Hocalı’da katledilen, ebediyete intikal eden 613 Azerbaycan Türk’ünün ruhları şad olsun…

Hocalı Soykırımının üzerinden tamı tamına 21 yıl geçmiş, bilmem anımsayabildiniz mi? 

Hatırlayınız, bundan tam 21 yıl önce 26 Şubat 1992 tarihinde Ermenistan Silahlı Kuvvetleri birlikleri Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinde Hocalı’da sivil halka karşı saldırıya geçmiş ve 613 Azerbaycan Türk’ü soydaşımızı hunhar bir şekilde katletmişlerdi. 

 

Peki, 26 Şubat 1992 günü yaşanan bu katliamın emrini kim vermişti: Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan. 

 

Onun emriyle güçlü silahlarla donatılmış Hankendi’nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarov komutasındaki Ermenilerden oluşan 366’ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı’ya saldırarak tarihin en vahşî katliamlarından birini yaptılar. 

 

Hemen her zaman yaptıkları gibi, 26 Şubat gecesi tanklardan açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hâle getirilerek kentin dış dünya ile ilişkisi tamamen kesildi. 

 

Unutmayalım, 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir işgal edilirken de Yunanlılar İzmir’in dışarıyla bağlantısını kesmişlerdi. 

 

İzmir Türk halkına cehennemi yaşatmışlardı. 

 

Batı Anadolu’dan çekilip giderlerken, her bırakıp gittikleri yeri de yakıp, yıkmışlardı. 

 

Camilere doldurdukları Müslüman Türk halkını, kedileri, köpekleri, sığırları ve küçükbaş hayvanlarıyla birlikte yakmışlardı. 

 

Mazisi iki yüzyıl kadar gerilere uzanan Türklere karşı uyguladıkları Ermeni vahşetinin ve mezaliminin en prototip örneği Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus-Ermeni vahşet ortaklığı ile taş taş üzerinde bırakılamayacak şekilde Van kentinde yaşanmıştır. 

 

Bu soykırım örneği Ruanda soykırımıyla mukayese edilemeyecek tarzda tipik bir örnektir. 

 

İkincisi ise Çukurova’da Fransız-Ermeni vahşet birlikteliğinin Mondros Mütarekesinden sonra 1918-1921 yılları arasından üç yıldan fazla bir süre içerisinde yaptıkları menfur katliamlardır. 

 

Doğu Anadolu’da Van merkezli bir Batı Ermenistan’ı oluşturulurken ve Müslüman çoğunluğun “kaç kaç” ile kaçırılması sonucu bölgeye başka bölgelerden getirilip, yerleştirilecek Ermenilerle de Adana vilayetinde bir Ermeni uydu devletçiği oluşturulması amaçlanmıştır. 

 

Ermenilerin Türklere, özellikle de Azerbaycan Türklerine karşı yürüttükleri soykırım politikası sadece geçtiğimiz yüzyılda değil, bugün yaşadığımız dönemde de devam etmektedir. 

 

Hocalı’da yaşanan soykırım 100 yıl önce değil, bütün dünyanın gözü önünde 26 Şubat 1992 tarihinde yapılmıştır. 

 

Sadece Hocalı’da mı? 

 

Elbette değil… 

 

Hocalı’dan iki yıl önce Azerbaycan’ın Kazak kentinin Bağanıs Ayrım kasabası Sovyetler Birliği’nin dağılmaya yüz tuttuğu günlerde Ermeniler ve Ermenistan tarafından Azerbaycan Türklerine karşı yürütülen etnik temizleme politikalarının ilk kurbanı olmuştur. 

 

Silahlı Ermeni grupları bu işgal siyasetini Bağanıs Ayrım’a karşı 1989 yılından itibaren uygulamaya koymuşlardır. 

 

1990 yılının Mart ayının 23’ünü 24’üne bağlayan gece bir aile canlı canlı ateşe atılarak yakılmış, insanlar kurşunlanmıştır. 

 

Evler yağmalandıktan sonra mazot dökülerek yakılmış, köyün altyapı tesisatı kullanılamaz hale getirilmiştir ve en korkuncu da şu ki, dünyaya henüz gözünü açmış olan 39 günlük bir bebek bile mahvedilerek ateşe atılmıştır. 

 

Bu korkunç felaketten kurtulmak umuduyla kaçmaya çalışan ihtiyarlara, kadınlara ve çocuklara da aman verilmedi, onlar da kurşunların hedefi oldular. 

 

Yaşananlar gerçek bir katliam, bir soykırım eylemiydi. 

 

Soykırımın en önemli argümanlarından “En iyi Türk ölü Türk’tür” diyen sui-niyetin ortaya konulması ve özendirici “Anti-Türk” fiilinin bütün Ermeni kafalara egemen kılınmasıdır. 

 

Ermenilerin Sovyetler Birliği dağılırken satın aldıkları bölgedeki Sovyet askerleri ile beraber yaptıkları ve 20. yüzyılın en vahşi katliamlarından birisi olan Bağanıs Ayrım kasabasında yaşananlar belki sayısal bakımından dünyanın üzerinde duramayacağı bir sayıdır. 

 

Ancak önemli olan buradaki kasıt unsuru hukuksal zeminde kötü maksat ve saik olarak yerini aldığından soykırım olarak temellendirilir. 

 

Katledilenlerin sayısına bakılmaksızın, eğer bu unsur tam olarak gerçekleşmişse yapılan eylem, başkaca bir söze gerek kalmadan soykırımdır. 

 

Yapılması gereken ise dünya kamuoyunu düzmece, yalan ve sahte belgelerle Ermenilerin yürüttükleri kampanyalara karşı, gerçek belgelerle Türklere karşı Ermenilerin yaptıkları katliam ve soykırımları dünya kamuoyuna ifşa etmenin gerekliliği ortaya çıkmıştır. 

 

Şimdi eylem zamanıdır, gelelim Hocalı için yapılması gerekenlere… 

 

Hocalı Soykırımı’nı anmak, sadece anmak mı? 

 

Hayır, unutanlara anımsatmak için Türklük meselelerini, Türk dünyasının bütün sorunlarını hepsinin kendini Türk hissedenlerin davası olduğunu hatırlatmak için 125 üyeli Azerbaycan Milli Meclisi’nden milletvekili Ganira Paşayeva 21 Şubat 2012 günü Çukurova’dan rüzgâr gibi gelip, geçmiştir. 

 

Gerçekten de Paşayeva, bir geldi, arkasında sevgi sellerini çoğaltıp “pir” geçti. 

 

Bize Hocalı’nın ötesinde, tüm Türklerin hepimiz birimiz için, birimiz hepimiz için olduğunu bir kez daha kafalara kazıdı. 

 

Önce Mersin Çağ Üniversitesi’nde saat 14.00’de, sonra saat 19.00’da Adana/Ceyhan’da Devlet Bahçeli Spor tesislerinde düzenlenen konferansta kalpleri bu davaya adeta kilitledi. 

 

Duyarlı Ceyhan Belediyesi de almış olduğu Belediye Meclisi kararı ile Hocalı Katliamını soykırım olarak ilan etti ve Ermenistan’ı kınadı. 

 

Bir çığ gibi büyümesini umduğumuz Hocalı Katliamını soykırım olarak ilan eden Türkiye’de tek belediyenin Ceyhan Belediye Meclisi olduğunu da büyük harflerle ifade edelim. 

 

Üçüncü milenyuma sekiz yıl kala, insan hakları bu kadar gelişme gösterirken ne olmuştu, ne yapılmıştı Hocalı’da? 

 

Gelin şimdi de ona bakalım. 

 

Dünyayla irtibatı kesilen ve savunmasız kalan Hocalı’ya giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanımızı vahşîce katletmişlerdi. 

 

Unutmayın “Haç” için, Haç uğruna Ermeniler işgal ettikleri Hocalı’da dehşet verici olaylar yaşatmışlardı. 

 

Düzenlenen saldırılar sonucu 613 Azerbaycan Türk’ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. 

 

Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir. 

 

Unutulmayacak bir şekilde 56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulunmuştur. 

 

Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, geri kalan nüfus da bin bir zorlukla canını kurtarmış, ancak bu olayın tahribatından, mağduriyet travmasından ne ruhları ne de hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır. 

 

Üç yıl sonra da Serebrenitza’da bu sefer Sırplar 7800 soydaşımızı aynı şekilde soykırıma uğratmışlardır. 

 

Birbirine yakın zamanda biri doğuda, diğeri Avrupa’nın orta yerinde sadece ve sadece Türk oldukları için soydaşlarımız vahşi bir şekilde öldürülmüşlerdir. 

 

Yine unutmayalım, üçüncü milenyuma beş kala Bosna-Hersek’te 50 bin kadının yine sadece Türk oldukları için ırzına geçilmiştir. 

 

Bu olaydan sonra yapılanlara dayanamayan yaklaşık 800’e yakın genç kız ve kadınımız intihar etmişlerdir. 

 

Uluslararası Adalet Divanı Serebreniztza’yı hiç duraksamadan soykırım olarak tanımladı. 

 

Dünyaca sayılı insan hakları kuruluşları da Hocalı’yı etnik kimliğine göre yüzlerce insanın ölümüne neden oldukları için tereddüt etmeden Hocalı’daki katliamı bütün koşulları oluştuğu için “soykırım” olarak adlandırdılar. 

 

Siyasi düzeyde de aynı zeminde alınan kararlar bağlamında da örneğin, 15 Aralık 2011 tarihinde Meksika Temsilciler Meclisi ve Senatosu “Hocalı Katliamı”nı adaletin sağlanamamasından yola çıkarak “soykırım” olarak tanımlamıştır. 

 

2 Şubat 2012 tarihinde de bu sefer Pakistan Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu “Hocalı soykırımı” ile ilgili bir karar almıştır. 

 

Önümüzdeki günlerde ABD Teksas Eyalet Meclisi tarafından da benzer bir kararın alınması beklenmektedir. 

 

Gazeteci “Hrant Dink” menfur bir şekilde öldürüldüğünde “Hepimiz Ermeniyiz, Hepimiz Hrant Dink’iz” diyenler, hiç olmazsa 26 Şubat 2013 günü Taksim Meydanı’nda bir araya gelerek “Hepimiz Türk’üz, hepimiz Hocalılıyız” diyebilmelidir. 

 

Eğer böyle söyleyemezseniz, Ermenistan’daki okul duvarlarında asılan haritalarda Türkiye’nin 12 ilinin yer almasını, Ermenistan’ın bayrağında Türkiye hudutları içindeki Ağrı Dağı’nın resmini, Ermenistan Millî Marşı’ndaki “Topraklarımız işgal altında, bu toprakları azat etmek için ölün, öldürün” denilmesini onaylıyorsunuz demektir. 

 

Ve o zaman bu ülkede yaşamınız tartışmalı hale gelmez mi? 

 

Açıkça itiraf ediniz, siz kimlerdensiniz? 

 

Hocalı’da katledilen, ebediyete intikal eden 613 Azerbaycan Türk’ünün ruhları şad olsun… 

(Prof. Dr. Esat Arslan)


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir