Milletten ulusa ulustan ümmete…

Zaman Gazetesi yazarı Beşir Ayvazoğlu’nun 31 Ocak 2013 tarihli ve “Millet’in Hikâyesi” başlıklı yazısı, oldukça yankı buldu sosyal medyada. Birçok kişinin bu yazıyı arkadaşlarıyla paylaştığına şahit olduk. Ayvazoğlu, Millet hakkında oldukça geniş bir perspektif çizdikten ve bilimsel açıklamamalar yaptıktan sonra şöyle bitiriyor yazısını:

“-Millet- kelimesi bir kavram olarak ‘nation’ anlamında kullanılmakla beraber, herhangi bir etnisiteyi değil, aynı tarihi, aynı kaderi paylaşan ve başta din olmak üzere ortak değerlere sahip olan bir topluluğu ifade ediyordu. ‘Millet’, aslında son derece önemli bir mutabakat metni olan İstiklâl Marşı’nda tam da bu anlamda kullanılmıştır. Moğolca mı, Türkçe mi olduğu hâlâ kesinleşmemiş bir kelime olan ‘ulus’un Cumhuriyet devrinde ilk defa ne zaman kullanıldığını tespit etmek için özel bir araştırma yapmak gerekir. Ancak büyük bir ‘arındırma’ projesinin ilk adımlarından biri olarak Hâkimiyet-i Milliye gazetesinin isminin 28 Kasım 1934 tarihinde Ulus diye değiştirildiğini, Türk Dili Araştırma Kurumu tarafından 1935 yılında yayımlanan Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu’nda da ‘millet’ kelimesinin karşılığı olarak ‘ulus’un kaydedildiğini hatırlatmak isterim.”(1).

Millet=Din=Ümmet!

Beşir Ayvazoğlu’nun yukarıdaki ifadelerini okuyunca hemen geçtiğimiz 28 Ocak akşamı Prof. Dr. A.Bican Ercilasun’un “Milli Düşünce Merkezi” isimli kuruluşta yapmış olduğu konuşmadaki sözlerini hatırladım. Türk Dil Kurumu Eski Başkanı da olan dil bilimci Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, “Ulus” kelimesinin kökeninin halen dilimizde “Pay” anlamına gelen “Üleş” kelimesinin aslı olan Türkçe “Uluş” kelimesinden Moğolca’ya geçtiğini, Cumhuriyetle birlikte ve “Millet” yerine kaim olmak üzere “Ulus” olarak Moğolca’dan tekrar Türkçe’ye devşirildiğini söylemiştir. A.Bican Ercilasun’a göre; Arapça “Millet” kelimesi, aslında “Ümmet”, yani bir Peygamber’in getirdiği dine mensup olanların tamamı anlamına gelmektedir. “Millet” kavramı, Kur’an’da da “Ümmet” anlamında kullanılmıştır.

Aynı gece eve gelip sözlüklere baktığımda gördüm ki; TDK sözlüğünde de Moğolca “Ulus” sözcüğünün, Türkçe “Uluş” sözünden geldiği belirtilmektedir.

Arap dilinin Allamesi kabul edilen Râgıp El-İsfahani, “Müfredât” isimli “Kur’an Kavramları Sözlüğü”nde; “…’Millet’ sözcüğü ‘Din’ sözcüğü gibidir. ‘Millet’ sözcüğü ile ‘Din’ sözcüğü arasındaki farka gelince; ‘Millet’ sözcüğü, yalnızca kendisine isnat edilen nebiye izafetle kullanılır. Örneğin, ‘Fettebiû milleti İbrahîme hanîfâ: …Hanif olarak İbrahim milletine tabi olun’ ayetinde olduğu gibi. ‘Din’ ise tek tek şeriatları değil, sadece şeriatların genelini ifade etmek için kullanılır. ‘Millet’, dini teşri buyuran nebî göz önünde bulundurularak kullanılır, ‘Din’ ise, o dinin uygulayıcıları göz önünde bulundurularak kullanılır. Çünkü din, taat demektir” diyor(2).

Râgıb El-İsfahani’ye göre; “Millet” kelimesiyle aynı kökten gelen bazı kelimeler şu anlamlara da gelmektedir: Sıcak külde pişirilmiş ekmek, ateşe bırakılmış şey, insanın hissettiği hararet. Râgıb El-İsfahani’nin tanımları içinde Millet kelimesinin belli bir ırkı ya da kültürel mensubiyeti çağrıştırdığına ilişkin hiçbir kavram bulunmuyor(3).

Kur’an’da geçen “Millet” kavramı hakkında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi internet sitesinde de zaten aynı doğrultuda bilgiler verilmektedir. İşte o bilgiler:

“-Millet- kelimesi; ‘m-l-l’ kökünden din, şeriat, yol ve sünnet anlamlarında bir isimdir. Kökü olan ‘melel’; bıkmak, usanmak; ‘imlâl’ ise usandırmak demektir. Mecâzi olarak ‘ehl-i millet’ manasına gelen ‘millet’ kavramı, Kur’ân’da ‘din’ (Hac, 22/78) Türkçe’de ise ‘ulus, topluluk ve sınıf’ anlamında kullanılmaktadır. Millet kelimesi Kur’ân’da 15 âyette geçmektedir. 8 âyette ‘İbrahim’in milleti’ (İbrahim’in dini) söz konusu edilmiştir (En’âm, 6/161; Nahl, 16/123). Diğer 7 âyette ise Hıristiyan ve Yahudîlerin dinleri (Bakara, 2/120) ile Medyen halkının (A’râf, 7/88-89), Yusuf (a.s.)’ın kavminin (Ra’d, 13/37), önceki kavimlerin (İbrahim, 14/13; Kehf, 18/20) ve Mekke müşriklerinin (Sâd, 38/7) şirk dinleri söz konusu edilmiş, hak dine de (Bakara, 2/128-132) batıl dine de (Yûsuf, 12/37-38; Sâd, 38/7) millet denilmiştir.

Allah’ın, Hz. Musa (a.s.) ve Hz. İsâ (a.s.) ile gönderdiği hak dini tahrif eden (A’râf, 7/88-89; İbrahim, 14/13; Mâide, 5/13) Yahudî ve Hıristiyanların dinlerine de millet denilmiştir (Bakara, 2/120)”(4).

Türk Milleti=Türk Dini

Ancak bize göre; “Millet” sözcüğü, “Ümmet” veya “Din” anlamına da gelse, “Türk Milleti” kavramı yine de yanlış bir kullanım değildir. Hiç değilse “Türk Dini” anlamına gelir ve bu kullanım, “Uluş” veya “Üleş”ten hareketle ayrışmayı ve bölünmeyi akla getiren “Türk Ulusu” kavramından çok daha birleştirici bir kavramdır. Ayrıca bizim için “Millet” kavramı, “Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan(ancak farklı coğrafyalarda yaşasalar bile); aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği bulunan insan toplulukları” anlamında Türkçeleşmiş bir terimdir. Bu kavramın başka dillerde hangi anlamda kullanıldığı o kadar da önemli değildir.

Öte yandan, Kur’an’da da geçen “Zülkarneyn” ve “Yecüc-Mecüc” isimleri ile dün ve bugün “Çin Seddi” etrafında anlatılan rivayetlerden hareketle; “Mete” ya da “Motun” olarak da bilinen Hun Hükümdarı Oğuz Han’ın veya Göktürk Hükümdarı Bilge Kâğan’ın peygamber olabileceği şeklindeki söylenceleri göz önünde bulundurursak(5), “Oğuzlar” tabirinin, Allah’ın, peygamberi olan Oğuz’a gönderdiği emir ve nehiylere uyan insanlar topluluğu, “Göktürkler” tabirinin de Allah’ın peygamberi olan Bilge Kâğan’a ya da ne bileyim Bumin veya İstemi Kağan’a ya da Bilge Tonyukuk’a gönderdiği mesajlara uyan insanlar topluluğu anlamına geldiği sonucuna varırız(6).

Elbette bunlar, en azından şimdilik ispatlanması son derece zor olan ve sadece birer zandan ve fanteziden ibaret faraziyelerdir. Ancak bu tür faraziyelerin, Orhun Abideleri’nde yazan ilke ve prensiplerin, milletimiz açısından birer “Kutsal Metin” olma özelliğini ortadan kaldırmadığı da kesindir.

05 Şubat 2013
___________
1-http://www.zaman.com.tr/besir-ayvazoglu/milletin-hikayesi_2047539.html,
2- bkz. El-Müfredât, s, 1388-89, Çev. Yusuf Türker, Pınar Yayınları, İst.2007.
3-Age. S, 1388-89,
4-http://www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/DiniBilgilerDetay.aspx?ID=270,
5-http://tr.wikipedia.org/wiki/Z%C3%BClkarneyn#Z.C3.BClkarneyn.E2.80.99in_Kimli.C4.9Fi_Problemi,
-http://www.fikih.info/kategoriler/kiyamet/1046-zulkarneyn-kimdir.html,
6-Oktan Keleş isimli yazara bakılırsa; Zülkarneyn, direk Oğuz Han’dır. Adı geçene göre; “Oğuz” ile “Öküz” kelimeleri arasında direk ilişki vardır. Oktan Keleş’e göre Oğuz ya da Öküz; “Güçlü” ve “Dev boynuzlu” anlamına gelmektedir. Ayrıca ona göre; Oğuz Han, başına giydiği üzerinde boynuzları da olan taçlarıyla ünlüdür. Bu durumda “Çift Boynuzlu” anlamına gelen Arapça “Zülkarneyn” kelimesi Oğuz Han’ı işaret etmektedir! Oktan Keleş, Zülkarney’in Göktürk Hükümdarı Bilge Kağan olabileceği gibi, Zülkarneyn, Oğuz Han ve Bilge Kağan’ın aynı kişi olabileceğini de söylüyor. Yani Oğuz Han’ın bir lakabının da Bilge Kağan olabileceğini ifade ediyor Oktan Keleş(bkz. Oktan Keleş, “Türk Tarihine ait yeni sırlar” başlıklı yazısı, 25.12.2009, .

Mekke'nin yukarıdan panoramik görünüşü, Suudi Arabistan

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir