TÜBİTAK VE DARWİN
TÜBİTAK’TA BÖLÜM KAPATMA
Geçen gün gazetelerde okuyunca kanım dondu. TÜBİTAK, Evrim ve Darwin’le ilgili araştırma bölümü kapatıp, çalışmaları ve belgeleri iptal ediyormuş. Hem de Türkiye Bilimsel Tetkik Araştırma Kurumu.
Bu konuda pek bir ses çıkaranı da fark etmedim.
Daha evvelce Derginin, Darwin’le ilgili sayının yayını da durdurulmuştu.
Charles Robert Darwin(1809-1882), 1859 yılında kısaca “Darwin Kuramı” dediğimiz, “Biyolojik Evrim Kuramını, açıkladıktan sonra, İngiliz Bilim Geliştirme Derneği’nin 30.06.1860 günü, Oxford üniversitesinde yaptığı toplantıda, Aht-ı Atik’in Tekvin Kitabındaki yaradılış anlatımına uymadığı gerekçesi ile Piskopos Samuel Wilberforce karşı çıkar. Piskopos ile bilim adamı, Darwin’in dostu Thomas Henry Huxley arasında sert tartışmalar geçer. Darwin’in görüşlerine alaycı bir söylemle saldıran Piskopos, bu tartışmayı kaybeden taraf olur. Bunun üzerine İngiliz kilisesi, bilim karşısında bir daha resmi bir tavır almaz.
Bilim adamları ve bilimden yana olan çevreler bu konuyu kabul de edip onasalar da, konuyu yeterince kavramayan çevrelerde evrim teorisine ve Darwin’e, karşı çıkışlar oldu..
İnsanın, maymun soyundan geldiğini hiçbir zaman söylemediğini, Darvin’in bizzat kendisi bastırarak söylemiştir. Fakat onların, Piskoposun “yaradılışa karşıttır” iddiaları o devirde olduğu gibi, 150 yıl sonra bile, karşımıza çıkmayı sürdürüyor. Tuhaftır, hem de İslam dünyasında. Kaldı ki Kuran’ın Kuram ile çelişen bir tarafı da yoktur.
Ayrıca bu masalı uydurabilmek te zor. Zira el ve ayak yapıları, ayakta yürüme ve davranışları ile primatlar sınıfında anlan, maymun cinsleri ile insan arasında bir boşluk ta var. Bu konuda Sümer tabletlerinde, başka tür anlatımların da olduğu o boş aralıkta, bir veya iki canlı türü daha olmalı ki bağlantı kurulabilsin. Bu yanlış masal belki o zaman uydurulabilirdi.
Türlerin, kendi cinsleri içinde, yaşam savaşlarına,, üreme/çiftleşmelerine ve beslenme biçimlerine bağlı olarak geçirdikleri doğal ayıklanma ve uyum değişiklikleridir. Saptananmış ve anlatılmış olanlar. Kullanılmayan organlar dumura uğrar sözcüğünü herkes bilir. Nitekim Darwin,“…ayıklama, kendi başına yaratıcı bir nitelik taşamaz. Belli bazı sınırlar içinde, daha önce var olan ayırt edici özelliklerin belirginleşmesini sağlar. Etkisi nitel değil niceldir…” demektedir.
Bunun yanında her türün ortaya çıkışında (veya halk edilişinde diyelim) yeni türler, bir evvelki türden daha gelişmiş olması yanında, onunla da ilintili olduğu gözlemlenmektedir. 1850 yılında yayınladığı “Türlerin Kökeni” yapıtında, bu anlatılır. Bu sıralanışa göre, sınıflandırırken, “bir yerde insanların atası maymun sayılabilir” der. Fakat kendi dediği gibi, maymundur demez.
Bu kısır döngüyü kurban edilip, bir yerde aforoz ettiğimiz Charles Robert Darvin, fiziksel kondisyonu sayesinde ulaşılmaz yerlere ulaşıp (Beagle gemisi ile), erişilmez tehlikeli yerlere erişerek, bu uzun soluklu araştırmalarını ve bizzat gözlemleyerek yaptığı saptamalarını, hiçbir zaman inkar etmek mümkün değildir.
O, ilk ekoloji bilginidir. İlk petrolog(kayaç bilimci)dir. Bir jeoloji bilginidir Bir zoologtur. Bir antropologtur. Pek çok konudaki varsayımların çoğunu, araştırmaları ile ispatlamış, pek çoğunu da saptamaları ile geçersiz kılmıştır.
Darwin’i kabaca ve bir kaç kelime ile özetlersek;
- Her yaratık dünyada ortaya çıktığında, bir evvelki gelen yaratıktan daha mükemmel (Evrim) gelmiştir.
- Tüm yaratıklar ortak özelliklerinden dolayı gruplanabilir. Mesela, koyundan deveye kadar çift tırnaklılar grubu gibi. Avuç içine bakan başparmakları olan (elini her işte kullanabiliyor) ve iki ayak üzerinde kalkıp yürüyenler ise insanların, maymunların bulunduğu primatlar grubu gibi.
- Kendisi, hiçbir zaman, insanın maymun soyundan geldiğini söylemediğini de belirtmektedir.
Neden araştırmaları, saptamaları ve kitapları incelenmiyor da, Piskopos Samuel Wiberforce’ un hem çürütülmüş hem de kilise tarafından geri alınmış söylemi, referans alınıyor? Hemde, İslam aleminde de bu yeğleniyor anlamak çok zor
Ayrıca ne çelişkidir ki, yasakladığımız bu bilim adamının, kuramları doğrultusunda, çapraz döllenme ile, daha iyi, daha verimli hayvan ve bitki türleri elde etmeğe uğraşıyoruz.
Olanlara ve sessizliğe hüzünlenmekten başka bir şey elimden gelmiyor. Gereğinden çok kullandığımız, bilimsel ve bilim sözcüğünü artık kullanmasak mı derim?
Rıza Durakbaşı
Yazıları posta kutunda oku