NECDET BULUZ
1993 yılında Azerbaycan’a karşı açılan savaşta, Suriyeli Ermenilerin de rol aldığı ve Yukarı Karabağ’ın işgalinden sonra bu topraklara bazılarının yerleştiğini biliyoruz. Şimdi ise, Ermenistan, işgal altındaki bu toprakları meşrulaştırmak, kendi topraklarına katmak için çalışmalara hız verdiğini de izliyoruz. Amerika’nın ve Avrupa’nın da desteğini alan Ermeniler, Rusya’nın da dolduruşu ile bir oldu-bitti ile Yukarı Karabağ’ı yutmaya çalışıyor.
Geçtiğimiz günlerde Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı’ndan konu ile ilgili bir açıklama yapıldı ve “ Suriyeli Ermenilerin işgali altındaki Yukarı Karabağ topraklarına yerleştirilmesinden büyük rahatsızlık duymaktayız” denildi. Azerbaycan Dışişleri Bakan Yardımcısı Araz Azimov, yaptığı açıklamada, Suriye’den kaçan Ermenilerin Türkiye üzerinden bölgeye nakledilmesinin de kabul edilebilir bir şey olmadığına dikkatleri çekti.
TÜRK TOPRAKLARI KULLANILIYOR
Azerbaycan, işgal altındaki topraklarının er veya geç yeniden Azerbaycan’a katılması için yoğun bir mücadele veriyor. Hatta bu konuda topraklarını savaş yolu ile de olsa almaya kararlı olduklarını açıklıyor. Biz de buna yürekten destek veriyoruz. Ancak, Suriye’deki karışıklıklardan istifade ederek ve Türkiye topraklarının kullanılarak Suriyeli Ermenilerin de bu işgal topraklarına nakillerini hem tehlikeli, hem de büyük bir stratejik hata olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin böyle bir operasyon ve nakil işlemlerine izin vermemesi gerektiğini düşünüyoruz.
Konuya biraz daha yakından bakalım:
Ermenilerin Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye, buradan da Ermenistan’a geçtiği bazı resmi kaynaklarca doğrulanıyor. Bu da şunu gösteriyor: Türkiye, Ermenilere sınır kapısı jestini 16 Ocak’tan önce açarak göstermiş bulunuyor. Suriye’den kaçan birçok Ermeni, Türkiye dahil birçok noktadan ülkelerine dönüyor. Burada, Türkiye’nin duruşu ve bu geçişlerde Ermenilere tanıdığı esneklik tartışılmalıdır.
ERMENİ SINIR KAPISI AÇILDI MI?
Suriyeli Ermenilerin Yukarı Karabağ’a yerleştirilmesinin de altında yatan bazı gerçekler vardır ve bunların da görülmesi gerekiyor. 1993 yılında, Ermeni kökenli 300 Suriyeli, Karabağ’da Azerbaycan’a karşı savaşmıştı. Bugün de mülteciler arasında teröristlerin olabileceği, onların mülteci sıfatı adı altında terörist faaliyetlerde bulunabileceği de düşünülmelidir. Zaten Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı’nın endişeleri de bu noktadan kaynaklanıyor.
Ermeni kaynakları da yaptıkları açıklamalarda, Suriye’den kaçan Ermenilerin Türkiye topraklarından Ermenistan’a geçtiklerini doğruluyor. Yukarıda da vurguladığımız gibi, demek ki, Türkiye sınır kapısını açmış bulunuyor. Bu konuda Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın hiçbir açıklama yapmaması da kafaları karıştırıyor.
Örneğin, Amerikanın Ses Radyosu bu konuda geniş bir program da yayınladı. Bu programda mültecilerin konvoylarla taşıyabildiklerini alıp, Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye, oradan da Ermenistan sınırına vardıklarını ve sınır kapısından da Ermenistan’a geçtikleri bildiriliyor. Burada bir yalan, ya da yanlış bilgi varsa, bunun doğrusunun açıklanması gerekiyor. Bütün bu olan bitenler karşısında da bizim Dışişleri suskunluğunu sürdürüyor.
İLGİSİZ KALAMAYIZ
Burada asıl sorgulanması gereken konuya geçelim:
Yukarı Karabağ, bir Türk toprağıdır. Bu toprakların da bir an önce Ermeni işgali altından kurtarılması gerekiyor. Türkiye, bu konuda bugüne kadar etkili bir politika üretemedi. Kaldı ki, Amerika’nın ve Batı’nın baskısı ile Ermenistan’ı bile kucakladı, tavizler vermeye başladı. Bu da Ermenistan’ı iyice şımarttı. Bugün gelinen noktaya baktığımızda değişen hiçbir şeyin olmadığını görüyoruz.
Tıpkı, Kuzey Irak topraklarındaki Kerkük’te ve burada yaşayan 2,5 milyon Türkmenlere karşı olan ilgisizliğin aynısı Yukarı Karabağ için de sürdürülüyor. Bütün bu yanlış politikalarda Amerika ve Batı’nın etkisini ve baskısını unutmamak gerekiyor. Siz, bir politika uyguluyorsanız, bu politikada samimi olmak durumundasınız. Yalpalamak, bugün söylediğini, yarın değiştirmek, ya da dış güçlerin dümen suyu ile hareket etmek doğrulardan şaşmak demektir.
İşgal altındaki Yukarı Karabağ sorunu, sadece Azerbaycan’ın sorunu değildir, Türkiye’nin de diğer Türk devletlerinin de sorunudur. Hatta Türkiye’yi birinci derecede ilgilendiren bir sorundur. Ama bugün bakıyoruz, dış güçlerin etkisi ve baskısı ile Türkiye, sanki Ermenilerle işbirliği yapıyor. Bütün bunlar, Suriye politikalarımızdaki yanlışlıkların birer uzantısından başka bir şey değildir.
e.mail: necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın