ABD’nin el verdiği Gülen cemaati ve AKP iktidarı Türkiye’yi yalnızca anayasası eksik 2.cumhuriyete dönüştürmüştür.
Yeni Türkiye cemaat ve hükümete bağlı unsurlar ile demokratikleşmeyi öngören ABD, Kürt Sorununun çözülmesini öngören İsrail, TSK’ya strateji belirleyen NATO’nun işbirliğinde Milli İstihbarat Teşkilatı merkezinden yönetiliyor.
Yeni devletin Arap İslam coğrafyasında yeni Osmanlı ya da İslam Birliği başlığında barış, istikrar, refah, kültür ve medeniyetle bölge insanları arasında kardeşlik, dostluk ve alış-veriş dönemini yaratması hayal ediliyor.
*
Bu yüzden uluslararası bir garanti Lozan Barış Anlaşmasıyla kurulmuş Türkiye’nin ulus devlet politikasını oluşturan antiemperyalist, bağımsızlıkçı, çağdaş çerçevesinin ve sosyal yapısını oluşturan Atatürk milliyetçiliğinin 2.Cumhuriyet’in hukuk felsefesini oluşturan yeni Anayasa’sında bulunmaması gerekiyor!
Cinayet! Kendi eliyle uluslararası teminatını katletmeye yönelen Türkiye’de yeni felsefenin sosyal yapıya uyarlanmasında gereklililiği varsayılan otorite için Başkanlık Sistemi de öngörülüyor!
*
Fakat bu denli köklü değişiklikler öngören anayasanın eleştirilmeden, tartışılmadan, oldu-bittiyle gündeme getirilmesi,
Devletten bağımsız sürece ağırlık koymak isteyen kontra yapıların ortada görünmemesi ya da herhangi bir muhalefetin oluşmasına ihtimal verilmese de -işte, kendiliğinden sosyal yapıda ayrışmalara ve toplumsal çatışmaya-yazan sorunların oluşmasına yol açılıyor.
Geleneğin,birikimin ve geleceğe bakışın yaşam alanlarında aidiyet duygusunun köreltilmek istenmesi kendiliğinden Türk’ün Türk’le, Türk’ün Kürt’le, Kürt’ün Kürt’le, Laik’in İslamcı’yla, İslamcı’nın Kürtçü’yle, Sünni’nin Alevi ile, Milliyetçi’nin İslamcı’yla, Kürtçü’nün Milliyetçi’yle çatışma potansiyelinin alt yapısını oluşturuyor.
Güç ve iktidar merkezini oluşturan Fethullah Gülen ile Recep Tayyip Erdoğan’ın çekip çevirdiği CHP ve çekip-çevrilmek istenen BDP ile MHP her geçen gün bu içten-içe fokurdamaya düşüyor, durumdan vazife çıkarmak sıradanlaşıyor.
*
Gülen’in ve Erdoğan’ın vizyonlarını Arap İsyanı ve Türkiye-Irak-Suriye üçgenindeki bölgesel dinamikler oluşturuyor.
Arap İsyanından kasıt; İslam Birliği başlığında Arap coğrafyasında barışın, istikrarın, refahın, kültür ve medeniyetin bölge insanları arasında kardeşlik,dostluk ve alış-veriş dönemi yaratmasıdır.
Türkiye-Irak-Suriye üçgeninden kasıt ise İsrail ile İran arasında Büyük Kürdistan tahkimatının oluşturulması, Büyük Kürdistan’ın İsrail’in su kaynaklarına,verimli topraklara, petrol kaynaklarına ve ABD’nin İran’a,Kafkasya’ya, Hazar Havzasına,Orta Asya’ya kayacağı bir yapay devletin oluşmasıdır.
Ne ki, hem Arap İsyanının yaşandığı tüm ülkeler hem de Türkiye-Irak-Suriye üçgeni Arap cehennemine dönüşmektedir -ki, ulusal kimliğini kaybetmeye- yazmış yeni devletin tüm hedefleriyle birlikte alt-üst oluşuna yol açacak bu durumda ne Gülen ne de Erdoğan olası değildir!
*
Yine de Gülen, Erdoğan’ın Kürt sorununun barışcıl çözümü girişimini destekliyor, yeni anayasanın eşit yurttaşlık garantisi ile çıkarılmasını istiyor – öyle ki, hiçbir resmi belgede Türk vatandaşlığının sosyolojik tanımlanmasına, devletin herhangi bir üst kimlik tasarlama girişimine tahammül etmiyor -üstelik,eğitim müfredatının da bu esaslarda yeni nesiller yetiştirmesini öngörüyor.
*
Gülen Türkiye’de reelpolitik gerçekler ve idealist taahhütler arasında bir ahengin kurulmasına müteakip yeni anayasanın son genel seçimlerden önce tüm siyasi partilerin söz verdiği şekilde bir daha ki genel seçimler öncesinde çıkarılmasını istemektedir.
Oluşturulmasına katkı koyduğu 2.cumhuriyetin tökezlemesi halinde Erdoğan’ı suçlu ilan edebilmek için başkanlık sistemi tartışmalarının, yeni bir anayasa için gerekli olan siyasî mutabakatı tehlikeye atmaması ve geciktirmemesini öneriyor!
*
Başbakan Erdoğan ise Gülen’in reelpolitik gerçekler ve idealist taahhütler arasında bir ahengin kurulması öngörüsünü boşvermektedir. Partisinin İl Başkanları toplantısında,”Yeni anayasa gecikmemelidir. Bu millet, bu Meclis sivil bir anayasa yapacak güce, birikime, iradeye sahiptir. Eğer Meclis bunu yapmazsa, bu iradeyi kullanmazsa, bu yolda bizimle yürüyecek olanlarla birlikte Meclis’in sahibi olan millete gider ve sivil bir anayasayı milletin takdirine sunarız” diyor.
Sonra hükümetin terör sorununun çözümü için risk aldığından bahisle bu yolda kendisiyle birlikte yürüyeceğini varsaydığı BDP’ye “Sen de risk almak durumundasın. Eğer Kandil’den gelecek mesaja göre hareket edecek olursan,cesur davranmazsan sürece katkın olmaz” tehditinde bulunuyor.
*
Erdoğan -mesela, Kandil’in istediği anayasal vatandaşlık statüsünün ve anayasal statünün bir alt bölümü olarak Demokratik Özerklik’te Kürt ulusunun,bireyinin komünal olmak zorunluluğunun nasıl komplikasyonlar oluşturacağına aldırmıyor.
Birey, aile, topluluk, köy,mahalle,kent düzeyi ve oradaki yaşamın eğitsel,kültürel,sanatsal,bilimsel alanlarında kooparatif,fabrika, vakıf,dernek,sivil örgütlenmelerde komünleşmenin getirisi-götürüsüne takmıyor.
Başkanlığını öngördüğü yeni anayasanın çıkartılması için “barış”ın büyüleyici anlamından yararlanıyor, cesaret öneriyor -aslında Kürtle-Kürt’ün çatışmasını planlıyor ve aradan çekip çıkaracağı Kandil’i tasfiye edeceğine inanıyor.
*
Kimse idealist taahhütlerinden kopmaz -işte, uluslararası camiada -bilhassa,sol kanatta teröristbaşı Öcalan’ın koca cumhuriyet devletince muhatap alınmasıyla paralel PKK terör örgütünün ulusal bir azınlığın isyan hareketi olduğu düşüncesi gelişiyor.
Bu çerçevede hükümet Türk Devletinin Lozan Anlaşması hükümlerini sulandırıyor!
Bakınız, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ” Şu anda iktidar bu sorunu çözer mi-çözmez mi bilmeyiz. Biz umudumuzun merkezine hiçbir zaman AKP’yi koymadık. Bizi umutlandıran bizi heyecanlandıran halkımızın mücadelesi, partimizin gücü ve motivasyonudur” diyor.
Ne desin? Bu hengamede kendiliğinden Türk’ün Türk’le fakat Türk’ün Kürtle ya da Kürt’ün Türkle çatışması şartları oluşuyor.
Başbakan’ın başkan olma iştihası, PKK’nın komünal ideası ülkeyi zehirliyor.
*
Kemal Kılıçdaroğlu’nun binbir çileden sonra arayıp-bulduğu ve milletvekili yaptığı Hüseyin Aygün ve benzerleriyle doldurduğu CHP bu sürecte en kaygısız siyasi partidir!
Kemalistler -hele bir, ayağa kalkmaya görsün!
16.2.2013
Bir yanıt yazın