ABD Dışişleri Bakanı John Kerry görevine başladıktan sonraki ilk basın toplantısında yönetimdeki herkesin ve dünyanın diğer kesimlerindeki insanların, Suriye’de devam eden şiddetten derin kaygı duyduğunu söylüyor.
“El Nusra, Irak El Kaide’si ve sahadaki diğer şiddet yanlısı gruplarla ilgili ciddi sorunlar var. Çok karmaşık ve tehlikeli bir durum. Kimyasal silahların varlığından da derin kaygı duyuyoruz ” diyor.
*
Pekalâ -bu açıklama, ABD yönetimi ve dünyanın diğer kesimlerindeki insanları ferahlatıyor mu? Ne gezer!
“Yani şunu söyleyebilirim, değerlendiriyoruz, şu anda değerlendirme aşamasındayız. Şiddetin azaltılması ve durumla baş edilmesine katkı sağlama çabası çerçevesinde başta diplomatik olmak üzere ne gibi adımlar atılabileceğini gözden geçiriyoruz ” diyor!
*
Bakan Kerry’nin arka fonunda uzunca bir süredir -önce, Ortadoğu ve Hazar hidrokarbon kaynaklarına şiddetli talebi -sonra, o alanlarda öngördüğü istikrar ve güvenliği sağlamak üzere siyasi,ekonomik ve askeri etki gücünü kullanan ülkesi ABD ile güvenlik alanında ortağı ve dengeleyici güç olma stratejik işbirliğinde arasında pek büyük sorunların oluştuğu Rusya vardır.
Rusya küresel ölçekte yılların güçlükleri ve birikimiyle sağlanmış dengenin bozulmamasını teminen Birleşmiş Milletler Teşkilatı merkezli uluslararası hukukun doğru stratejide, eşit şartlarda, içişlerine karışmadan ve karşılıklı çıkarlara saygı çerçevesinde uluslararası sistem ağlarına yansıtılmasını istiyor…
*
Bu -bundan sonra, küresel barış ve istikrarın temin edilebilmesinde biricik unsurun ABD-Rusya ve diğer ilgili ülkeler arasında oluşturulacak mutabakatla, uluslararası hukukun üstünlüğünün uluslararası yasal teşkilatlanmalara yansıtılması ve yeni dünya dengesinin kurulmasını olduğunu gösteriyor.
*
Halbuki ABD’nin Osmanlı’nın ardından oluşan devlet yapılanmalarında hem islamcı burjuvazi üzerinden sermaye birikimi oluşturması ve bunları küresel ekonomiye entegre etme isteği, hem de dünyadaki mal ve hizmetin önündeki islami cihad esaslı terör engelini ortadan kaldırması için islamcı vizyonun siyaset ve sosyo-kültürel yapılarda yeni belirleyen olması öngörüsü;
Birincisi, ülkelerinde yönetime getirilen İslamcı vizyonun köhne yargılarına ve iktidar olmak hırslarına engel olamamaları,
İkincisi, İslamcı yönetimlere sızmış, iktidar olmanın hırsıyla gözü kanlanmış islamcı terör örgütlerine hakim olunamayışı ve çıkarlar uğruna kimini -şimdilerde, Suriye’de, Irak’ta kullanmak gafletine düşmek nedeniyle,
Bakan John Kerry’nin,” Çok karmaşık ve tehlikeli bir durum. Herkesin Suriye’de devam eden şiddetten derin kaygı duyduğu ” açıklamasını doğru kılıyor.
*
Şimdi fonun önüne bakınız: Tunus’ ta AKP’yi örnek alan İslamcı El Nahda laikliğe hassasiyet göstereceği taahhütü ile iktidardır.
Ne ki katlanmış ekonomik sorunlar, artan işsizlik- yoksulluk ve yolsuzluklarla bocalamakta, siyasetin ve ekonominin nasıl olup da yeni ve adil bir paylaşım düzenine yöneleceği kaygıları büyümekte -iken, Lâik muhalefetin en güçlüsü Demokratik Yurtseverler partisinin lideri Şükrü Belayid öldürülüyor!
Tunus’un dört bir yanı çatışmaktadır, sendikalar genel grevdedir, El Nahda iktidarı asla gelecek vaadetmiyor.
*
Libya’da bürokraside eski ve yeninin çatışmaları, aşiretler arası çatışmaların belirsizliği şeriatçı rejimin yerleşmesine engel oluyor.
Üstelik şeriatçıların siyasi,idari ve ekonomik programlarındaki belirsizlik halkta huzursuzluğu büyütüyor.
Ya, yeni kabul edilen evlilik yasası? Ülkedeki erkeklere ilk eşin iznini almaksızın ikinci bir eş hakkı tanınıyor -ki,Libyalı öncü kadınlar ayağa kalkıyor.
*
Fakat Libya’nın sözde devrimi giderek Kara Afrika’da yayılmaktadır.
İşte Kaddafi rejimine karşı kullanılan silahlar Mali’de İslamcı örgütlerin elindedir ve uranyum kaynaklarının bunların eline geçmesinden korkuluyor- bu yüzden, oluk gibi kan akıyor, Fransa Mali’yi vuruyor!
*
Ya da Mısır’da Devlet Başkanı şeriatçı Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler Örgütü aleyhinde ülkenin her yerinden yeni bir birlik hükümetinin kurulması ve yargı bağımsızlığının garantisi talebiyle protestoların dinmeyeceği anlaşılıyor.
TV’de bir din adamı müslümanlara muhaliflerin öldürülmesinin caiz olduğunu duyuruyor!
Vay anasına! Muhalif protestolar Mursi’nin El İttihadi Sarayı kapısının yakılması noktasına ulaşmıştır…
Ve Irak’ı, Suriye’yi biliyorsunuz -manzara, Bakan John Kerry’i doğruluyor “Çok karmaşık ve tehlikeli bir durum!”
*
O sırada Türkiye’de de çok karmaşa ve tehlikeli durum sürmektedir.
Meclis Uzlaşma Komisyonunda başkanlık sisteminde uzlaşma sağlanamadığı için yeni Anayasa taslağı görüşmeleri tıkanmıştır.
Başbakan Erdoğan,”Uzlaşma Komisyonu karar mercii değildir,uzlaşma olmayınca biz kendi anayasa taslağımızı getiririz,gerekirse referanduma gideriz” kararındadır.
Birincisi, İleri Demokrasi cakasında yeni anayasayı çıkarmak ve yüksek yargıyı tekelinde tutan “Ali Kıran Baş Kesen” bir başkan olmak,
İkincisi, bu anayasayı referanduma götürmekte BDP’nin oylarına ihtiyac,
Üçüncüsü, liberal doğrultuda Barzani ile birlikte Irak/Suriye’deki hidrokarbon kaynaklarında ABD’nin taşeronu olmak,
Dördüncüsü, hepsini teminen PKK’ya önce silah bıraktırmak, Türkiye’den çıkarmak -hele,Anayasa referanduma yollansın sonra tasfiye etmek üzere, İmralı’da Abdullah Öcalan tava getirilmiş bulunuyor…
*
Geriye bu prosese arada-sırada gaz vermek kalıyor -işte, Paris suikastı ya da Ankara’da ABD Büyükelçiliği bombalanması gibi dolduruşlar sağlanıyor -ki,
En ilginci hükümetin yukarıdaki dört unsurun ana fikrini kendi lehine güç vehmetmek üzere, yargı kurumunun çalışmaları ile ilgili eleştirilerde bulunan ABD büyükelçisi ile girdiği polemiktir.
Eh! Bu polemiğe ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Victoria Noland, John Kerry’nin de bunları Türkiye’ye geldiğinde açıklayacağını ifadesi gecikmiyor!
*
Yoksa ABD yanlışlarını görmeye mi başlamıştır?
O esnada küresel barış ve istikrarın temin edilebilmesinin biricik şartının uluslararası hukukun üstünlüğünün uluslararası yasal teşkilatlanmalara yansıtılması ve yeni güç dengesinin kurulması olduğu talebinde bulunan,
Rusya’da Devlet Başkanı V.Putin,” Son yıllarda olaylar, her türden ve mezhepten dini radikallerin etkinliğini arttırdığını göstermektedir.
Geleneksel İslam taraftarlarına karşı neredeyse terör savaşı ilan edilmiş durumda. Yüzsüzler,din adamlarını sindirmeye çalışıyor ya da insanlara geleneksel İslam’la ilgisi olmayan yanlış bilgiler dayatıyor” diyor ve ekliyor;
“Korkutmaya gelince – eminim, bunları yapmaya çalışanları tam bir fiyasko bekliyor. Çünkü din adamları sadece işini yapmıyor. Yüce Allah’a hizmet ediyorlar. Bu insanları kimse korkutamaz” diyor.
*
Sonra Rusya’nın Said Nursi’nin tüm yayınlarını ,”Bir kompleks biçiminde insanın bilincini iradesi dışında değiştirmeye yönelik psikolojik silah olduğu,dinler arasında fitne-fesat yaydığı ve insanın temel özgürlüklerine karşı ” olduğu gerekçesiyle yasakladığı bilgileri geliyor.
Ah! Geriye ABD’nin, “Barış ve adaletin dini inanışlar üzerine inşa edildiği taassub hareketinin kitleleri yalnızca İslami Cihad sandıkları İslami teröre yol açtığını” anlaması kalıyor.
10.2.2013