HÜKÜMSÜZDÜR!
HÜSEYİN MÜMTAZ
Tarih sahnesine çıkalı 5000 (yazıyla beş bin) yıl ve kurduğumuz bu kadar devletten sonra “kim” olduğumuzu tartışır hâle soktuk.
Mümtaz Soysal yazıyor;
“Böyle tuhaflık görülmemiştir; koskoca ülkenin ünlü, şanlı insanları kıvranıp duruyor. Neymiş, ‘yeni anayasa’ yazılacakmış, kendimize ve ulusumuza neyi nasıl demeliymiş? Kimi ‘Türk’ demeden, vatandaşlık gibi bir hukuk kavramı sanki başka türlü olabilirmişçesine ‘anayasal vatandaşlık’ demekten yana ama anayasal vatandaşa ne demeli, adı nedir, onu söyleyemiyor. Kimi ‘Türkiyelilik’ sözü etmekte ama Batılıların bile ülkenin adını Küçük Asya’ya yerleşen ‘Türkler’ dolayısıyla koyduğunu bilmeden veya söyleyemeden.
Kısacası, ‘Türk’ diyebilmek artık müthiş zorlaşmıştır.
‘Kendinden korkmak’ buymuş demek ki.
…
Şimdi en basitinden başlayıp sadede gelelim: Cahillerle yobazlar ve bölücüler yabancı ülkeye gittiklerinde ora görevlileri ‘nasyonalite’ falan deyip pasaporta bakarak ‘Türk deyince’ kadın-erkek bizimkiler acaba ne diyorlar? ‘Türk yazıyor orası ama, ben pek sevmiyorum, Müslümanım, şuyum buyum, aslen Kürt’üm, güzelliğimden de anlayacağınız gibi Çerkezim’ diye kendi masallarını anlatmaya başlasalar, görevliler onları dinlemeden önlerindeki belgeye ‘Türk’ diye yazarak ya da damgayı vurarak ‘Geçiniz’ demezler mi?”
İçeride kendine ne dersen de, dışarıda “Türk vatandaşı” oluveriyorsun.
“İmralı nâmesi”ni Kandil, Kuzey Irak ve Avrupa’ya taşıyan elemanlar bile yurtdışına “TC pasaportuyla” çıkmadılar mı?
Elvan Abeylegesse kızımızın defalarca giydiği milli forma, Hakan Şükür’ün olaya getirdiği yeni bakış açısından sonra bambaşka bir anlam kazanmadı mı?
Pazardan elma alırken bile artık “TC kimlik numaranı” sormuyorlar mı?
Kendini nasıl hissedersen yahut ifade edersen et hastahaneye “TC kimlik numaran”la yatıyorsun..
Ama şu sıralar hayli sıkıntıdayız.. Biz neyiz? Türkçe konuşuyoruz, “türk’ü” söylüyoruz; “türk’ü”yü Türkçe söylüyoruz ama biz neyiz?
Herkes türkü söylüyor demeyin; İspanya’da Endülüs halk müziğine Flamenko, Portekiz’de Fado, Arapların söylediğine de Yalelli denmiyor mu?
Aborjinlerinkini bilmiyorum!
İçeride biz böyle karmakarışık bir halde ve “kimliğimizi” Ortaköy-Aksaray tramvayında düşürmüş haldeyken…(Bir adım sonrası gazeteye “Kimliğimi kaybettim-yenisini çıkaracağımdan….) ilanı vermek galiba.)
Doğal olarak Karabağ, Kerkük, Kıbrıs, Karasu (Mesta)’da da Türk’ün adı-sanı geçmiyor.
Yunanlı “haşırt” diye “durumdan vazife” çıkarıyor.
“Yunanistan Eğitim Bakanlığı’nın, Resmi Gazete’nin 15 Şubat 2013 tarihli sayısında yayımlanan 305 numaralı kararında, 7’si İskeçe, (Xanthi) 4’ü Rodop ve 1’i de Evros (Meriç) ilinde bulunan toplam 12 azınlık ilkokuluna öğretmen ataması yapılmaması ve faaliyetlerinin geçici olarak durdurulmasının kararlaştırıldığı belirtildi. Eğitim Bakanlığı’nın kararına göre öğrenci yetersizliğinin devam etmesi durumunda önümüzdeki yıllarda bahsi geçen azınlık okullarının faaliyetleri geçici olarak durdurulacak.
Hatırlanacağı üzere 2011 yılında da Eğitim Bakanlığı daha iyi bir eğitim sağlanmasına yönelik yapılması kararlaştırılan “okulların birleştirilmesi” uygulaması kapsamında Yunanistan genelinde okul sayısını 1933’ten 877’ye indirmiş ve bu çerçevede dönemin azınlık milletvekilleri Çetin Mandacı ve Ahmet Hacıosman ve azınlık yetkililerinin yaptığı görüşmeler neticesinde öğrenci sayısı az olan Batı Trakya’daki 14 azınlık ilkokulunun kapatıldığı açıklanmıştı.
Faaliyeti geçici olarak durdurulacak azınlık okulları şöyle:
İskeçe ili:- Mürselli (Morsini) azınlık ilkokulu – Memkova (Medousa) azınlık ilkokulu- Para Mahallesi (Hriso) azınlık ilkokulu- Öksüzlü azınlık (Mikro Orfano) ilkokulu- Mıkmıllı (Mikrohori) azınlık ilkokulu- Höyükköy (Velohori) azınlık ilkokulu- Yenice (Genisea)
Rodop ili:- Kuzören (Kato Virsini) azınlık ilkokulu- Manastır (Monastiri) azınlık ilkokulu- Palazlı (Palladio) azınlık ilkokulu- Çardaklı (Skiada) azınlık ilkokulu
Evros ili:- Güreci (Perama) azınlık ilkokulu”.
Şu AB sürecinde önümüze hep “ilk şart” olarak konulan “Azınlıklara iyi muamele” başlığını düşünün..
Bizdekiler “azınlık” da, Batı Trakya’dakiler değil mi?
Doğru, “bir zamanlar” ÇOĞUNLUK idiler.
“Aziz-i kavm idik a’da zelil kıldı bizi,
Esir-i bend-i bela vü sefil kıldı bizi”;
(“Tarihçe-i Vak’a-i Zağra”-“Zağra Müftüsünün Hatıraları”)
Kader utansın.
Biz AB yolunda “ucu açık bir süre” için “aday”ız da, Yunanistan zaten 40 yıldır AB üyesi değil mi? “Aday” için şart koşulan “azınlıklar” meselesi “üye” olunca rafa mı kaldırılıyor?
Batı Trakya’da öğrenci azmış…
“Heybeli”deki de “azınlık okulu” değil mi? Onun için kapıda bekleyen çok mu öğrenci var da ısıtılıp ısıtılıp önümüze konuluyor?
Türkiye’de malları davul zurna ile iade edilen azınlık vakıfları “vakıf” da; Batı Trakya Türkleri’nin vakıfları neden “vakıf” sayılmıyor? “Vakıf”sa neden Türkler yönetemiyor, malları iade edilmiyor?
Magosa Maraş’da, Rum’da tapusu var diye AİHM’den çuvalla para ödemeye mahkûm edildiğimiz toprakların aslında “Osmanlı Mülhak Vakfı” olduğunu neden savunamıyoruz?
Sarkozy’den sonra “fasıl” açılacak diye bayram ettik ya!
Fasıllar açılacak, kapanacak, bütün fasıllar tamamlanacak, biz de AB’ye gireceğiz..
Siz öyle zannedin.
Meğer Yunanistan telörgü çekmiş sınıra..
“GÜMÜLCİNE – Yunanistan’ın Meriç (Evros) bölgesinde kaçak göçmen geçişini engellemek için tel örgü inşa edilmesinden sonra bölgede yakalanan kaçak sayısında büyük düşüş kaydedildiği bildirildi. Yunan polis teşkilatı ELAS’ın verilerine göre, tel örgünün inşa edildiği Orestiada bölgesinde 2012 yılının temmuz ayında 6 bin kaçak göçmen yakalanırken, 2013’ün ocak ayında bu sayı sadece 45 oldu.
Yunan medyasında çıkan haberlerde, tel örgünün yanısıra, geçen ağustos ayında uygulamaya başlanan ‘Aspida’ (Kalkan) operasyonu ile kaçak göçmenlerin ülkeye giriş yollarından en önemlisinin kapatıldığı ifade edilirken, Türk-Yunan sınırında tel örgünün dikildiği yerden artık ‘sinek bile geçmediği’ yorumu yapılıyor.
Evros’ta tel örgünün yapımını üstlenen ‘DAGRES A.T.E’ şirketinin Başkanı Petros Dagres, daha önce yaptığı açıklamada, çalışmanın tamamlandığını ancak, tel örgülere önceden yerleştirilen termal kameralarla ilgili fiber optik ağlarda düzeltilmesi gereken bazı sorunlar bulunduğunu belirtmişti. Dagres, 4 metre yüksekliğinde ve 10 bin 365 metre uzunluğunda inşa edilen tel örgünün Kastanies (Pazarkule) sınır kapısından Meriç (Evros) nehrine kadar uzandığını ve mekanik yardım olmadan aşılmasının olanaksız olduğunu kaydetmişti”.
Meriç’deki AB sınırımızda telörgü var.
Yunanistan (AB) bizi telörgünün içine sokmuş öyle bakıyor, öyle görüyor.
“Fasıl”larda o telörgünün kaldırılması da gündeme getirilecek mi acaba?
Evet; Zağra Müftüsü’nün dediği gibi “bir zamanlar” “AZİZ KAVİM” idik…
O zamanlar, o çamlar şimdi galiba bardak oldu..
Lâfın sonu; görünen o ki girilemeyen “son kale” yalnızca “Türkçe ve erkekçe” söylediğimiz “türk’ü”lerimiz kaldı..
Bari Türkçe’mize ve “türk’ü”lerimize sahip çıkalım.. 2 Mart 2013
57′NCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ