GÜNÜMÜZDE YERLİ ELEKTRİKLİ ARAÇ ÜRETİMİ

GÜNÜMÜZDE YERLİ ELEKTRİKLİ ARAÇ ÜRETİMİ

 

 

ARAÇLAR İÇİN, ALTERNATİF ENERJİLER

Günümüzde, petrol fiyatları ile birlikte, havadaki CO2 oranının aşırı artışı, ozonun yırtılması, kullanıcıların bilinçlenmesi gibi etkenler, araç üreticilerinin temiz enerji kaynaklarına yönelimini tetikledi. Burada da iki seçenek çıktıı; 1, Hidrojen le çalışan içten yanmalı motorlar, 2,Elektrik enerjisi ile çalışan motorlar. İkisi de, birisi. Hidrojeni ucuz ve kolay elde etme, diğeri ise, elektrik enerjisini depolama sorunları nedeni ile, şu an emekleme safhasında ve ayağa kalkabilmeleri de, milyarlarca dolarlık buluş ile, araştırma-geliştirme yatırımlarına gerek duymaktadır. Dünyada pek çok firma ve girişimci, güçlerini birleştirerek, bu konu üzerinde çalışmaktadır.

Ülkemiz de buna katıldı. Bu elbette sevindirici bir gelişme.

Hidrojen yakıtı elde etme konusunda, benim bildiğim iki çalışma var. Birincisi, genç bir mühendis grubu, bakteriler yardımı ile ucuz hidrojen elde etme çalışması sürdürmektedir. İkincisi ise buluşunun patentini almış durumda. Bildirdiğine göre 250 araçta test edilmekte imiş. Prensip, araçta güç gereksinimi en aza indiği ve frenleme evrelerinde, artan kalan gücü kullanarak bir katalizör yardımı ile, hidrojen elde edip depoladıktan sonra, ek güç gerektiğinde, onu yakmağa başlaması şeklinde. Testlerde, %35-40 yakıt tasarrufu sağlandığını, Amerika Temiz Enerji Kurumu Başkanı, Prof. Dr. Nejat Veziroğlu’nun da bu projeyi desteklediği belirtmektedirler. Az bir tasarruf olmayıp, her iki yönetimin de desteklemesi gerekir.

 

GÜNÜMÜZDE ELEKTRİKLİ ARACLAR

Ülkemizde ektirikli araç çalışmalarını tetikleyen de, son günlerde, Türkiye’deki, “içten yanmalı motorlarda treni kaçırdık, hiç olmazsa elektrikli araçlarla söz sahibi olalım” söylemidir. Bu ne derece gerçek olabilir, duruma bir göz atmakta fayda var.

Bu söylemin heyecanı ile, yerli birkaç (Erteks, Oskar gibi, spor sınıfından araç) firmanın örnek olarak birer adet ürettiği elektrikli araçların dışında, Fransız kökenli bir firmanın, (Renault) merkezinde geliştirdiği, elektrikli modellerinden Türkiye’de monte ettiği (Fluence) modeline uyguladığı elektrikli aracı piyasaya sürümüş durumda.

Şimdi diğer örnek üreticilerinin, beş liralık elektrikle İstanbul’dan Ankara’ya gidecek sözlerini bir kenara bırakalım ve konuyu satışa sunulmuş örnek üzerinden değerlendirerek bir genellemeğe gidelim.

 

Aslında, Nikola Tesla’nın buluşu yok edilmemiş olsa idi, bu gün, enerji depolama sorunu olmayacak, elektrikli araçlardan başka bir araç ta var olmayacaktı

 

Geçmişte, 20-30 km/h ulaşım hızı ve güç olarak 12-24 BG yeterli, hatta bu mükemmel sayılıyordu. Kullanım yöntemlerini de göz önüne aldığımızda, klasik akülerle, bu değerler için enerji depolamak yeterli de olabiliyordu.

.

Bu gün ise araçlardan beklentiler değişmiştir. Çağ hız çağıdır. Sıradan bir araç kullanıcısı bile, aracında 10/1 Kg/BG altında bir güç ve 160 Km/h altında bir (Max) hız ilgisini çekmemektedir. Bu güç te ortalama 120-140 BG demektir.

 

Yeni nesil elektrikli araçlar üzerinde, nerede ise yirmi yıldır, çalışmalar, araştırmalar, modeller, örnekler yapılmaktadır. Bu gün halkın kullanımına sürülen araç bu çalışmaların sonuçlarından ve oldukça başarılı bir üründür.

 

Yine de, önde daha çok problemler olduğundan,  haklı olarak, özel anlaşma ve kontratlarla satılabilmektedir.

Göreceli olarak yakıt tasarrufu çok fazla görünse de, 95 BG güç ile, en çok 135 Km/h hızı ile 1,5 ton ağırlığı ve en çok 150 Km menzilde bir, 22 kW/h lık pilini,  yalnızca sizin kullanabileceğiniz özel pirizinde 7-8 saat süre ile şarj etme sorunlarını göze almak zorundasınız. Bunun yanında, pilin ağırlığı bir yana, çok pahalı ve ömrü, araca göre hayli kısa, olup,  olası sorunları nedeni ile pili kiralamak ve onun için de ayrı bir kasko sigortası yaptırmanız gerekmektedir. Üstelik çok kullanım, pil ömrünü kısaltacağından, pil kirası kullanım miktarına göre artacaktır.

Basın organlarına, beş liraya Ankara’ya gidilir diyenler, bu hesabı, bir kere gözden geçirmeliler.
Ayrıca elektrikli araç için, ciddi boyutta bir devlet desteği de şarttır

Görülüyor ki, artan performans gereksinimler ve ek üniteler nedeni ile bu günkü araçlar için birinci sırada gelen sorun pil sorunudur. Bu gün bu araçlarda, geliştirilmiş Lithium-İon pili kullanılmaktadır.

Daha yakın zamana kadar, Çin tüm gereçler için ürettiği pillere Lithium-İon üniteleri Japonya’dan alırken, bu gün Japon firmaları pil araştırmaları için Çin firmaları ile ortaklıklar kurmaktadırlar.

Araç üreticileri de bunlara katıldı. Toyata, pil teknolojisi için, Çin firması ile ortaklık yaparken, birkaç gün evvel bu ortaklığa BMW gibi bir Alman Firması da katıldı. Buna neden, Çin firmalarının konuda öne geçmesinin yanında, bu araştırmaların çok yüksek finansman giderlerine ihtiyaç duyması ve bunun paylaşılmasıdır.

Yeni araştırmalar ve gelişmeler Lithium-İon pillerini yakın zamanda devre dışı bırakacak görünmektedir.

Bu pillerin başlıca sorunu ısınma ile patlamalarıdır. Bir cep telefonunun patlamasının ne kadar zarara neden olduğu bilinmekte iken, çok daha büyüğünün bir araçta olmasının düşünün.

Konu yalnız pille bitmediği için, bu tehlikeyi gidermek için pek çok da hassas sisteme de araçta yer vermek gerekiyor.

Elektrik motorları, hareket sistemlerini düzenleyecek redüktörler, yardımcı sistemler, tümü uzun soluklu araştırmalar sunucu geliştirilmiş öyle basit olmayan sistemler.

Türkiye’de şimdi olmayan ve vakti ile, İngiliz lisansı ile uzun soluklu, iki de kısa süreli, bunların yanında, MTA ve Askeri pil üretiminden bu yana, ne basit pil üreten ne de pil üzerine çalışan var.

Elektrikli araç için gerekli tüm sistem ve parçalar için aynı şey geçerli.

Tümü ithal edilecek gereksinimlerle üretilecek elektrikli araçla, dünya araç piyasasında yer etmek oldukça zor görünüyor.

Şarj istasyonları da ayrı bir sorun. Düşününüz, on dakika süren akaryakıt yüklemesi bile uzun gelirken, bu günkü teknolojideki elektrikli aracınızı, 150 kilometredeki her bir, şarj için, tek bir istasyona sekiz saat bağlamak zorunda olduğunuzu.

Ayrıca, geçenlerde, “BP” nin hazırladığı, “Enerji Görünümü 2030” raporu yayınlandı. Buna göre, ABD üretim lideri olurken, 2011 de ulaşımda %94 olan pay, 2030 da %5 azalacak. Bu da, araç sayısındaki doymuşluğa ve petrolün pahalılaşmasına bağlanıyor. Nükleerde %2,7, bio yakıtta, %5 artış öngörülürken, elektrikli araçların etkisinden hiç söz yok.

Özentilerin, gözü kapalı peşinden gitmektense, tüm bunların, topluca göz önünde bulundurulması daha doğru olacaktır.

 

Rıza Durakbaşı

 

 

 

ARAÇLAR İÇİN, ALTERNATİF ENERJİLER

Günümüzde, petrol fiyatları ile birlikte, havadaki CO2 oranının aşırı artışı, ozonun yırtılması, kullanıcıların bilinçlenmesi gibi etkenler, araç üreticilerinin temiz enerji kaynaklarına yönelimini tetikledi. Burada da iki seçenek çıktıı; 1, Hidrojen le çalışan içten yanmalı motorlar, 2,Elektrik enerjisi ile çalışan motorlar. İkisi de, birisi. Hidrojeni ucuz ve kolay elde etme, diğeri ise, elektrik enerjisini depolama sorunları nedeni ile, şu an emekleme safhasında ve ayağa kalkabilmeleri de, milyarlarca dolarlık buluş ile, araştırma-geliştirme yatırımlarına gerek duymaktadır. Dünyada pek çok firma ve girişimci, güçlerini birleştirerek, bu konu üzerinde çalışmaktadır.

Ülkemiz de buna katıldı. Bu elbette sevindirici bir gelişme.

Hidrojen yakıtı elde etme konusunda, benim bildiğim iki çalışma var. Birincisi, genç bir mühendis grubu, bakteriler yardımı ile ucuz hidrojen elde etme çalışması sürdürmektedir. İkincisi ise buluşunun patentini almış durumda. Bildirdiğine göre 250 araçta test edilmekte imiş. Prensip, araçta güç gereksinimi en aza indiği ve frenleme evrelerinde, artan kalan gücü kullanarak bir katalizör yardımı ile, hidrojen elde edip depoladıktan sonra, ek güç gerektiğinde, onu yakmağa başlaması şeklinde. Testlerde, %35-40 yakıt tasarrufu sağlandığını, Amerika Temiz Enerji Kurumu Başkanı, Prof. Dr. Nejat Veziroğlu’nun da bu projeyi desteklediği belirtmektedirler. Az bir tasarruf olmayıp, her iki yönetimin de desteklemesi gerekir.

 

GÜNÜMÜZDE ELEKTRİKLİ ARACLAR

Ülkemizde ektirikli araç çalışmalarını tetikleyen de, son günlerde, Türkiye’deki, “içten yanmalı motorlarda treni kaçırdık, hiç olmazsa elektrikli araçlarla söz sahibi olalım” söylemidir. Bu ne derece gerçek olabilir, duruma bir göz atmakta fayda var.

Bu söylemin heyecanı ile, yerli birkaç (Erteks, Oskar gibi, spor sınıfından araç) firmanın örnek olarak birer adet ürettiği elektrikli araçların dışında, Fransız kökenli bir firmanın, (Renault) merkezinde geliştirdiği, elektrikli modellerinden Türkiye’de monte ettiği (Fluence) modeline uyguladığı elektrikli aracı piyasaya sürümüş durumda.

Şimdi diğer örnek üreticilerinin, beş liralık elektrikle İstanbul’dan Ankara’ya gidecek sözlerini bir kenara bırakalım ve konuyu satışa sunulmuş örnek üzerinden değerlendirerek bir genellemeğe gidelim.

 

Aslında, Nikola Tesla’nın buluşu yok edilmemiş olsa idi, bu gün, enerji depolama sorunu olmayacak, elektrikli araçlardan başka bir araç ta var olmayacaktı

 

Geçmişte, 20-30 km/h ulaşım hızı ve güç olarak 12-24 BG yeterli, hatta bu mükemmel sayılıyordu. Kullanım yöntemlerini de göz önüne aldığımızda, klasik akülerle, bu değerler için enerji depolamak yeterli de olabiliyordu.

.

Bu gün ise araçlardan beklentiler değişmiştir. Çağ hız çağıdır. Sıradan bir araç kullanıcısı bile, aracında 10/1 Kg/BG altında bir güç ve 160 Km/h altında bir (Max) hız ilgisini çekmemektedir. Bu güç te ortalama 120-140 BG demektir.

 

Yeni nesil elektrikli araçlar üzerinde, nerede ise yirmi yıldır, çalışmalar, araştırmalar, modeller, örnekler yapılmaktadır. Bu gün halkın kullanımına sürülen araç bu çalışmaların sonuçlarından ve oldukça başarılı bir üründür.

 

Yine de, önde daha çok problemler olduğundan,  haklı olarak, özel anlaşma ve kontratlarla satılabilmektedir.

Göreceli olarak yakıt tasarrufu çok fazla görünse de, 95 BG güç ile, en çok 135 Km/h hızı ile 1,5 ton ağırlığı ve en çok 150 Km menzilde bir, 22 kW/h lık pilini,  yalnızca sizin kullanabileceğiniz özel pirizinde 7-8 saat süre ile şarj etme sorunlarını göze almak zorundasınız. Bunun yanında, pilin ağırlığı bir yana, çok pahalı ve ömrü, araca göre hayli kısa, olup,  olası sorunları nedeni ile pili kiralamak ve onun için de ayrı bir kasko sigortası yaptırmanız gerekmektedir. Üstelik çok kullanım, pil ömrünü kısaltacağından, pil kirası kullanım miktarına göre artacaktır.

Basın organlarına, beş liraya Ankara’ya gidilir diyenler, bu hesabı, bir kere gözden geçirmeliler.
Ayrıca elektrikli araç için, ciddi boyutta bir devlet desteği de şarttır

Görülüyor ki, artan performans gereksinimler ve ek üniteler nedeni ile bu günkü araçlar için birinci sırada gelen sorun pil sorunudur. Bu gün bu araçlarda, geliştirilmiş Lithium-İon pili kullanılmaktadır.

Daha yakın zamana kadar, Çin tüm gereçler için ürettiği pillere Lithium-İon üniteleri Japonya’dan alırken, bu gün Japon firmaları pil araştırmaları için Çin firmaları ile ortaklıklar kurmaktadırlar.

Araç üreticileri de bunlara katıldı. Toyata, pil teknolojisi için, Çin firması ile ortaklık yaparken, birkaç gün evvel bu ortaklığa BMW gibi bir Alman Firması da katıldı. Buna neden, Çin firmalarının konuda öne geçmesinin yanında, bu araştırmaların çok yüksek finansman giderlerine ihtiyaç duyması ve bunun paylaşılmasıdır.

Yeni araştırmalar ve gelişmeler Lithium-İon pillerini yakın zamanda devre dışı bırakacak görünmektedir.

Bu pillerin başlıca sorunu ısınma ile patlamalarıdır. Bir cep telefonunun patlamasının ne kadar zarara neden olduğu bilinmekte iken, çok daha büyüğünün bir araçta olmasının düşünün.

Konu yalnız pille bitmediği için, bu tehlikeyi gidermek için pek çok da hassas sisteme de araçta yer vermek gerekiyor.

Elektrik motorları, hareket sistemlerini düzenleyecek redüktörler, yardımcı sistemler, tümü uzun soluklu araştırmalar sunucu geliştirilmiş öyle basit olmayan sistemler.

Türkiye’de şimdi olmayan ve vakti ile, İngiliz lisansı ile uzun soluklu, iki de kısa süreli, bunların yanında, MTA ve Askeri pil üretiminden bu yana, ne basit pil üreten ne de pil üzerine çalışan var.

Elektrikli araç için gerekli tüm sistem ve parçalar için aynı şey geçerli.

Tümü ithal edilecek gereksinimlerle üretilecek elektrikli araçla, dünya araç piyasasında yer etmek oldukça zor görünüyor.

Şarj istasyonları da ayrı bir sorun. Düşününüz, on dakika süren akaryakıt yüklemesi bile uzun gelirken, bu günkü teknolojideki elektrikli aracınızı, 150 kilometredeki her bir, şarj için, tek bir istasyona sekiz saat bağlamak zorunda olduğunuzu.

Ayrıca, geçenlerde, “BP” nin hazırladığı, “Enerji Görünümü 2030” raporu yayınlandı. Buna göre, ABD üretim lideri olurken, 2011 de ulaşımda %94 olan pay, 2030 da %5 azalacak. Bu da, araç sayısındaki doymuşluğa ve petrolün pahalılaşmasına bağlanıyor. Nükleerde %2,7, bio yakıtta, %5 artış öngörülürken, elektrikli araçların etkisinden hiç söz yok.

Özentilerin, gözü kapalı peşinden gitmektense, tüm bunların, topluca göz önünde bulundurulması daha doğru olacaktır.

 

Rıza Durakbaşı


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir