Meclis Komsiyonu’nda kabul edilen Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı, Türkiye’de doğanın hukuka ve bilime aykırı yollarla talan edilmesinin önünü açıyor.
TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda kabul edilen ‘Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı’ ile artık Türkiye’nin hiçbir vadisinde ne hukuk işleyecek ne de bilimsel raporlar ve yargı kararları dikkate alınacak! Bu iddiaları gündeme getiren Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) Sözcüsü Ömer Şan, yasa tasarısıyla başta hidroelektrik santral (HES) ve termik santral projeleri için hiçbir şekilde durdurma kararı olmayacağını öne sürdü.
Tasarının 25. sayfasında yer alan, ‘Kamu yararı ve Faaliyet durdurma’ başlığı altındaki ‘Geçici 14. madde’ ile artık lisans işlemlerinde hiçbir koşulda iptal durumu oluşmayacağını dile getiren Şan, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “daha önce çıkartılan madencilik yasasında olduğu gibi; Artvin Cerattepe ve Genya’daki ruhsat iptallerinin ardından, Bakanlığın, yargı kararlarına karşın aynı bölge için yeniden ruhsat ihalesi açmasında da yaşadığımız aynı yasal düzenlemelerin bir benzerini de burada görüyoruz” diye konuştu.
Tasarı, lisans iptallerini ortadan kaldıracak
Tasarı ile birlikte aynı zamanda söz konusu çalışmaları düzenleyen diğer yasa ve yönetmeliklerle çelişkili bir durumun ortaya çıktığını vurgulayan Şan, EPDK’nın yetki ve sorumluluklarını düzenleyen esasların da by-pass edildiği görüşünü savundu. Geçmişte üretim lisansı verilmiş olan firmaların, belirlenen sürede söz konusu projelerinde herhangi bir çalışma yapılmaması durumunda lisanslarının iptal edildiğini anımsatan Şan, tasarıya göre ise lisans iptalinin hiçbir şekilde gündeme gelmeyeceği gibi adeta süreklilik arz edecek bir konuma taşındığını kaydetti.
Yaşam alanlarımız Bakanlığın inisiyatifine bırakılıyor
Tasarı metninin kendi içindeki maddelerle de çeliştiğine işaret eden Şan, “ayrıca, onlarca yıldır uğruna mücadele ettiğimiz doğal yaşam alanlarımız, sularımız, derelerimiz, vadilerimiz, tarihi, kültürel ve sosyal değerlerimiz, koruma öncelikli doğal alanlarımız, endemik türlerimiz, dünyada eşi benzeri olmayan fauna ve floramız bir anlamda siyasi iktidarın eline, Bakanlığın inisiyatifine bırakılıyor. Bu asla ve kesinlikle kabul edilemeyecek, kabul edilmemesi gereken bir yaklaşımdır!” dedi.
Ne anayasaya ne de demokrasiye uyuyor
Bu güne kadar rant ve çıkar hesaplarıyla bu projeleri geliştirip dayatan siyasiler ve Bakanlıkların bu konuda nihai karar verici noktasına taşınmasının, ne Anayasa’ya, ne demokrasiye ve ne de yasalara, uluslararası anlaşmalara uygun olmadığını ileri süren Şan, tasarının diğer maddelerinde ise yine aynı Anayasaya aykırılıklar ve mevzuatlarla çelişkilerin yer aldığı görüşünü savundu.
‘Değerlerimizi rant hesaplarına teslim etmeyeceğiz
Tasarının kabaca değerlendirilmesi halinde kesinlikle kamu yararı görülemeyeceğini ve açıkça enerji piyasasındaki yerli ve uluslararası sermaye şirketlerinin çıkar ve rant hesapları üzerindeki talepleri doğrultusunda düzenlemeler yapıldığının görüldüğünü öne süren Şan, açıklamasında şu görüşleri dile getirdi: “Öyle ki, tasarı bu haliyle ‘ısmarlama’ bir düzenleme gibi durmaktadır. Bu tasarının Komisyondan geçtiği bu şekliyle TBMM Genel Kurulundan geçmesi halinde artık ülkemizde ne hukukun üstünlüğüne, ne yargı bağımsızlığına, ne bilimsel çalışmalara ve ne de demokrasiye olan inanç kalmayacaktır! Bütün bunlara karşın bizler hiçbir koşulda mücadelemizden ödün vermeden, Anayasal, demokratik ve yasal haklarımızı kullanarak, hukukun üstünlüğüne, yargının bağımsızlığına, aklın ve bilimin vazgeçilmezliğine olan inancımızla çalışmalarımızı sürdüreceğiz ve uğruna mücadele ettiğimiz değerlerimizi emperyalizmin bu dayatmacı rant hesaplarına teslim etmeyeceğiz.”
Avukat Okumuşoğlu: ‘Mahkemelerin yetkisi sınırlanacak’
DEKAP’ın gönüllü avukatlarından Yakup Şekip Okumuşoğlu ise tasarıyla ilgili yaptığı değerlendirmede, geçici 14. maddenin yasalaşması durumunda mahkemelerin ‘yürütmeyi durdurma’ yetkileri sınırlandığından yatırımcının sahada ‘yürütmeyi durdurma’ kararı çıkana kadar yapabileceği azami çalışmayı yapmaya gayret edeceğini, sonrada bu yaptığı çalışmaların artık geri dönülemez bir noktaya geldiğini iddia edecek, lisansı iptal edilmiş olsa bile kendisine yeniden üretim lisansı alabileceğini dile getirdi.
Mahkeme kararları hiçe sayılacak
Yatırımcının, ‘yürütmeyi durdurma kararı’ olmadığından sahada çalışmalarını başlattığını ve 7-8 ay içinde de inşaat çalışmalarının yarıya yakınını bitirdiğine değinen Okumuşoğlu, HES inşaatları için genellikle 2 yıl öngörüldüğünü belirterek “Bu dönem içinde sahada doğaya verilebilecek zararların tümü verilmektedir. Bu aşamadan sonra alınan bir ‘yürütmeyi durdurma’ yada ‘iptal kararı’ sonrasında genel olarak ‘lisans iptal’ davaları gündeme gelebilmektedir. Bu uygulama, İdari Yargılama Usul Yasasındaki ‘yürütmeyi durdurma müessesindeki’ değişikliklerden başlayarak, mahkeme kararlarını etkisizleştirme, en son bu tasarı yasalaşırsa açıkça mahkeme kararlarını hiçe sayma, arkasından dolanma, anlamına gelmektedir” değerlendirmesinde bulundu.
‘Hak arama hürriyeti kısıtlanıyor’
Benzer bir uygulama Maden Kanunu’nun 30. Maddesinde de düzenlendiğini kaydeden Okumuşoğlu, yargının bu değişikliklerle etkisiz kaldığınının altını çizerek, “hukuk devleti anlayışına ters düşen bu tür düzenlemeler ile yurttaşların hak arama hürriyetleri kısıtlanmış, etkili hukuk yolları kapatılmış, hukuk devletinin üç sacayağından biri olan yargı, kararlarının etkisizleşmesi ile kendisine yüklenen işlevi yerine getiremez hale gelmiş olacaktır. Bu değişiklikler demokratik toplum düzeninin temellerine aykırı olduğundan Anayasamıza da aykırıdır” dedi.
Yusuf Yavuz
Bir yanıt yazın