PKK İLE ALMAN KARDEŞLİĞİ

Uluslararası Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Barış ve Güvenlik Sempozyumu’nda Ali M. Köknar tarafından tebliğ olarak sunulmus bu dosya yi siz degerli uyelerimize sunariz

Terör örgütü PKK’nın bazı yabancı devlet ve terör örgütleri ile olan bağlantıları 1978 yılındaki kuruluşundan kısa süre sonra başlamış, bu bağlantıların örgüte siyasi, mali ve silah desteği olmuş, içlerinden bazıları (örneğin Suriye bağlantısı) örgütün devamı için çok önemli rol oynarken, diğer bazı bağlantıları (örneğin İrlanda Cumhuriyet Ordusu) siyasi bakımdan sembolik seviyede kalmıştır. PKK’nın tüm bağlantıları içinde hiç şüphe yok ki Almanya’da olanlar örgütün siyasi, mali ve askeri alanlardaki faaliyetlerinin tümünü kapsamaktadır. PKK ALMANYA’DA Muhtemelen daha eski bir tarihte faaliyete geçmiş olmakla beraber, PKK Avrupa Kolları merkezinin Köln’de,irtibat bürolarının ise Mainz, Offenburg, Russelsheim, Olderburg ve Dortmund kentlerinde alenen açılması 1992 yılına rastlar. Yaklaşık son 10 yıl boyunca PKK’nın Almanya’da faal olan gerek Alman, gerek yabancı diğer terör örgütleri ile ilişkiler kurduğu ve yürüttüğü bilinmektedir. Bu örgütler içinde Alman Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) ile olan bağlantısı bu tebliğin konusudur. RAF 1968-1977 arasında Almanya’da terörün en yoğun olduğu yıllarda yaklaşık 100 Alman vatandaşı faal terörist olarak tanımlanabilirdi. Bu kişilerin çoğu Baader-Meinhof çetesi olarak da bilinen ve bilahare adını Kızıl Ordu Fraksiyonu (RAF) olarak duyuran örgüte katıldı. 1970’lerin ortalarında RAF’in kurucularının birçoğu yakalanıp hapse girdikten sonra çoğu psikolojik tedavi görmüş olduğu için Sosyalist Hastalar Kollektifi (SPK) adıyla anılan bir grup ta RAF’a katıldı ve bu 2.nesil teröristleri örgütü yeniden canlandırdı.

 

Bunlar arasında 1976 Entebbe baskınında öldürülen Wilfred Bose anılabilir. Hüsranla sonuçlanan Mogadisu baskını ertesinde 1977’den itibaren örgüt mensuplarının sayısı giderek azaldı, buna mukabil eylemleri daha kanlı hale geldi. RAF adına üstlenilen son terör saldırısı 1993 yılında Hessen kentinde yeni yapılan Weiterstadt hapishanesinin yaklaşık 300 kilo patlayıcı kullanılarak bombalanması ve 130 Milyon Marklık zarar verilmesi eylemidir.Haziran 1994’de RAF lideri Wolfgang Grams Alman anti-terör timi GSG-9 ile girdiği çatışmada olu ele geçirildi. Aynı operasyonda RAF mensubu Birgit Hogefeld’de sağ olarak yakalandı ve bilahare müebbed hapse mahkum oldu. Nisan 1998tarihinde bir bildiri ile RAF’in faaliyetine son verdiği üyelerince açıklandı. Ancak 1999 yılında Berlin’deki “Mehringhof” kültür merkezi yöneticilerinden olan ve RAF lider kadrosunda yer alan Horst Ludwig Meyer 15 Eylül’de Viyana’da polisle girdiği çatışmada öldürülürken, yine RAF üyesi eşi Andrea Klump de tutuklandı.

 

Alman makamlar RAF üyelerinden bazılarının bugün Devrimci Hücreler (Revolutionare Zellen/Roten Zora – RZ) ve Anti Emperyalist Hücre (AIZ) olarak bilinen örgütleri oluşturduklarına inanmaktadır. AIZ, 1994 yılında Alman muhafazakar CDU ve FDP parti binalarına, 1995 yılında ise bazı Alman politikacıların ve yabancı diplomatların evlerine yönelik düzenlediği bombalı saldırılarla adını duyurmuştu. PKK-RAF BAĞLANTISI Esasen Alman ve Almanca konuşan diğer Bati Avrupalı terörist grupların aşırı sol Türk terör örgütleri ile olan ilişkileri 1970’lere dayanır. Örneğin, 1970’lerde RAF’in THKP/C ile ilişkilerinin olduğu biliniyor. 1980 askeri müdahalesi ertesinde İsviçre’ye sığınan TKP/ML üyeleri ise İsviçreli komünistlerle temasa geçmiş ve bu temaslar 1990’larin basında bazı İsviçreli teröristlerin TIKKO’ya katılmasına imkan vermiştir.

 

Bunlar arasında ilk kez 1991 yılında Türkiye’ye girdikten sonra tutuklanıp 4 ay hapis yatıp sınır dışı edilen, ayni yılın sonunda yasadışı yollardan tekrar Türkiye’ye girip TIKKO ile dağa çıkan ve 1993 yılında silahlı çatışmada ölen KGI örgütü üyesi kadın terörist Barbara Kistler sayılabilir. Alman Anayasayı Koruma Örgütü,BfV’nin Başkan Yardımcısı Peter Frisch’in verdiği bilgiye göre PKK-RAF ilişkisini ilk tespiti 1992 yılındadır. BfV RAF üyelerinin Bonn, Almanya’da yapılan PKK gösterilerine katıldıklarını ve PKK adına bazı RAF üyelerinin Türkiye’ye “turistik” seyahatler yaptıklarını tespit etmiştir. Yine 1992 yılında Kuzey Irak’a yardım malzemesi götürdüğünü belirten 40 Alman kamyonunda füze rampaları, roketatarlar, havan topları, ve kamuflaj malzemeleri bulunmuştur. (Bu “yardım” malzemelerini gönderen Alman Lutheran Kilisesi nezdinde hareket eden “insani yardım” maksatlı “sivil toplum örgütleri”nin doğu ve güneydoğu Anadolu ve Kuzey Irak’ta son 30-40 senedir içinde bulundukları faaliyetler ayrı bir tebliğ konusudur.)

 

Geçen yıl Türkiye’deki yargılanması esnasında PKK lideri Abdullah Öcalan Alman RAF teröristlerinden örgüte katılımlar olduğunu itiraf etmiştir. RAF’in 1990’ların ortalarına rastlayan dağılma sürecinin PKK’ya katılımları hızlandırdığına inanılmaktadır. Alman Federal İçişleri Bakanı Kanther, 1993 Kasım’ında PKK’yı yasakladı. Ancak, bu kararın başarılı olup olmadığı tartışılır. 1997 yılında ise Alman mahkemesi PKK’ya bağış yapılmasını da yasaklamıştır. Alman ceza kanununun 129’uncu maddesi (a)bendine göre Alman devletinin terörist kabul ettiği PKK gibi örgütlere üye olmak veya yardım etmek suç teşkil etmektedir. Bu madde altında, Alman makamları 1998 yılında Hamburg ve Köln’de, Aralık 1999’da ise Berlin, Kreuzberg semtinde PKK’nın paravan teşkilatlarının bulunduğu bazı binalara baskın yapmış ve buralarda faaliyette bulunan bazı Alman vatandaşları hakkında soruşturma açmıştır. Bu şahıslar içinde evvelce RAF bağlantıları bulunan ikisinin Türkiye ve Kuzey Irak’ta PKK kamplarında bulunduğu baskınlarda ele geçirilen bazı fotoğraf ve belgelerden anlaşılmıştır. Yine 1998 yılında OHAL bölgesi kaynaklı Türk askeri istihbarat raporlarına göre PKK safından çarpışan Alman uyruklu teröristlerin sayısında artış kaydedilmiştir.

 

SEMPATİZANLAR,KURYELER

 

SEMPATİZANLAR,KURYELER, MİLİTANLAR PKK ile bağlantılı Almanlardan kimi sempatizan iken, kimileri de örgüt için kuryelik yapmaktadır. Kendilerine “otonom” (autonomist) adını veren bu militanlardan gazeteci Stefan Waldberg, Kasım 1992’de PKK kuryeliği yaptığı gerekçesiyle Diyarbakır DGM tarafından tutuklanmıştır. Ocak 1995’de ise Karen Braun veAndreas Landwern adlı kuryeler Kapıkule sınır kapısında PKK’nın propaganda kasetleriyle yakalanmışlardır. Temmuz 1998’de Ankara polisi bir IHD protesto gösterisine katılan 4 kadın, 3 erkek, 7 Avusturya’lıyı gözaltına almıştır. Yine 1998 yılının Mart ayında Diyarbakır’daki Nevruz kutlamaları sırasında çıkan olaylarda kendisini gazeteci olarak tanıtan İtalyan vatandaşı”Dino” kod adlı, Damiano Frisullo ve iki İtalyan arkadaşı gözaltına alınmıştır.TCK’nin 312. maddesi ile yargılanan Frisullo’nun serbest bırakılması için PKK’nın Almanya’daki organlarının derhal bir kampanya başlatmaları dikkat çekicidir. Diyarbakır DGM tarafından 1 yıl hapis cezasına çarptırılan ve cezası paraya çevrilen Frisullo’nun RAF bağlantısı olup olmadığı tespit edilememekle beraber, İtalyan Kızıl Tugaylar (BR) sempatizanı olduğu İtalya’daki dosyasından anlaşılmaktadır. 21 Mart 1999’da ise bu kez Adana’da gösterici Nicola Schulirs’in liderliğinde 9 Alman’dan(3 kadın, 6 erkek) oluşan bir grup gözaltına alınmış,

 

10 polisin hafif yaralandığı Nevruz olaylarında elebaşı olarak kışkırtıcılık yaptıkları belirlenen ve Adana DGM’ye sevk edilen Almanların Türkiye’de gazeteci ve sivil toplum örgütü üyesi kisvesiyle bulunmaları kayda değerdir. Ağustos 1999’da ise Münih Bölge Mahkemesi 23 yaşındaki Claudia W. adlı Almanı PKK reklamı yapmak suçundan para cezasına çarptırmıştır. Bu davada sanığın avukatlığını yapan Angelika Lex’in Almanya’da PKK ile ilgili başka davaları da aldığı bilinmektedir. Başka Alman vatandaşları ise sempatizan ve kurye olarak faaliyette bulunmakla yetinmeyerek, bilfiil PKK’nın silahlı saldırılarına katılmayı seçmişlerdir. Bunlardan tespit edilen ilk örnek1993 yılında Kani kod Eva Juhnke, 27 yaşında Medya kod Vera Heesne, Cektar kod Ulrich Maichle, ve Jorg Ulrich adlı ikisi kadın 4 Alman teröristin PKK kamplarında eğitim görmeleridir. YAJK Bu noktada dikkat çeken bir husus PKK ile bağlantılı olan Alman militanların ağırlıklı olarak kadın olmasıdır.

 

Baader-Meinhof çetesi

 

Buna paralel olarak Baader-Meinhof çetesi ve RAF militanlarının yarısının kadın olduğu, bunların devamı olan Devrimci Hücreler örgütünün ise bir kadın kolu(Roten Zora-RZ) kurduğu hatırlanmalıdır. Bu kadın teröristlerin 1970 ve 1980’lerde Alman güvenlik güçleri ile girdikleri silahlı çatışmalarda ve yaptıkları diğer eylemlerde aşırı gaddar ve acımasız oldukları, hatta erkek teröristlerden daha gözü pek olarak tanındıkları hatırlanmalıdır. Baader-Meinhof ve RAF ile mücadelede tecrübeli bir Alman anti-terör timi GSG-9 üyesi bu konudaki tecrübelerini anlattığı kitabına “Shoot the Women First” (Önce Kadınları Vurun) adını vermiştir. Kitapta hücre evlerindeki çatışmalarda erkek teröristler teslim olurken kadınların ölümüne çarpıştıkları, mermileri bittiğinde bile pimi çekilmiş el bombası ile GSG-9 komandolarının üstüne saldırdıkları, bu yüzden komandolara hücre evi baskınlarında önce kadın teröristleri kafa atışıyla vurmaları için emir verildiği anlatılmaktadır. Bu gözüpeklik PKK ele başlarının da dikkatini çekmiş olmalı ki silahlı eylem için gönüllü olan Alman kadın teröristleri YAJK adı verilen Kürdistan Hür Kadınlar Birliği kadrosunda istihdam etmişlerdir. YAJK PKK’nın 1986 yılında yaptığı 3. parti kongresinde alınan bir kararla kurulmuş ve PKK’nın silahlı gücü ARGK ve siyasi/cephe kolu olan ERNK ile paralel hareket etmektedir. YAJK temsilcisi Helin Ateş’in örgüte yeni katılan Alman gönüllülerle meşgul olduğu bilinmektedir.

 

ENTERNASYONALISTLER

 

ENTERNASYONALISTLER Alman istihbaratı (BND)kaynaklarına göre “Enternasyonalistler” olarak tanınan çoğu kadın en az 30Alman vatandaşı 1990’ların başından bu yana sıhhiyeci, gerilla, ve eğitmen görevleri yapmak üzere PKK’ya katılmıştır. Bunlardan çoğunun Lübnan’ın Bekaa Vadisi’ndeki Mahsun Korkmaz Akademisi’nde askeri eğitimden geçtikleri biliniyor. Bekaa’ya yaptıkları yolculukta takip ettikleri rotanın Atina üzerinden geçmesi dikkat çekicidir. Bekaa’ya kimi zaman bazı Yunanlı görevlilerin refakatinde geldikleri de bilinmektedir. Hatta içlerinden gerillaya ayrılan bazılarının aynı Yunanlı subaylarla beraber Türk güvenlik güçleri ile çatışmaya girdiği,1997 yılının sonbaharında Kuzey Irak’ta Türk Hava Kuvvetleri tarafından bombalanan bir kampta öldükleri de kaydedilmiştir. Mahsun Korkmaz Akademisi’nde temel Kürtçe lisan dersi alan Alman enternasyonalistler arasından gerilla olmaya yetenekliler Kuzey Irak’taki kamplara sevk edilmekteydi. Bunlar içinde zimmetli Kanas silahı taşıyan biri kadın biri erkek en az iki Almanın keskin nişancı olarak görevlendirildiği ve erkek olanın bir çatışmada öldüğü de bilinmektedir. Yine Kuzey Irak’ta bir Alman kadın terörist kendisine ait el bombasıyla oynarken bombanın kazayla patlaması sonucu, bir diğer kadın terörist ise KDP peşmergeleri ile girilen bir çatışmada yine el bombası şarapnelinin isabeti ile ölmüştür.

 

Enternasyonalistler arasında arazide yaşamın çetin şartlarına dayanamadığı için veya Almanya’da iken hayal ettikleri idealist ortamı PKK’da bulamadıkları için firar edenler de çıkmıştır.Bunlardan bir erkek militanın 1998 yılında Almanya’ya geri döndüğü ve PKK tarafından öldürülmek üzere arandığı biliniyor. Ekim 1997’de ise bir Alman kadın terörist Türk güvenlik güçlerine kendiliğinden teslim olmuştur. Kuzey Irak’ta ve OHAL bölgesinde PKK safında çarpışan en az 12 Alman teröristin bulunduğu, bunların yani sıra bazı İtalyan ve İskandinav kökenli teröristlerin de silahlı eylemlere katıldığı bildirilmektedir. Medya kod adıyla tanınan Alman vatandaşı Vera Heese’den ise PKK’da hemşire olarak görev yaptığı 1998 yılından beri haber alınamadığından Alman Federal Başsavcılığı (BKA) tarafından öldüğüne inanılmaktadır. 1995 yılında PKK’ya katıldıktan sonra, 1997 yılında çatışmada yaralanan Jorg Ulrich ise tedavi gördüğü Erbil’de KDP tarafında gözaltına alınmış ve Alman Başbakanlığı’nın devreye girmesi ile1.5 yıl sonra Ankara üzerinden Almanya’ya iade edilmiştir. Braunschweig’daki”Anti-Fasist Forum” üyesi olan Ulrich’in 1998 yılında Van’da öldürülen AndreaWolf ile yakın ilişkide olduğu öğrenilmiştir. ÖRNEKLER Aşağıda Alman PKK mensupları içinden 3 örnek verilmiştir. Bunlardan ilki olan Andrea Wolf deneyimli RAF üyeleri arasından PKK’ya katılan savaşçı militanları temsil etmektedir. İkinci örnek olarak seçilen Eva Juhnke ise deneyimsiz, fakat idealist enternasyonalist gönüllüleri temsil etmektedir.

 

Britta Boehler

 

Üçüncü olarak Britta Boehler eline silah almak yerine Avrupa’dan PKK’ya siyasi destek sağlamak için lobi yapan Alman komünistlerine bir örnektir. Andrea Wolf 1965 doğumlu Münihli Andrea Wolf, RAF üyesi olduğu ve 1993 yılındaki Weiterstadt hapishanesi bombalama eylemine katıldığı iddiasıyla 1996 yılında hakkında çıkartılan bir tevkif müzekkeresi ile BKA tarafından aranmaktaydı. RAF lider kadrosundan Birgit Hogefeld’in yakın arkadaşı olan Wolf, 1980’lerdeAlmanya’da iki kez toplam 7 ay hapis yatmış, Münih’te bir yasadışı örgüt kurmuş,1995 yılında Güney Amerika’ya kaçmış, burada bir süre bulunduktan sonra da YAJK’ya katılmıştı. Wolf’un örgüte katılımı 23 Kasım 1996 tarihinde bizzat Abdullah Öcalan tarafından ilan edilmişti. Ronahi kod adli Wolf 24 Ekim 1998 günü Van ili, Çatak ilçesi, Keles köyü yakınlarında Türk güvenlik güçleri ile girdiği silahlı çatışmada olu olarak ele geçirilmiştir. Wolf’un sağ olarak yakalandıktan sonra Türk güçleri ile girdiği silahlı çatışmada ölü olarak ele geçirilmiştir. Wolf’un sağ olarak yakalandıktan sonra Türk güvenlik güçleri tarafından yargısız infaz edildiği iddiasıyla Almanya’da başlatılan kampanyanın koordinasyonunu yukarıda PKK avukatı olarak adı geçen Münih’li Angelika Lex’in yapması ilginçtir. Wolf’un ayrıca Pelda, Ruken, Sipan, ve Haki kod adlı teröristlerle yakın ilişki için de olduğu anlaşılmıştır. Eva Juhnke 1966 doğumlu Hamburg’lu Eva Juhnke’nin Almanya’da bir şiddet eylemine katılmamakla beraber,Otonomlar olarak tanınan RAF-mirasçısı örgüte mensup olduğu Alman makamlarınca tespit edilmişti.

 

Juhnke

 

Asıl mesleği hastabakıcılık olan Juhnke bir huzur evinde çalışırken Elazığlı Mehmet Özgül ile evlenmesinin ardından 1993 yılında PKK’ya katılmıştır. Ayni zamanda Andrea Wolf’un da arkadaşı olan, Juhnke, Kani kod adıyla Kuzey Irak’ta çarpışırken 5 Ekim 1997’de KDP peşmergelerince yakalanarak Şafak operasyonu sırasında Hakkari sınırında Türk güvenlik güçlerine teslim edilmiş, ve Muş cezaevine konulmustu. Van DGM’de 24 yıl ağır hapis istemiyle yargılanan Juhnke, 15 yıl cezaya çarptırılmış, bir süre Sivas E-tipi cezaevinde yattıktan ve yaklaşık iki ay açlık grevi yaptıktan sonra cezasının geri kalan kısmını çekmek üzere geçen yıl sonundan beri Amasya cezaevinde bulunmaktadır. Juhnke’nin Van DGM’deki duruşmaları esnasında Alman PDS partisi milletvekilleri Carsten Hubner ve Heidi Lippmann’in devreye girmesi ilginçtir. Britta Boehler Almanya’nın Freiburg kentinde1960 yılında doğan Britta Böehler, 1984 yılında Freiburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Münih’te hakimlik eğitimine başladı ve bu eğitimini 1988 yılında tamamladı. Hukuk bilimi dalında doktora eğitimi yapan Böehler, bir süre ABD’de kaldıktan sonra 1989 yılında Frankfurt’ta avukatlığa başladı. 1991 yılından itibaren mesleğini Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da sürdüren Britta Böehler, bugüne kadar 1998 yılında Suriye’den ayrıldıktan sonra kendisine Avrupa’da sığınacak bir ülke arayan Abdullah Öcalan başta olmak üzere, çok sayıda PKK’lının savunmasını üstlendi. Boehler’in de eski RAF sempatizanı olduğu BND tarafından kaydedilmiştir.

 

SON DURUM : PKK BITTI MI ?

 

Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkartılması, Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirilmesi, yargılanarak idama mahkum olması, Şemdin Sakık, Arif Sakık, ve Cevat Soysal gibi lider kadroların da yakalanmasının veya Murat Karayılan gibi bölgeden uzaklaşarak gücünün azalmasının PKK’nın “bittiği” seklinde değerlendirilmesine katılmıyorum. Kaldı ki, Suriye’deki PKK faaliyetlerinin önemini koruduğu, özellikle örgütün basın -yayın bürosunun çalışmaları ile örgüt yandaşları vasıtasıyla yürütülen faaliyetlerin sürdüğü, ayrıca örgüte katılan teröristlerin Kuzey Irak’a sevklerinin devam ettiği, örgütün Kuzey Irak’taki önemli teröristlerinin de Suriye üzerinden Avrupa’ya gönderildikleri, bu tür çalışmaları sırasında Suriye’den destek gördükleri son gelen haberler arasındadır. Adana Protokolu’nun ihlali anlamına gelen bu uygulamaların Suriye tarafından yapılacağına esasen bir an bile şüphem olmamakla beraber, PKK’nın Türkiye içindeki faaliyetleri de örgütün “bitmediğini’ göstermektedir. Abdullah Öcalan’ın sözde ateşkes ve geri çekilme emirlerine rağmen, sadece son 3 ay içinde Bingol, Tunceli, Mardin ve Şirnak’ta teröristlerle sağlanan sıcak temaslarda en az 9güvenlik görevlisi şehit olup, 4’ü yaralanırken, 17 terörist olu olarak ele geçirilmiştir.

 

Ocak ayının 10’unda Bingöl’de meydana gelen bir temasta teröristlerin açtığı ateş altında bir S70 Sikorsky nakliye helikopteri mecburi iniş yapmak zorunda kalmış ve kırıma uğramıştır. Yani, Türkiye toprakları içerisinde PKK’nın ve müttefiği olan Birleşik Devrimci Cephe üyesi TIKKO veDHKP/C teröristlerinin silahlı saldırıları hiçbir surette bitmiş değildir. Öte yandan, Avrupa ve Amerika’da ise PKK “siyasallaşma” surecini ilerletmek için caba sarf etmektedir. Almanya’da iktidarda bulunan koalisyonun Yeşiller kanadı içinde bazı RAF sempatizanlarının bulunduğu, hatta bunlardan birinin de Devrimci Hücreler’in liderlerinden terörist ve cinayet zanlısı Hans Joachim Klein’in eski arkadaşı şimdiki Dışişleri Bakanı Joschka Fisher olduğu iddia edilmektedir (Klein’in firarda olduğu yıllarda Fransa’da saklandığı yeri bildiğini geçen yıl açıklayan da Leyla Zana’yi “kardeş çocuğu” ilan eden Yeşillerin Avrupa Parlamentosu’ndaki grup başkanı nam-i diğer, “Kizil Danny”, Daniel Cohn-Bendit’dir). Hal böyleyken, Mart ayı başında Alman Dışileri Bakanlığınca casusluk yaptıkları iddiasıyla önce 3 sonra da 4, toplam 7 Turk diplomatın görevlerinden geri çekilmek zorunda bırakılmalarına şaşmamak gerekir. 200’un üzerinde Türk vatandaşının ölümünden sorumlu tutulan PKK geçici başkanlık konseyi üyesi Murat Karayılan 1989-1991 yılları arasında görev yaptığı Avrupa’ya geçen yıl sonunda dönerek, Hollanda’ya siyasi sığınma başvurusu yapmış ve Avrupa’da serbestçe dolaşarak, PKK’nın faaliyetlerini organize etmeyi sürdürmektedir.

 

MURAT KARAYILAN

 

Sıkça Almanya’ya giren Karayılan’ın bu ülkedeki temaslarının (ki bunlar arasında 8-21 Aralık 1999 ve5-15 Şubat 2000 tarihlerinde iki kez Karayılan’la yaptıkları toplantılar fotoğraflanan Diyarbakır’ın HADEP’li Belediye Başkanı Feridun Çelik de sayılabilir) izlenmesi için görevlendirilen Türk istihbaratçılarına Yeşillerin kontrolündeki Alman Dışişleri Bakanlığı tarafından engel olunmuştur. Anlaşılan o ki Alman hükümeti son birkaç yıldır sürdürdüğü PKK ile mücadele rotasından sapma eğilimindedir. PKK’nın Alman lejyonerlerinin bugünkü durumu incelendiğinde Alman yetkililerin bu safhada verecekleri en ufak bir tavizin bile doğrudan doğruya kendi iç güvenliklerini etkileyeceğini hatırlatmakta fayda var. GELECEK 1970’lerde Baader Meinhoff çetesi ile Almanya’nın tanıştığı terör belası, 1980’ler ve 90’larda SPK, 2 Haziran Harekatı (M2J) ve RAF’la devam ederek, 90’ların sonunda Devrimci Hücreler ve günümüzde de AIZ ile sürerken, yeni bazı terör örgütlerinin de kurulmaya çalışıldığı anlaşılıyor. Esasen bu tehlikeyi Alman güvenlik yetkilileri de farketmiş durumdadır. 1999 yılında BfV’nin Radikal Yabancılar Masası şefi olan Klaus Grunewald, Alman teröristlerin PKK’dan esinlenerek yeni bir terör örgütü kurmalarından endişe ettiklerini ifade etmişti.

 

1998 yılında ölen AndreaWolf’un PKK saflarında kazandığı tecrübeyi kullanarak RAF’ın varisi olacak böyle bir örgütün kurulusu için çalışma yaptığı ve hatta örgüte”Anti-Emperyalist Direniş – Barış Yok” adını yakıştırdığı 1996 yılında Almanya-Avusturya sınırında yakalanan bir PKK kuryesinin Alman Devrimci Hücreler örgütü mensuplarına götürdüğü evrakın incelenmesinden anlaşılmıştı. Wolf’un o zamanki planı örgüt kurulduğunda Almanya’da yapacağı silahlı eylemler için PKK’dan aktif yardım sağlamaktı. Yine PKK saflarında çarpıştıktan sonra Avrupa’ya geri donen 8 Alman “enternasyonalist”in geçtiğimiz Ocak ayında Belçika’nın de Haan kentinde toplanarak, PKK’yı örnek alan yapıda bir örgütü Almanya’da kurmak için hazırlık yaptıklarını Alman BND kaynakları bildiriyor. Hal böyleyken, Alman yönetiminin PKK’ya karşı yumuşama yerine kovuşturma politikası izlemesi mantık gereğidir. Aksi takdirde yıllardır Türkiye’nin acısını çektiği terör belasını Almanlar da daha yakından tatmak zorunda kalabilir. Barbara Kistler* Zurih/İsviçre yok TIKKO militanı iken 1993 yılında çatışmada ölü ele *PKK bağlantısı bilinmiyor. 38 yaşındaydı.

 

ÖZEL BÜRO

Uluslararası Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Barış ve Güvenlik Sempozyumu'nda Ali M. Köknar tarafından tebliğ olarak sunulmus bu dosya yi siz degerli uyelerimize sunariz - 1437809520747

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir