KIBRIS’IN SEÇİMİ

KIBRIS’IN SEÇİMİ

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

                Bu ilkbahar Kıbrıs, uzun süredir “beklenilen” ve sonuçları merak edilen yoğun bir seçim dönemi yaşayacak..

Kıbrıs’ın “güneyi” ve “kuzeyi”..

Güney’de “Başkanlık Seçimi” var..

Hristofiyas ununu eledi, eleğini duvara astı.. En büyük yanlışı, Annan dönemi süreci ve devamında konjonktür uluslararası aktörlerce öylesine “uyarlanmışken” kuzeydeki “yoldaşı” Talât’la anlaşamaması oldu.

Hâlbuki Talât “dünyaları” vermişti.

Önce araya “Rum Yönetimi’nin AB Dönem başkanlığı” girdi.. O bitince de Başkanlık Seçim süreci.. Zaten Ankara da AB’ye artık pek ihtiyacı kalmadığını dillendirmeye ve bilhassa dış ilişkilerde “AB kriterleri”nin dayattığı “AB çıpasına bağlı kalma” zorunluğundan kurtulmanın yollarını aramaya başlamıştı.

İşte bütün bu faktörler “müzakerelerin” dondurulmasına-ertelenmesine yol açtı.

Moderatör rolünü BM’nin üstlendiği uluslararası toplum yaklaşık bir senedir, Rum tarafındaki Başkanlık seçimini öne sürerek ayak sürüdü.

Kimsenin aklına, 2014-15’de Türkiye’de yoğun bir referandum, yerel ve genel seçimler, “belki” Başkanlık seçiminin olacağı gelmedi.

Rum-Yunan’ın seçimi seçim de, Türk tarafındakiler değil miydi?

Rum tarafı bu Pazar (17 Şubat) ilk tur seçimi yapacak. Adaylardan kimse %50’ye ulaşamazsa 24 Şubat’ta ikinci tur seçim var. DİSİ lideri Anastasiades şimdilik açık ara önde.. AKEL, Malas’ı; EDEK de Lillikas’ı destekliyor. Anastasiadis’in eğer ilk turda işi bitiremezse, Malas’la girecekleri ikinci tur oylamada ipi göğüsleyeceği düşünülüyor.

2004’de Anastasiadis Annan Planını desteklemişti. Fakat bu seçim sürecinde, DİKO ile ittifak yaptı ve görüşmelerin son safhasında Hristofiyas’ın sunmuş olduğu birçok teklifi geri çekti.

Uluslararası aktörlerin, Anastasiadis’in seçildikten sonra yine Annan Planında olduğu gibi “uzlaşmacı” bir tavır takınacağı umuduyla pusuda bekledikleri anlaşılıyor.

Fakat bu defa işin içine “Türkiye’nin seçimleri” süreci giriyor.

“Kürt açılımı” ile zaten sıkıntılı günler yaşamakta olan Ankara bu süreçte sizce bir de Kıbrıs’ta “ver-kurtul”la suçlanabilecek bir yaklaşım sergileyebilir mi?

Yoksa “şahin” görünümünü tercih mi eder?

Farkındaysanız KKTC seçimlerinden hiç bahsetmedik.

KKTC’de iki seçim var. Biri; 24 Şubat’ta yapılacak UBP Kurultayı’nın “mahkemece” yapılmasına karar verilen 2’inci turu, arkadan yine 7 Nisan’da “mahkemece” zorlanan Lefkoşa Belediye Başkanlığı seçimi.

KKTC’de “sistem” yoktur, “idare” yoktur, hükümet yoktur ve devlet işle(til)memektedir.

Ülke “sendikal faşizm”le idare edilmektedir; kap-kaç veya emme-basma tulumba ekonomisi mevcuttur; herkesin kendi evinin duvarları arkasına sığındığı bir sosyal yapı vardır.

“Sokak”ta ise kumarhane-“kâr”hane-kara para aklama-mafya kısır döngüsünün dayattığı her cins insan sureti… Alabildiğine kozmopolit bir yığın..

“Tek başına” iktidar partisi olan UBP kendi başına bir kurultay bile gerçekleştirememiş, tüzüğünün gerektirdiği 2’inci tura gitmemek için bin dereden su getirmiş, yürürlükte olan ve olmayan hukukun bütün boşluklarını ve uzatmalarını kullanmış, siyasi ahlakın sınırlarını zorlamış ve “zorla” 24 Şubat’a getirilmiştir.

24 Şubat’ta İrsen Küçük kazansa da “kazanamamış” olacaktır.

7 Nisan Lefkoşa Belediye başkanlığı seçimi de yine Küçük’ün beceriksizliğinin sonucudur.

Demek oluyor ki KKTC’de “hükümet” yoktur.

Peki “devlet”?

DEVLET’in varlığının birinci göstergesi MECLİS değil midir? Allah aşkına bir yetkili veya yetkisiz bana çıkıp son bir yılda MECLİS’in kaç saat (gün değil) toplanabildiğini söyleyebilir mi?

Gazete haberi şöyle; “Yasa teklifi olmadığı için MECLİS toplanmadı”..

Ne demek yasa teklifi yok? Yasa’sız neyi idare ediyorsunuz?

Toplanmaya niyeti olunca da Meclis çalışanları grev yapar, bu defa da ondan toplanmaz MECLİS..

Cumhurbaşkanı ile başbakanın eşleri mahkemeliktir, Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanı, Cumhurbaşkanı için suç duyurusunda bulunabilmektedir, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık eski Müsteşarı “imza sahteciliği” suçlamasıyla görevden alınabilmektedir.

Siz olsanız böyle bir ortam-görüntü-kaos içindeki “devlet”i ciddiye alır mısınız da “seçimlerini” “meseleye tesir eden faktör olarak” değerlendirirsiniz?

1974 ve 1983’den bu kadar yıl sonra “Rüşt” daha nasıl ve ne zaman ispat edilecektir?

Demek oluyor ki KKTC bir süre daha, dış faktörlerin oluşturduğu koşullar içinde ve dayatılan kurallar dâhilinde figüran olmaya devam edecektir.15 Şubat 2013

57′NCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57′İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ

 

KIBRIS’IN SEÇİMİ - fft99 mf2219178

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir