Cevahati Türkiye-Ermenistan-Gürcistan sınırında jeopolitik bakımdan son derece önemli bir bölge. Gürcistan sınırları dahilinde bulunan bu bölge nüfusunun önemli bir kısmı Ermeni olup (yarım milyon civarında) Ermenistan’ın bölge üzerinde iddiları bulunmaktadır. Bir dönem asrın projesi olarak adlandırdığımız, halen işlemekte olan Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı bu bölgeden geçmektedir. Doğalgaz boru hattı ile muhtemel hatlar buradan geçecektir. Gürcistan’a ulaşan demiryolu bu bölgeyi kullanır. II. Dünya Savaşı sonunda Rus-Ermeni jeopolitik dayanışması ile yerlerinden yurtlarından atılan Türklerin yurdu Ahıska da bu bölgededir.Ermenistan cumhurbaşkanı adaylarından Vardan Sedrakyan 2008 yılında Gürcistan’ın güneyini işal etme şanısını kaybettiklerini söyleyerek konuyu yeniden gündeme getirdi. Vardakyan’a göre 2008 savaşının Ermenistan için büyük bir fırsat olduğunu, bu savaşata Gürcistan’ın son derece zor durumda kaldığını, bu şartlar altında Cevahati bölgesine yönelik askeri müdahalenin başarı şansının son derece yüksek olduğunu, ancak o günkü yönetimin bu şansı kaçırdığını söyle. Vardakyan’a göre böyle bir müdahaleden sonra en azından çoğunluğu Ermeni olan bölgenin statüsünün değişmiş olacağını söyledi. Vardakyan’ın iki hafta kadar önceki hezeyanlarına henüz bir cevap verilmedi.İrredentist veya aşırı milliyetçi söylemler, hemen her ülkede muhalefet tarafından daha kolay dile getirilir. Ancak Cevahati’de hak iddiası sıradan bir adayın saçmalamasından ibaret olmayıp Ermenistran’ın resmi politikasıdır. Bölge nüfusunun çoğunluğunun Ermeni olması sebebiyle öncelikle burada özerk bir yönetim kurulması zaman zaman talep edilir, bu durum Gürcistan-Ermenistan arasında gerginliğe yol açar. Uzun vadeli stratejilerde özerklik (derece derece) – bağımsızlık – ilhak birçok ülkenin uyguladığı aşamalar olup bunun en belirgin örneklerini Osmanlının son döneminde görmekteyiz. Cevahati konusunda Ermeni liderler somut adımlar atmayı Türkiye ile ilgili hedeflere ulaştıktan sonraya bıraktıklarını dile getirirler. Bununla beraber bu konuda da boş durmamaktadırlar.
Cevahati bölgesinde yer alan Ahıskalı Türklerin (Ahıska yer ismi olup ayrı bir Türk boyu değildir; burada yaşayanlar Erzurum veya Kars’taki vatandaşlarımızdan farksızdırlar) haksız yere çıkarıldığı yurtlarına dönüş mücadelesi yarım asrı geçti. 1944’te Stalin’in sürgün zulmünden sonra Kruşçev bunun haksızlık olduğunu deklare etti ve yurtlarına dönüşü kabul edildi. Aynı dönemde sürgüne tabi olan mesela Kafkas kavimleri dönebildiler. Ancak Ahıskalılar ile Kırım Türklerine idari engeller çıkarıldı. Bugün için Kırım Türkleri ile diğerleri yurtlarına dönmüşlerdir veya dönebilmektedirler. Tek istisna Ahıskalılardır. Neden?
Ahıskalıların sürgün nedenlerinin başında Stalin’in bölge ile ilgili stratejik hesapları bulunmaktadır. Türkiye’den Kars ve Ardahan’ı istemesi de bu dönem politikalarındandır. Bununla beraber sürgün emrini tetikleyen önemli bir unsur şudur: Kevork VI, Ermeni Katogikosluğuna seçilmesinden sonra Stalin’e başvurarak Ermenistan’ın Türkiye’den olan arazi taleplerini desteklemesini ve ayrıca diasporadaki Ermenilerin Ermenistan’a dönmeye davet edilmesini istemişti. Bu istek Stalin ve Rus Hükümeti tarafından kabul edilmiştir. Ahıskalı Türklerin boşalttığı evlere yurtlara Ermenilerin yerleştirilmesi de bu politikanın bir parçasıdır.
Ahıskalıların on yıllardır süren mücadeleleri sonucu, yurtlarından uzaklaştırılarak zulme uğradıkları, evlerine yurtlarına dönme haklarını olduğu Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi gibi uluslararası kuruluşlar tarafından da kabul edildi. Ancak uygulama aşamasında bir sürü engeller çıktı, Ermenistan ve diyasporasının sessiz kulisleri ile dönüşler engellendi. Son olarak Adige’deki 20 bin Ahıskalı tam yurtlarına dönmek üzere iken ABD’den hepsine green kart çıkarıldı ve bu insanlar Ahıska (Cevahati) yerine ABD’ye gitmek zorunda kaldılar.
Öte yandan stratejik müttefikimiz ve komşumuz Gürcistan’da Türk ve Müslüman unsurları sözkonusu olduğunda ne kadar zulmünü kabul etse de Rus veya Ermeni ile sessizce ittifaka girmektedir. Bu uygulamayı Abhazya limanına uğrayan Türk gemilerini çekip çürümeye terketmesinde de görmekteyiz. Ancak aynı uygulama mesela Rus gemileri için sözkonusu değildir.
Belirtmek gerekir ki Gürcistan’ın Rus karşıtı politikalarında gücü bir noktaya kadar yetecektir. 2008 savaşından büyük dersler almıştır. Ancak, Türkiye’nin Gürcistan’a olan ihtiyacından çok daha fazlasına Gürcistan’ın Türkiye’ye vardır. Ermenistan Cumhurbaşkanı adayı her ne kadar saçmalamış dahi olsa, Ahıskalıların dünyaca teslim edilmiş olan yurtlarına dönüş haklarının uygulamaya geçmesi için bizden güçlü destek gerekmektedir. Bu insanlara yapılanın zulüm olduğu zaten kabul edilmiştir. Bu konuda hukuki altyapı hazırdır. Değerli meslektaşımız Prof.Dr. İlyas Doğan ile ekibine bu hususta şükran borçluyuz. Benzer ekiplere Irak ve Suriye Türkmenleri için, Kıbrıs, Balkan Müslümanları ve daha nice mağdur, sahipsiz Türk veya Müslüan halklar için de ihtiyaç bulunmaktadır. Önemli bir eksik siyasi iradedir.
Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya
Bir yanıt yazın