demokrasi ve eleştiriyi hazmedebilmek

 

NECDET BULUZ

 

                                                     Son günlerde dikkat ediyor musunuz, tepkilerini çeşitli yollardan dile getirenlere izin verilmiyor, gözaltına alınıyor, dövülüyor, yerlerde sürükleniyor, hatta tehdide varan sözlerle yıldırılmaya çalışılıyor. Bunun adına de “demokrasi” deniliyor. Hâlbuki demokrasilerde eleştiriler, gösteriler, hukuk çerçevesi içinde pankart açma, yürüyüşler doğaldır. İleri demokrasilerde bunlar hiçbir zaman suç olmamıştır.

                                                     Geçenlerde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Grup toplantısında yaptığı konuşmayı dinliyorduk. Bahçeli, konu ile ilgili olarak Başbakan Erdoğan’ın Gaziantep’te atama bekleyen ve tepkisini dile getiren bir öğretmene “O oy senin olsun, al o oyu kendine sakla” dediğini anımsatıyor, bu sözün demokrasiye saygısızlık, söz söyleme özgürlüğüne darbe olduğunu söylüyordu.

                                                    SESİNİ YÜKSELTTİ DİYE

                                                     Bu konu, bizim de dikkatimizi çekmişti. Atama bekleyen bir öğretmenin, isteğini söylemesi, eğer bu ülkeyi yöneten Başbakan’dan böylesine tepki alıyor, daha sonra bu sözleri söyleyen öğretmen adayı apar topar korumacalarca gözaltına alınıyorsa, burada demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Burada söz hakkı özgürlüğünden söz edilemez.

                                                      Ne olmuş yani, bir öğretmen adayı isteğini dile getirmiştir. Silah mı çekmiştir, küfür ve hakaret mi etmiştir? Etrafa mı saldırmıştır? Ne olmuştur? Başbakan’dan atama isteyen bu öğretmen adayı bölücülük mü yapmıştır, vatan haini midir, nedir yani?

                                                      Burada Başbakan’ın konuya yaklaşımı da eleştirilecek kadar derindir. Erdoğan “Biz ne dersek o olur, başka bir şey beklemeyin” diyor. Üslup, bir Başbakan’a, bir devlet adamına yakışan bir üslup değildir. Başbakan, herkesi kucaklamak, herkese aynı mesafede olmak durumundadır. Ağzından çıka her kelimeye dikkat etmesi gerekiyor. Tehditkâr ve iteleyici sözlerin Erdoğan’a yakışmadığını da söyleyelim.  

                                                      HER KESİME EŞİT MESAFEDE OLUNMALI

                                                      Sorun, hiç kuşkusuz Gaziantep’deki bu olayla da sınırlı değildir. Nerede bir masumane direniş, yürüyüş, sesini yükselten olsa, polis hemen göz altılara başlıyor. Neden? Bu, bir yerde korku imparatorluğu yaratmak değil midir? Biz, demokrasiyi ve eleştiriyi hazmedemiyorsak, toplumsal barışı nasıl sağlayacağız?

                                                       3 PKK’lı kadının cenaze töreninde Diyarbakır’da kenti PKK yandaşlarına teslim edenler, “Çözüm ve barıştan” söz ediyorlar. İkinci bir Habur faciasının yaşanmasına göz yumanlar, bölücülere ses çıkarmazken, ne acıdır ki, atamasını bekleyen bir öğretmen adayının isteğine tahammül edemiyor.

                                                       Geçenlerde televizyonlarda yine bir direniş haberi izledik. Mersin’deki bu direnişte, polis hem tüm direniş gösterenleri teker teker toplayıp, gözaltına alıyordu. Bir direnişçi ise gözaltı konusunda “Biz, saldırmıyoruz, pankart açmıyoruz, saygılı hareket ediyoruz. Hakkımızı almak için burada toplandık. Bir hükümet yetkilisinin açıklama yapmasını bekliyoruz. Niye bizi gözaltına alıyorsunuz?” diye direndirdiğini izledik. Polis “Gözaltına alındınız, emir böyle” diyordu.

                                                        Bizim görüşümüz açıktır. Bölücülük yapan, yasalara aykırı hareket eden, şiddet uygulayan, silah taşıyan, etrafa zarar veren kim varsa, bunlar kimse güvenlik güçlerimiz bunlarla mücadele etsin. Gözaltılar da olsun, suçlularsa hapis cezalarına da çarptırılsın. Buna hiç kimsenin itirazı olmaz. Sistemi ve kuralları yıkmak isteyenlere her zaman biz de karşıyız. Güvenlik güçlerimiz de hiç kuşkusuz görevlerini yerine getireceklerdir.

                                                        ERDOĞAN ELEŞTİRİLMEK İSTENMİYOR

                                                         Bunun adını siz koyunuz. Bu olay, yıldırma, sindirme değil midir? Demokrasiye ve söz hakkına darbe değil midir? Aynı olayları üniversite öğrencilerinin tepki yürüyüşlerinde de görüyoruz. Bu olayları Türkiye’nin hemen her tarafında hakkını arayan, sesini yükseltenlere karşı da görüyor ve izliyoruz. Hak arayışlarına, haklı tepkilere kulak verebilmeliyiz, eleştirilere açık olmalıyız ve tahammül edebilmeliyiz. Toplumsal barışı ancak bu şekilde sağlayabileceğimizi hiçbir zaman unutmayalım.

                                                         Açık olan şudur:

                                                         Bugünkü Hükmet, özellikle de Başbakan Erdoğan, kesinlikle eleştirilmek istenmiyor. Hangi kesimden bir eleştiri gelse, Erdoğan buna çok şiddetli tepki gösteriyor. Bunun, sadece sokakla sınırlı olmadığını da görüyoruz. Herhangi bir sivil toplum örgütü, muhalefet partileri, medya, kim olursa olsun, nereden gelirse gelsin eleştiri istemiyor. Gelirse de sert tepki gösteriyor, hatta tehditkâr sözler bile söyleyebiliyor. Başbakan, güç kazandıkça bunun dozunu da artırıyor. Biz, bunu son derece tehlikeli görüyoruz.

e.mail: [email protected]

 

                                                      

                                                     

NECDET BULUZ - 11330964 10153104547503612 37923365 o

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir