu an için iktidara en azından bir sarı kart dahi olsun çekerek “yeter artık dur” diyecek zinde dimağlara ve Türk milletinin yeniden aslına rücu etmesi demek olan milli hassasiyetlerine çok ihtiyaç vardır…

 

Öyle ki, bardak iyice taşırılmıştır!

 

Yaşananlar ve paylaştıkları beyanları göstermiştir ki. Türk kelimesinden veya Türk milleti yada milliyetçilik gibi kavramlardan en az bölücüler kadar Başbakan’ın da rahatsız olduğu iyice anlaşılmaktadır..

 

Nitekim bu tanımları anayasadan, kanunlardan, kurum ve kuruluşların adlarından veyahut bu topraklardan silmek üzere hamle üstüne hamle yapmaktadır. Daha da ötesi Türk milletinin yanı sıra Türkiye isminden de rahatsızlık duyduğunun işaretlerini maşaları eliyle dillendirmeye başladıklarına daha önceki yazılarımızda temas etmiştik…

 

Bu bağlamda, Sayın Başbakan’a buradan bir teklifim var..

 

Madem Türkiye ismi de yukarıda belirttiğim diğer kavramlar/tanımlar gibi size ve kol kola girdiklerinize bir “ırkı” çağrıştırıp rahatsız ediyor. Öyleyse “tek vatan, tek bayrak, tek dil” diyen ülke sevdalılarından ziyade; rol kesenlerin veya rol yapanların kısacası “artistlerin” giderek çoğalmakta olduğu Türkiye’nin adını; bundan böyle “Yeşilçam Cumhuriyeti” olarak değiştirelim. Zira önerdiğim bu isim sizin kıstaslarınıza ve yandaşlarınızın çoğunun fikriyle örtüştüğü için, daha çok yakışır diye düşünüyorum…

 

Hem böylelikle fıtratınız gereği sizde rahat edersiniz, birlikte müzakere masasına oturduğunuz asıl ırkçı/bölücüler de!

 

Ne dersiniz, var mısınız böyle bir değişikliğe?!!

 

Yeni bir yazımızda buluşmak üzere esen kalınız…

 

Not: 08 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun, kadına şiddet son bulsun dilek ve temennilerimle bütün kadınlarımızın kadınlar gününü kutluyorum..

Artık siyasi ortağı haline gelen bölücü BDP’den Ahmet Türk hariç, içinde Türk geçen ne varsa hepsine düşman olan Başbakan ve onu bilinçli destekleyen yardakçıları. Türk ismini bu topraklardan silme konusunda bir hayli mesafe almış gözüküyor. Çünkü bırakınız 10 sene öncesini, daha geçen Ağustos öncesine kadar hayali bile düşünülmeyen melanetler peş peşe milletimize dayatılmaya başlanılmıştır.. - TurkiyeHalki

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir