Görünenler ve görünmeyenler!
Önce görüntüyü verelim. Bilahare, bu görüntünün arkasında yürüyen tartışma, uzlaşma, anlaşma ve gerçek savaşı anlamaya çalışalım.
Görüntü ve gürültü; hem Erdoğan hem de Ricciardione, yani Amerika, Hasdal ve Silivri’deki tutuklulukların çok uzadığını, bu durumun Türk Ordusuna zarar verdiğini belirtiyorlar.
Biz çok iyi biliyoruz ki; Türk Ordusuna operasyonu, Amerika ve iktidar birlikte yaptı.
Peki, durumu değiştiren olgu nedir?
Akla gelen birinci husus; Kuzey Irak’ın yani Barzani’n güvenliğidir.
Amerika’nın içinde bulunduğu iç ve dış çıkmazlar ve mali durum, artık bölgede asker bulundurmasını imkânsız kılıyor.
Demem o ki; Türk Ordusu ve Amerika Barzani’nin güvenliği konusunda bir antlaşmaya vardırlar.
Amerika zaten avucunun içinde olan iktidarı, Barzani’nin savunulması konusunda; başından beri kullanmaktadır.
Ancak Ordunun komuta kademesi dışında kalan subay ve diğerleri Barzani’nin güvenliğini alma konusunda isteksizdirler.
Çünkü işin içinde İran ile savaş görünmektedir.
Hasdal ve Silivri süreçleri, ordu alt kademesinde olağan üstü bir “değersizlik duygusu” yaratmış, disiplini ve görev alış-verişini tehdit eder noktaya taşımıştır.
Amerika Türk ordusunu, Kuzey Irak’ta, savaş dâhil tam olarak kullanabilmesi için, Ordunun bir bütün halinde olmasına ihtiyacı vardır.
Nihayetinde, Kuzey Irak’ta İran ordusu ve Irak ordusu ile karşı karşıya gelecek olan, kumanda kademesi değil, alt kademedir. Subaylardır.
Türk Ordusu ile Amerika arasında, Kuzey Irak’ın güvenliğinin alınması konusunda bir antlaşmanın sınırları nedir? Bilmiyoruz.
Artık şu bir gerçek ki; Amerika Türk Ordusunun tamamen dağıtılması fikrinde değildir. Amerika’nın iç ve dış çıkmazları bunu gerektirmektedir.
Taşeron kullanma fikri ağırlık kazanmaktadır.
Suriye’ye Türk Ordusunun müdahalesini de kurulacak büyük Kürdistan sebebiyle, ABD kabul etmemiştir.
İçinde yaşadığımız sürecin; ABD TSK ile yapılan antlaşmalar süreci olduğunu göstermektedir.
Çünkü Kuzey Irak’ın güvenliği kararı ileride bir savaş kararını gerektirecek bir karar olması nedeniyle, kolay verilebilecek bir karar değildir. Karar sürecinde mutlaka Türk Ordusunun da içinde olmasını gerektiren bir durumdur.
Bu kararı Amerika ve AKP kolayca alabilir, ama ordunun bu kararı alabilmesi çok zordur.
Aslında, Türk Ordusu ile Amerika arasına, Hastal dolayısı ile kan girmiştir.
TSK ve Amerika’nın anlaşmasından çok hesaplaşması gerekmektedir.
Eğer yukarıda anlamaya çalıştığımız süreç, yani anlaşma gerçekleşmişse; Hastal’a gidecek çok Rüştü Erdelhun’lar var demektir.
Açılım sürecini bu süreç ile birlikte düşünmek akılcı olacaktır.