Almanya, Avrupa Birliği’nin kurucusu ve en önemli ülkesidir, Türkiye’nin en önemli dış ticaret ortağıdır. 2012 yılında Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı ülke Almanya’dır. Dış ticaret hacmi i 34,53 milyar dolardır.
Türkiye’nin ithalatında Almanya, Rusya’nın ardından ikinci sıradadır. 5 binden fazla Alman firması Türkiye’de faaliyet gösterirken, bu sayının yıl sonunda 5 bin 500’ü aşması beklenmektedir.
Almanya’da 3 milyon Türk vatandaşı yaşamaktadır. Almanya Başbakanı Merkel Türkiye’ye gelmeden önce verdiği bir demeçte bu konuya değinerek, Almanya’da çok sayıda Türk’ün yaşamasından dolayı iki ülkenin özel bir bağı olduğunu vurgulamıştır.
Almanya, Türkiye’ye 2007-2012 döneminde gelen doğrudan yabancı yatırımlar içinde Hollanda, ABD, Avusturya, Lüksemburg ve İngiltere’nin ardından 6’ncı sıradadır. (%6.2)
Bu olumlu göstergelere rağmen Almanya, Fransa ile birlikte kurucu üye olarak Türkiye’nin Avrupa Birliği üyesi olmasına en fazla karşı çıkan ülkedir. Bunun sebebi, Türkiye’nin Avrupa Parlamentosu, Konsey gibi önemli AB kurumlarında önemli bir temsil ve söz hakkına sahip olacak olmasıdır.
Almanya, Türkiye’yi AB üyesi yapmadan fakat Avrupa’dan da koparmadan ilişkileri sürdürme politikası izlemektedir.
Bu sebeple Başbakan Angela Merkel Türkiye’ye gelmeden önce verdiği demeçte, ”Önümüzde uzun bir müzakere yolunun bulunduğuna inanıyorum…Bu müzakereleri sonucu açık olarak sürdürüyoruz” demiştir.
Başbakan Merkel’in Türkiye ziyareti ile ilgili olarak Alman Lausitzer Rundschau gazetesi şu yorumu yapmıştır: “Avrupa Birliği’ne katılım kriterleri herkes için aynı: Hukuk devleti olmak, düşünce ve din özgürlüğünün sağlanması ve demokrasinin tesis edilmesi… İmtiyazlı ortaklık yerine şimdi şunun söylenmesi gerekiyor: Üye olmanızı gönülden arzu ediyoruz ve gerekli koşulları yerine getirebilmeniz için elimizden geleni yapacağız. Ancak Merkel, ziyaretinde böyle bir ifadeyi ağzından çıkaramadı.”
Müzakerelerde ucu açık süreç olmaz. Türkiye AB’ye “imtiyazlı ortak” olarak da giremez. Çünkü AB müktesebatında böyle bir düzenleme bulunmamaktadır. Ayrıca AB ile üyelik müzakereleri yürütüp AB’ye üye olmayan bir ülke de yoktur.
Ucu açık müzakere sürecinin sonu “imtiyazlı ortaklık”tır. İmtiyazlı ortaklık kavramı, Merkel’in liderliğini yaptığı Hıristiyan Birlik Partileri’nden çıkmıştır.
Hıristiyan Demokrat Birlik ve Bavyera Hıristiyan Sosyal Birlik Partileri’nden oluşan Hıristiyan Birlik, 2004 yılında Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin olarak aldığı Ayrıcalıklı Ortaklık: Türkiye İçin Avrupa Perspektifi ) kararında, 2004 yılındaki 10 ülkenin AB’ye dahil olduğu büyük genişlemenin AB için sıkıntılı olduğu, bu sebeple Türkiye’ye imtiyazlı ortaklık teklif edilmesi gerektiği açıklanmıştır.
Kararda; Türkiye ile gümrük birliğini de aşan bir serbest ticaret bölgesi kurulacak, dış politika, güvenlik, sivil toplum, çevre, eğitim, sağlık gibi konulardaki işbirliği derinleştirilecektir.
Böylece Türkiye AB’nin yapısal ve tarım fonlarından yararlanamayacak, Türk vatandaşları AB içerisinde serbest dolaşım özgürlüğünden mahrum kalacak, Türkiye hiçbir AB kurumunda temsil edilmeyecektir.
Mallar serbest dolaşacak ama kişiler dolaşamayacak,Türk vatandaşları vize sorunları ile uğraşmaya devam edecektir.
Böyle bir üyeliği Türkiye kabul edemez. Türkiye’ye imtiyazlı ortaklık statüsü verilmesi söz konusu olacak olursa, Lizbon ve Ankara Anlaşmaları ile Katma Protokol’ün değiştirilmesi gerekir.
Başbakan Merkel, bundan önceki Türkiye ziyareti öncesinde 29 Mart 2010 tarihinde Türk gazeteciler ile yaptığı görüşmede “İmtiyazlı -ayrıcalıklı- ortaklık dediğim zaman bu şu anlama geliyor: Türkiye ile AB arasında iç içe geçmiş ilişkilerimiz var. Müzakere edilen 35 fasıl var. Bunlardan 27-28’i eminim ele alınabilir ve bu da gerçekten imtiyazlı bir ortaklık anlamına gelir. Kurumsal iç içe geçiş gibi bazı noktalar ise kapsam dışında kalır” demiştir ama bu başlıkları neye göre seçtiğini açıklamamıştır.
Geçen süre içinde Merkel’in tutumunda hiçbir değişiklik olmamıştır.
Almanya ve Fransa (önceki Cumhurbaşkanı Sarkozy) Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkarken yine bir Fransız olan Avrupa Komisyonu’nun 10 yıl başkanlığını yapan sosyalist Jacques Delors ABHaber’e verdiği demeçte, “Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkılmasıyla AB’nin Hıristiyan Birliği algısının uluslararası alanda güçlendi. AB Hıristiyan Birliği değildir. Türkiye’ye karşı çıkmakla büyük hata yapıldı. Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkılması AB’de daha sonra sorun oldu. AB’de farklılaşmalar oluştu. Ancak maalesef Türkiye konusunda izlenen politika yanlıştı” demiştir.
Merkel’in ucu açık müzakere süreci ile imtiyazlı ortaklık önerisinin AB hukukuna aykırı olduğuna ilişkin bir yazım geçmişte alanında tanınan ve saygın bir meslek odası dergisi tarafından sansürlenmiştir.
Öğrencilik yıllarımdan (1967) bu yana yurt içinde ve dışında binlerce yazı yazdım ama hiçbiri Merkel ile ilgili olarak yazdığım yazım gibi sansüre uğramamıştır.
Meslek odası dergisi bir bilim insanının yazısını, “Merkel üzülür” gerekçesiyle yayından kaldırmamalı idi.
Sansür olayından sonra bu dergideki yazılarıma son verdim.
Bahçesaray Eskişehir Kardeş Şehir
Eskişehir ile Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin bir kenti olan Bahçesaray arasında Kardeş Şehir ve Kültürel İşbirliği Anlaşması, büyük düşünür İsmail Gaspralı’nın Bahçesaray’daki evinde imzalanmıştır.
Törende konuşan Eskişehir Valisi Kadir Koçdemir, “2013 Kültür Başkenti seçilen Eskişehir’den Kırım Türklerine selam getirdik. Kültür başkentliği projesi ile İsmail Gaspıralı’nın meşhur Türk dünyası birliği düşüncesini de–dilde, fikirde, işte birlik- hayata geçireceğiz” demiştir.
Anlaşma ile Bahçesaray ile Eskişehir arasında, sosyal, kültürel ve ekonomik alanda çeşitli projeler üretilerek yerine getirilecektir.
Anlaşma’nın imzalanması, Eskişehir’de yaşayan Kırım Türkleri ile Kırım Özerk Cumhuriyeti arasında bir gönül köprüsü oluşturacaktır. Kırım Gelişim Vakfı İkinci Başkanı olduğum dönemde böyle bir anlaşmanın imzalanması için büyük çaba harcamama rağmen başarıya ulaşamadım.
Bu anlaşmanın gerçekleşmesinde emeği geçenleri kutluyorum.
Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in 1998 yılında Kırım ziyaretinde söylediği şu sözleri unutmamak gerekir: “Tarihin karanlık bir döneminde zorla, yaşadıkları topraklardan koparılmış olan Kırım Tatarları’nın yeniden anayurtlarına dönmeleri, demokrasi ve hukukun üstünlüğünün küresel bir mutabakata dönüştüğü zamanımızın ruhuna uygun bir tarihi gelişmedir.”
Cumhurbaşkanı Demirel, 22 Mayıs 1998 tarihinde Ukrayna gezisi öncesinde Kırım Gelişim Vakfı’nı Çankaya köşkünde kabul etmiştir. Bu kabulde Cumhurbaşkanı’na tarafımdan kısa bir brifing verilmiştir.
Sayın Demirel, Kırım Özerk Cumhuriyeti’ni de ziyaret edeceğini belirterek, ‘‘Kardeşlerimiz Kırım Türkleri ile kucaklaşacağız. Bu ziyaret, 1783 yılından bu yana Kırım’a Türk topraklarından yapılan ilk devlet başkanı ziyareti olması açısından tarihi bir mana taşımaktadır’’ demiştir.
Vefa, Sadece Türkiye’de Bir Semt Adı Değilmiş…
ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne 1 Şubat’ta yapılan bombalı saldırıda ölen Türk koruma görevlisi Mustafa Akarsu, geçen hafta ABD Büyükelçiliğinde yapılan törenle anılmış ve törene ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de katılmıştır.
Akarsu’nun ailesine, Beyaz Saray tarafından çok az kişiye verilen Thomas Jefferson Star madalyonu verilmiştir.
ABD’de vefa diye bir eyalet yoktur ama vefanın (fidelity) ne demek oluğunu Amerikalılar Türklerden daha fazla bilmektedirler.
Türk toplumunda genelde kalıcı dostluklara pek rastlanmaz, ilişkiler gerçek olmayan, karşılıklı çıkara dayanan temel üzerine kurulur.
Oysa istenen, ilişkilerin gerçek dostluklara üzerine inşa edilmesidir. Tıpkı Ankara Büyükelçiliği Güvenlik Bölümü’nün yaptığı gibi.
Ankara Büyükelçiliği Güvenlik Bölümü’nün başındaki yetkili, indiegogo’da Mustafa Akarsu Family Fund başlığıyla bir yardım sayfası açarak ABD temsilciliklerinin yardım kampanyasına katılımını sağlamıştır: (All donations collected will go directly to the fund established for Mustafa’s family.)
Bu yazının kaleme alındığı Pazar günü fonda 94 bin 606 dolar birikmişti. Bu bir vefa örneğidir.
Acaba yakın çevremizde bu tip vefa örneğine tanıklık eden var mı?
Bence yok denecek kadar az.
Vefasızlık gösterenler sonunda kendileri de aynı durumla karşılaşırlarsa, hiç üzülmesinler.
Her zaman arzuladığım, saygı, sevgi, aşkta vefa,
Arayıp bulamadığım, dostta vefa, dostta vefa.
Ne dün, ne bugün, ne yarın, belki ömrümde bir defa,
İsterdim ki, görebilsem, dost bildiklerimden VEFA…
Bir yanıt yazın