ABD askeri gücünü yedekte tutuyor, etkili ekonomik ve siyasi gücü ile demokrasi, yetki devri,yeniden yapılandırmalar gibi insan odaklı yöntemlerle evrensel tek bir pazarın oluşturulması stratejisini yürütüyor.
Rağmen ” Küresel Denge ” -ya, Amerikan toplumundaki değişimin yansıması hali olan evrensel tek bir pazarın oluşturulması -ya da, bölgesel pazarlarla çeşitlenmenin dehşetengiz kararsızlığındadır…
*
Başkan Obama 2.dönem görevine başlarken açıkladığı “Asya’dan Afrika’ya, Amerika’dan Yakın Doğu’ya kadar demokrasiyi desteklemeye devam edeceğiz” ifadesi ABD’nin stratejisini sürdüreceğini gösteriyor.
Bu çerçevede Başkan’ın ilkbaharda İsrail ziyaretinde İran nükleer programı, Suriye krizi ve İsrail-Filistin barış süreci konularının görüşüleceğini Başbakan Netenyahu açıklamıştır.
*
Küresel dengenin bir kör kurşuna açık kararsızlığında, Amerikan dünyasının; İsrail’de Başbakan Netenyahu ile başbaşa görüşmesine kadar ki sürecini;
Başkan Obama’nın Milliyet gazetesine yazılı mülakatındaki unsurların belirleyeceği anlaşılıyor.
*
Başkan’ın birinci mesajı; Ankara’da ABD Büyükelçiliğine yapılan canlı bomba saldırısı ve PKK terör örgütüne silah bıraktırılması için başlatılan girişim vesilesiyle “Terörle Mücadele”dir.
Obama’nın kastı İsrail’in bölgedeki geleneksel güvenlik ortaklarından izolasyonunun büyüdüğü ve kapsamlı bir Ortadoğu barışının fiilen beklemede kaldığı bu süreçte;
Arap Baharında fonlanan, silahlandırıp- eğitilen radikal İslamcı terörist unsurların Libya Bingazi’de ABD Konsolosluğuna saldırması ardından şaşırtıcı bir yayılımla Mısır’da, Irak, Yemen,Sudan, Fas, Tunus,Suriye,Mali, Afganistan, Endonezya, Malezya’da ve bazı Avrupa ülkelerinde genişlemesi kaygısıdır.
Mesela,Suriye’de kimyasal silahların bu örgütlerden birinin eline geçmesinden korkuluyor ya da canlı bombalar her yerde dehşet saçıyor!
O nedenle ne pahasına olursa olsun radikal terör örgütleriyle mücadele ABD patronajında gündemin ilk maddesini oluşturuyor.
Bu vesileyle Başkan Obama “Türkiye’de insanların 30 yılı aşkın süredir acı ve kederle yaşamasına neden olan PKK terörüne barışçıl bir çözüm araması çabasını alkışlıyorum” diyor.
PKK’nın tasfiyesine yönelik ABD’nin somut desteklerini -işte, siyasi,ekonomik,istihbari,polisiye türlü tedbirleri taahhüt ediyor.
Ne ki Başkan Obama, ABD’nin İslam ülkelerinde barış ve adaletin dini inanışlar üzerine inşa edilmesi ısrarının kitleleri taassubla İslami Cihad diye İslami teröre yönelteceğini bilmezden geliyor.
*
Başkanın ikinci mesajı, Suriye’de iç savaşla süren insanlık dramı ve Türkiye’nin katkılarına teşekkürü ile ilgilidir.
” Esad ve rejiminin Suriye halkına uyguladığı korkunç şiddet yalnızca haklarını aradıkları için öldürülen ya da işkence edilen masum erkekler, kadınlar ve çocuklar; yerle bir edilen mahalleler ve topluluklar, evlerinden edilen sayısız insan dehşet verici ! Bu yüzden Esad ve rejimi tüm meşruiyetini kaybetti, bu yüzden Esad’ın gitmesi gerekiyor ” diyor.
Ne ki hayatını kaybeden 60 bin insanın vebalini yalnızca Esad ve rejimine yıkmak, uluslararası hukukun üstünlüğünü ihlal ediyor.
Neden Beşşar el-Esad’ın,”Suriye’de olanlar on yıllardır bölge için planlananların bir bölümünü oluşturuyor.Siyonist düşmana benzeri görülmemiş ve makul olmayan bu nezaket ve Suriye’ye karşı gösterilen kararlılık ve baskı nasıl açıklanabilir” sorusuna herkesi tatmin eden bir yanıt verilemiyor?
Bu suretle ABD’nin BM merkezli uluslararası hukukun üstünlüğünü -giderek,tüm uluslararası sistem ağlarına işlenmesine engel olduğu sonucu çıkıyor.
*
Başkanın üçüncü mesajı, Patriot füzeleriyle ilgilidir “Bunlar,Türk topraklarını ve Türk halkını korumak için tasarlanmış bir NATO konuşlandırmasıdır, Türkiye talep etti !” diyor.
O halde Türk Hükümetinin güvenlik alanında birbirlerine ortak ve birbirlerini dengeleyen güçler olma stratejik işbirliğinde dünyanın iki büyük oyuncusu ABD ve Rusya’nın füze savunma sistemleri anlaşmazlığının tam ortasına kaldığının görülmesi gerekiyor.
Bu ise füze savunma sisteminin nükleer altyapısına karşı olmayacağına dair doğru stratejik bir seviyede, eşit şartlarda, içişlerine karışmadan ve karşılıklı çıkarlara saygı çerçevesinde garanti isteyen Rusya’nın -aksi halde, yılların birikimi,güçlükleri deneyimiyle sağlanmış saldırı ve savunma silahları dengesinin küresel ölçekte bozulacağı tehditine doğrudan maruz kalmaktır.
Patriot füzelerinin bu tehditi önleyemeyeceği çok açık biliniyor!
Üstelik bu tehditin çözülmesi BM merkezli uluslararası hukukun üstünlüğünün tüm uluslararası sistem ağlarına işlenebilmesi anlamına geliyor.
*
Başkan dördüncü mesajında,”İran’ın nükleer programı büyük bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor. P5+1 ortaklarımızla birlikte bu meseleyi barışcıl bir şekilde diplomasi ile çözmek istiyoruz. İran’ın nükleer sorumluluklarını yerine getirmesi ve uluslararası camiayı nükleer programlarının barışçıl yöntemler için olduğuna ikna etmesi gerekiyor” diyor.
Aslında ABD İran tehditi bahanesiyle soğuk savaş felsefesini saklı tutuyor, askeri gücünden indirim yapmıyor ve füze savar sistemleriyle Rusya’yı kuşatıyor!
Neden Rusya’nın “İran nükleer sorununun dünya toplumunda uyandırdığı tedirginliğin düzeyini düşürmek üzere barışçıl nükleer programı için yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum sevkinin yapılması halinde esnek tutum alacağı,
Karşılığında güveni sağlamlaştırmak amacı ile gerçekleştireceği her adıma karşı kendisine uygulanan yaptırımlardan birinin kaldırılmasını öngören” planını müzakere etmiyor?
ABD’nin BM merkezli uluslararası hukukun üstünlüğünü kabulle bunu uluslararası sistem ağlarına yansıtmaktan kaçındığı çok açık görülüyor.
*
Sayın Obama -yok efendim başkanlık seçimleri, İsrail seçimleri, yeni görev dağılımları -yok efendim,ilkbaharda İsrail ile görüşme falan derken,
Mesela Suriye’de ve daha bir çok İslam ülkesinde oluk gibi kan dökülmeye devam ediyor, “Küresel Denge” -ya, Amerikan toplumundaki değişimin yansıması hali olan evrensel tek bir pazarın oluşturulması -ya da, bölgesel pazarlarla çeşitlenmenin bir kör kurşunluk dehşetengiz kararsızlığını sürdürüyor.
*
Nitekim Cilvegözü Sınır Kapısı’ndaki patlamada 13 kişi hayatını kaybetmiştir!
Başkan Obama’nın mülakatında “Küresel konularda harika bir partner olarak görüyorum,sergilediği liderliği takdir ediyorum” dediği,
Fakat kimilerinin Türkiye Cumhuriyeti’nin Uluslararası Hukuk’un teminatında ulusal bağımsızlık ve Ant’ını esas alan Lozan Barış Anlaşmasına aldırmadığı suçlamasında bulunduğu,
Başbakan Erdoğan “Bu olay hem terör hem de Suriye’deki olaylar konusunda hassasiyetimizin, çalışmalarımızın ne derecede isabetli olduğunu göstermesi bakımından çok önemlidir “diyor!
12.2.2013