KENDİNİ BİL KENDİNİ

Orta Doğu gelişmeleri paralelinde Eşbaşkan Erdoğan asla vazgeçemeyeceği,” Yaratılanı Yaratan’dan dolayı sevmek ” sloganına sıkıştırdığı yeniOsmanlı misyonuyla PKK’ya silah bıraktırmak üzere İmralı sürecini başlatmıştır.
Ne ki BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’da ” Biz Sayın Öcalan’ın başlatmak istediği yeni süreci başından bu yana destekledik ” diyor!
Bu çerçevede inisyatif kullanımında Erdoğan’ın Öcalan’dan fazlasının olmadığını ve Türkiye’nin zorlu bir sürece itildiğini görmek gerekiyor.

*
Erdoğan’ın ikide-bir,” Tutturmuşlar Kürt sorunu. Kürt sorunu yok “demesi ya da İmralı sürecini sürüklemek niyetini ortaya korken bir yandan da askeri operasyonlar ve tutuklamalara devam görüntüsü vermesinin bir anlamı bulunmuyor.
Madem Türk devleti teröristlerin bulunduğu alanda hakimiyet kurumamıştır, teröristler etkisiz hale getirilememiş, sınır bölgelerinde giriş-çıkışlar kontrol edilememiş, siyasal alanda yapılan mücadele yasal çerçeveye taşınamamıştır,
Madem terörle mücadelede ulusal gücün unsurları harekete geçirilememiş ve ulusal sınırlar ötesinde terör örgütünün yuvalanabileceği ülkelerle ortak hareket sağlanamamıştır;
O halde Erdoğan’ın Türk halkını teröristlerin baskısından korumak, güvenliğini sağlamak ve devleti bölücü örgütün taleplerinden uzak tutmak stratejisinde başarısızlığını ve başarısızlığından kaynaklanan çaresizliğini de gözardı etmemek gerekiyor.
Yani İmralı sürecine ikna olan Erdoğan’dan inisyatif kullanmasını beklemek hayalden öteye gitmiyor.

*
Bu yüzden İmralı süreci ardındaki güçlerle birlikte PKK’nın, yıllardır terör ve silahlı mücadelesi ve AKP’nin de yararlandığı demokratikleşme açılımıyla, Kürtlerin farklı ideoloji,görüş ve inançları, kapalı siyasi oluşumlarıyla kurumsal kimlikleri üzerinden birlik ve dirliklerini siyasal nicelik ve nitelikleriyle kazanması anlamında Kürt Sorununu,
Ardından Türkiye’de toprağın üçte birini kapsayan alanda ve İran, Irak, Suriye’de bölünmüş Kürdistan’da kendi içindeki çeşitli gruplar yönünden kendisinden başka egemen gücü, kendi üstünde de başka egemenliği kabul etmeyen bir ulus devlet olarak Kürdistan Sorununu çözmek üzere Türk Devletine dayattığı bir prosestir.

*
Erdoğan’ın silahların bırakılmasıyla Terör Sorunu’nun sona ermesi karşılığı Kürt kimliğinin anayasal güvence ile kurumlaşması ardından Türklerin ve Kürtlerin bir arada kardeşçe ve eşitlik içinde yaşayacağı bir düzenin kurulması konusunda düşüncesinin de sığ olduğu anlaşılıyor.
Millet’in din, dil, kültür, duygu ve düşüncenin bireyden bireye farklılık gösterdiği toplum olduğunu, bir milletin tek başına farklılaşmasının Ulus’u oluşturduğunu,
Ayrılıkçılığın ise bir demokrasi ya da adalet sorunu olmaktan çok milliyetçiliğin alt ürünü olarak etnik bir azınlığın kendi ayırt edici kültürünü muhafaza etmekten ziyade,kendini daha bağımsız bir şekilde yönetme arzusu, kendi kaderini tayin etme isteği olduğunun ayırdında değildir.
O nedenle CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler’in,”Türk ulusuyla Kürt milliyeti eşit olamaz. Türk bir ulusun, Kürt bir milliyetin adıdır “açıklamasına -tıpkı, uluslaşma yolunda BDP/PKK’nın yaptığı gibi “Irkçı” bir söylem muamelesi yapıyor,ulusal bütünlüğü çözmeye çalışıyor.
Hem de İmralı sürecinde Öcalan’ın dışında kalan Kürt bileşenlerini çözüm karşıtı göstermek suretiyle süreci basitleştiriyor -bu suretle,Türk ulusunun siyasal dinamiklerini uyuşturarak etkisizleştirme, süreç dışına savurmayı öngörüyor.

*
Halbuki BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, AKP’nin yakın zamanda ortaya koyduğu zorlayıcı pratiklerden sonra birdenbire düşüncesinin değişmesi zaferini yaşamaktadır.
Coşkuyla harıl-harıl terör sorununun çözülmesi ardından Kürtler özgürleşinceye kadar Kürt Sorununda mücadele zemini olarak dağın yerini şehirlerin, kan ve gözyaşıyla beslenen silahın yerini demokratik ve barışçıl yöntemleri esas alan kitlesel eylemlerin sürdürüleceği yakın gelecek için Kürt halkında Kürdistani Yaklaşımın oluşturulmasını yönetiyor.
Demokratik Özerklik ilanından bugüne, kitleselleşmenin taban örgütlenmesinden hareketle daha çok aktifleşilmiş, orta sınıf içinde örgütlenmeye başlanılmış, tabana doğru aydınlatma çalışmalarında genişlenilmiş, kitlesel kadın hareketliliği ve alternatif medya aktivizmini oluşturmuştur.
Şimdi de muhafazakar, liberal demokrat ya da sol demokrat ya da sade vatandaş komşumuz,arkadaşımız, Kürt kardeşlerimizin ve dostlarının da Kürt Ulusu bilincinde kenetlenmesine ve Türk Ulusuna karşı mücadele yürütmesine çalışılıyor.
Kürt kardeşle,Türk kardeşin ayrılması hedefleniyor!

*
Başbakan Erdoğan -keşke,3 ülkeyi kapsayan Avrupa turunda bulunduğu Çek Cumhuriyeti’de bölünme konusunda bilgilenmiş olsaydı!
1989’da Çekoslavakya ekonomisi ve nufusu güçlü Çekler ile milliyetçilikten uzak,siyasi ve ekonomik gücü olmayan Slovaklardan oluşuyordu.
Doğu Bloku’nun çözülmesiyle toplumsal hareketlenmeler başladı,1990 yazına iki federal devlet olarak girildi.
Ne Çekler ne Slovakların çoğunluğu ülkenin ayrılmasını istemiyordu, devletin biçimi ve ismi konusunda tartışmalar kısa sürede ayrılık görüşmelerine döndü.
Allah’tan eğitimleri güçlüydü, sorun yaşanmadan 2′ ye 1 oranında bir yasayla ülkenin toprakları, kaynakları, malları paylaşıldı; Çek Çek Cumhuriyeti’ne ve Slovak Slovakya Cumhuriyeti’ne döndü!

*
Ya Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti?
Çekoslavakya gibi Doğu Blok’unun çözüldüğü aynı tarihlerde etnik çekişmelere uğradı.
Federasyonu oluşturan cumhuriyetler ekonomik ve siyasi alanda merkezden neredeyse bağımsız davranmaya başladılar.
20 yıl süren çok kanlı bir süreç sonunda -bugün,yedi ayrı egemen ülkeye bölünmüştür.

*
Türkiye bu iki örnekle mukayesen Başbakan Erdoğan iktidarıyla Yugoslavya’yı andırıyor -üstelik, ok yaydan çıkmış bulunuyor.

6.2.2013

6.2.2013 - ocalan

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir