NECDET BULUZ
Başbakan, PKK’nın silahları gömüp, başka bir ülkeye gitmesi ile barış sürecinin başlayacağını söylüyor. Bunu da hemen her konuşmasında seslendiriyor. Ancak, PKK Başbakan’ın isteği ile silah bırakır mı? Daha önce Kandil, Başbakan’a yanıt vermiş “Biz 30 yıldır silahlı mücadele içindeyiz. Dağlara piknik yapmak için çıkmadık” demişti. Silah bırakmanın ve barış gelmesinin bazı koşulları olduğuna da vurgu yapılmıştı.
İmralı tutanaklarını basına sızması, oynanmakta olan kirli oyunun ve Türk milletine kurulan tuzağın büyüklüğünü de ortaya koymaktadır. Bu tutanakları kimse inkar etmiyor, yalanlamıyor. İktidar olanlar çeşitli dolambaçlı yollardan yine kamuoyunun kafasını karıştırmayı sürdürüyor. Ortada bir müzakere var, karşılıklı istekler var, bu tutanakların ortaya çıkması ile kamuoyu da ne olup bittiğini görmüş ve anlamış oldu.
PKK ÇEKİLİRSE KOŞULLARI VAR
BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Kuzey Irak temasları sırasında yaptığı açıklamada “Bu tutanaklar tıpa tıp uymuyorsa da, genelde aynı konulara temas ediyor “diyerek tutanakların var olduğunu söylemiştir.
PKK’nın silah bırakması, Kürt sorununun çözüme kavuşması, Başbakan Erdoğan’ın öyle isteği ile “Birlik ve bütünlüğümüzden taviz vermeyeceğiz, herkes rahat etsin” demesi ile sonuçlanacak bir şey değildir. Burada oynanan oyun önemlidir. Burada ana konu, Başbakan’ın anayasada başkanlığı Meclis’ten geçirmede PKK’nın siyasi uzantıları BDP desteğini alma oyunudur. Yoksa bu anlayış, bu oyun ve düzenle PKK sorunu çözülebilir mi?
İmralı tutanaklarında Öcalan, PKK’nın çekilmesi ile ilgili bakınız neler diyor:
“ Komisyonlar kurulacak. Hakikat komisyonu da kurulacak. Akil adamların denetiminde olacak. Çekilme o zaman olacak. Köylere geri dönüş olacak. Bunları yapmazlarsa geri dönüş olmaz.”
ORTADA OYNANAN BİR OYUN VAR
Şimdi, bu ifadelerden yola çıkalım. İktidar, İmralı’daki müzakerelerde taviz verilmediği konusunu işliyor. Yandaş medya da bunu destekliyor. Ama İmralı’nın silah bırakma konusundaki koşulları “Bizim isteklerimiz yerine getirilmezse bu iş olmaz “anlamına gelmiyor mu? Kendimizi ve kamuoyunu yanıltmayalım. Başbakan “Süreç çekilme ile başlar” diyor ama terör örgütü bunu reddediyor. Hatta isteklerin yerine gelmememsi halinde 50 bin kişi ile mücadele edileceği vurgulanıp, tehdit bile savruluyor.
Şunu da ekleyelim: Öcalan, barış gerçekleşmediği takdirde 50 bin kişinin savaşacağını söylüyor. Hatta bu savaşın eskiye benzemeyeceğine vurgu yapıyor. Bu, hazırda silahlı ve donanımlı militanların var olduğu gerçeğini de ortaya koymaktadır. Biz, burada her konunun başlıklar halinde pazarlığa tabi olduğu izlenimini de edinmiş bulunuyoruz.
Birlik ve bütünlüğümüzü koruyarak, Türklüğümüzden taviz vermeyerek, teröristlerle gerçek anlamda pazarlık yapmayarak silahların susmasını, barış ortamının sağlanmasını biz de istiyoruz. Böyle bir çalışmanın da arkasındayız.
Anayasada başkanlık sisteminin başlatılan barış ile ne ilgisi var? Başbakan, bu sürece Başkanlık sistemini de koyarak asıl amacının ne olduğunu belirlemiş olmuyor mu? Dikkat ediniz, hükümet olanların başkanlık ısrarı ön plana çıkıyor. Öcalan “Biz Tayyip Bey’in Başkanlığını destekleriz” diyerek bu konuya açık olduklarını ifade ediyor. Ancak, bu destek neyin karşılığında olacak? Biz, diyoruz ki, barış ve çözüm başka, başkanlık başkadır. Bu süreç içinde başkanlık sisteminde ısrar edilmesi, oynanmakta olan kirli oyun ve pazarlığın iç yüzünü biraz daha ortaya çıkarmaktadır.
HANİ ÖCALAN MUHATAP ALINMAYACAKTI?
Terör örgütün başı olan, müebbet hapse mahkum olan biri, bugünkü hükmet tarafından “muhatap” kabul edilmiştir. Erdoğan, daha önceki konuşmalarında Öcalan’ı da, terör örgütü mensuplarını da, terör örgütüne destek veren BDP’lileri de muhatap almayacağını defalarca söylemedi mi? Başkanlığa gidilen yolun BDP desteği ile sağlanacağını gördükten sonra strateji değişikliğine giden de Başbakan oldu. Şimdi ise suçüstü olmanın sarsıntısı ile daha da çelişkili ifadeler kullanmaya başlamış bulunuyor. Her zaman olduğu gibi yine görevini yerine getiren medyaya çatıyor, tehditler savuruyor. Kamuoyunu rahatlatma adına söylem değişikliğine gidiyor.
İmralı tutanaklarının yayınlamasını “sabotaj”, ya da “derin güçler yine devrede” gibi ifadelerle geçiştirmek, kamuoyunda oluşan tepkileri törpülemek öyle göründüğü gibi kolay olmayacaktır. Ortada bir gerçek vardır, kirli pazarlık vardır, kamuoyundan saklananlar vardır bizce önemli olan bunlardır.
e.mail: necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın