Yeni Anayasa’da Kürt kimliğine hak tanınması,4.Yargı Paketi’nde Terörle Mücadele Yasası’nı deşen düzenlemeler ardından tutuklu Kürtlerin serbest bırakılması karşılığında PKK’ya silah bıraktırma girişiminde İmralı’da Abdullah Öcalan ve Kandil’de örgütle başlatılan süreç devam ediyor.
Türk Milleti dolu dizgin – bir yanda,içi kof bir barışa – öte yanda, Paris Suikastinin karanlığında iktidarın “PKK içi hesaplaşma”, BDP’nin “Türk Gladyosu” goygoyuyla oluşturulan korkuyla bu barışa minnet etmeye yönlendiriliyor.
*
Bir devlet “Millet,ülke,egemenlik”olmak üzere üç unsurdan oluşuyor.
Bakınız -bugün, Türk Devletinin egemenliği; ABD’nin çıkarları yönünde Orta Doğu’da kalıcı,radikal dönüşümler için verdiği savaşımda,Türkiye’deki varlığını bir kısım halkın kanaatleri veya hükümetlerle değişmeyecek denli köklü ilişkiler üzerinden geliştirmesi, devletin en üst yönetimi -özellikle,askerle oluşturduğu yakınlıkları egemenliğine güvence olarak değerlendirmesi ile kısa sürede, iki kademede el değiştirilmiş bulunuyor.
*
Önce ABD’nin Türkiye’de siyasal iktidara ve bir cemaate verdiği destekle devlet politikasında Türk Milleti çerçevesi; esaslı bir kadro hareketiyle devletin elit kadrolarını oluşturan merkezi,yerel,özerk idarelerden, Danıştay,Yargıtay,Sayıştay,Anayasa Mahkemesi,CHP,TSK,Üniversiteler ve medyadan silinmiştir.
Siyasi iktidarın hareketini kısıtlayan ekonomik dengelerin yeniden düzenlemesi karşılığında Orta Doğu’ya yönelik politikalarda açık işbirliği ve kurumlaşmalar da oluşturulmuş- şimdi, yeni İmralı girişimi ile sorunlu Türkiye,Suriye,Irak ve İran ortak bileşeninde Kürt kimliği kartı ileri sürülüyor.
*
Sonra Milli İstihbarat Teşkilatı;Türkiye’nin demokratikleşmesini öngören ABD/CIA unsurları,demokratikleşme için Kürt Sorununun çözülmesini öngören İsrail/MOSSAD ,TSK’nın stratejisi belirleyen NATO ve yerli işbirlikçi unsurlar bileşkesinden bir dip dalgasını andırırcasına belirmiş -bugün,Türk Devletinin egemenidir,Türkiye’nin hem siyasetini hem askerini yönetiyor.
Yeni egemen malum çıkarları doğrultusunda PKK’ya silah bıraktırma girişiminin Orta Doğu’da egemenliğine karşıt bir cephenin çıkmaması halinde başarılı olacağını öngörmek gerekiyor!
*
Türk Devletinin “Millet” unsurunu Fransız Filozof Ernest Renan’ın,1882 “Millet Nedir” adlı eserindeki,”insan, ne ırkının, ne dilinin, ne de dininin, ne de nehirlerin izlediği yolun, ne de sıradağların yönünün eseridir. Sağlam duygulu ve sıcak kalpli insanların bir araya gelmesi manevî bir şuur yaratır ki, buna millet denir”düşüncesi ile eş yorumda,
Atatürk’ün “Zengin bir hatıra mirasına sahip bulunan,beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvafakatte samimi olan, sahip olunan mirasın muhafazasına beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden meydana gelen cemiyete millet namı verilir” ifadesindeki kristalize hâl belirliyor.
*
Anayasa Başlangıcı’nda yer alan Atatürk Milliyetçiliğinin “topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu”ifadesi Türk Milletinin asla ırkî,dinî ve dil gibi bir obje ile tanımlanmayacağı anlamındadır.
*
Ne ki, Türk Milleti yine Anayasa’da belirlediği üzere,”Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi”dir -dolayısıyla başka milletleri düşman gören bir anlayışta olamaz – rağmen, PKK’ya silah bıraktırma karşılığında Kürt kimliğine verilecek haklarla devleti oluşturan Millet unsurunun her türlü tecellide ayrıştırılmasında haklılık bulunmuyor.
Yeni İmralı girişimi Türk Milletinin devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi Türk sayan, dil, ırk ve din gibi düşüncelerle yapılacak her türlü ayrımı reddeden, birleştirici ve bütünleştirici anlayışına son veriyor.
*
Bir devleti oluşturan üç unsurdan egemenlik bir süre önce verilmiştir.
Türk Milleti PKK’ya silah bıraktırma girişimi karşılığında çıkarılacak yeni Anayasa ile çöküntüye uğratılacaktır.
Bunu kaçınılmaz bir akıbet olarak kısa sürede Türk ülkesinin de bölünmesi sonucu bekliyor.
*
Türk ülkesinin yok edilme kertesinin mimarı ve yeni İmralı girişimi ile Başkan olmaktan başka yolu olmadığı bilincinde Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısından – orada,Çin’ de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile karşılıklı kafa bulmaktadırlar.
Erdoğan “Hani CHP Atatürk’ün partisiydi? Ulusalcı mısın,milliyetçi misin,solcu musun karar ver” diyor.
Atatürk’ün makamında bir ruh fukarası tilki kurnazlığı ve serçe hafifliğiyle sek-sek sekerek gezdiği gözden-gönülden uzak Çin Seddi’nden yanıt veriyor.
“Bizim partimizin kuralları bellidir.İlkeleri bellidir.Kurallara ilkelere uyanlarla yolumuza devam ederiz.Biz sosyal demokrat bir partiyiz”diyor.
*
Ne ulusalcı ne de milliyetçiymiş! Yahu -hiç değilse bu kritik süreçte o adlı-sanlı partide Atatürk Milliyetçisi olsan!
Ne ki, o bir Atatürkçü lider olma görevini ve bu görevin anlamını partililerinin nazarında soğutmakta, sahteleştirdiği partisiyle kitleleri olabildiğince eylemeye çalışmaktadır.
*
Vallahi,dünya batsa CHP’de Genel Başkan görevlisi bu zatın umurunda olmaz!
Doğrusu,Türk Milletinin beher bireyinin ülkesi adına kutsal savaşımını bu zat’tan başlatması gerekiyor.
16.1.2013