CÜLUS BAHŞİŞİ BÜYÜK KÜRDİSTAN

  
 
Meclis Uzlaşma Komisyonunda  başkanlık sisteminde uzlaşma sağlanamadığı için yeni Anayasa taslağı görüşmeleri tıkanmıştır.
Başbakan Erdoğan,”Uzlaşma Komisyonu karar mercii değildir,uzlaşma olmayınca biz kendi anayasa taslağımızı getiririz,gerekirse referanduma gideriz”diyor.
PKK’nın silah bırakması konusunda Oslo’da başlayan görüşmelerden sonra ikinci görüşmelerin direkt olarak İmralı ile yapıldığını da açıklıyor…

*
Ardından Meclis Başkanı Cemil Çiçek’e,”31 Aralık 2012 hedefi tutturulamadı.Bu aşamadan sonra makul net bir süre belirlensin.Bu süre sonunda da anayasa taslağı ortaya konulamazsa komisyonun devam etmesinin manası yok.Uzlaşma Komisyonu çalışması başarısızlığa uğrarsa biz uyum sağlayacağımız bir ya da iki partiyle yola devam ederiz ya da AKP olarak kendi teklifimizi gündeme getiririz” mesajı veriyor.
Çiçek’in Meclis’te siyasi parti liderleriyle görüşmesi henüz bitmiştir ki -Ooooo,Kürt milliyetçisi ve PKK destekçisi BDP’den Ayla Akad,  DTK’dan Eşbaşkan Ahmet Türk İmralı adasında Abdullah Öcalan ile aşamalı sürece bağlı devam edeceği öngörülen bir görüşme yapıyor.
Kamuoyunda “annelerin ağlamaması”için PKK’ya bağlı silahlı unsurların sınır dışına çekilmesi,silahların bırakılması ve kalıcı ateşkes beklentisi oluşturuluyor!
Mütemadiyen bir beklenti oluşuyor-ama,umuda düşürülenlerin hükümetin samimiyetini ve ehliyetini dikkatle algılaması gerekiyor…

*
Lütfen hatırlayınız, hükümet 2008- 2011’de devletin resmi bir heyetini,”Barış ve Kardeşlik Projesi” çerçevesinde belli aralıklarla İmralı’da Öcalan ile devamında örgütle Oslo’da olmak üzere müzakerelerde görevlendirmiştir.
Bu,hükümetin daha o tarihte “Kürtçü Ayrışmayı” bir kurum olarak kabul ettiğini gösteriyor.
Çünkü müzakereler Öcalan’ın 2009’da cezaevi yönetimine teslim ettiği ancak devletin menfaatlerine aykırı bulunması nedeniyle el konulan 10 ilke ve 3 aşamalı yol haritası çerçevesinde yapılıyor.
10 ilkeyi -işte,Demokratik Ulus İlkesi,Ortak Vatan,Demokratik Cumhuriyet,Demokratik Anayasa,Demokratik Çözüm,Bireysel ve Kollektif Hakların Ayrılmazlığı,İdeolojik Bağımsızlık ve Özgürlük,Tarihsellik ve Şimdilik İlkesi,Ahlak ve Vicdan,Demokrasilerin Öz Savunması ilkeleri oluşturuyor.
3 aşamalı çözüm planı ise PKK’nın çatışmazlık ortamını kalıcı olarak ilan etmesi,TBMM onayından geçen Hakîkat ve Uzlaşma Komisyonu’nun teşkili ve Demokratikleşme’nin anayasa ve yasalara işlenmesi sürecidir.
İlave olarak örgütün silahlı güçlerinin yurt dışına çıkarılması,genel af ilanı,vatandaşlıktan çıkarılan ve mülteci konumuna düşmüş olanların yurda dönüşleri öngörülüyor-ki, koca bir “Vay Anasına” çekmek gerekiyor!

*
Ne ki 12 Haziran 2011 Genel seçimlerine doğru Öcalan,yerleşik konuma oturtmak üzere Kürt kimliğine özgürlük talebinde bulunuyor,”Ya 12 Haziran’dan sonra büyük anlaşma olur ya da topyekün büyük bir savaş olabilir,kıyamet kopar” diyor!
Kürtçü siyaset için hem genel seçimde yeterli milletvekili hem de finansman sağlamaya yönelik idari ve mali ayrıcalıklar talep etmektedir.
Fakat PKK’nın konfederalist, toplumcu siyaset  ve ekonomi felsefesi ile hükümetin Büyük Ortadoğu coğrafyasına yayılmacı  islami-liberalizmi  eşyanın tabiatı gereği uzlaşamıyor.
Temmuz 2011’de Kürtçülük “Demokratik Özerk Kürdistan” konsepti ile Kürt toplumunun ekonomi,siyasal,hukukî,öz savunma,sosyo-ekonomi,ekoloji ve diplomasi örgütlülüğü yönünde sivil itaatsizlik eylemlerini başlatıyor.
Karşılığında hükümet “Güvenlikçi Yaklaşım”ya da”Terörle mücadele,siyasetle müzakere” stratejisini yeni bir yol haritası olarak sunuyor.

*
Öte yanda o zamanda  ABD’nin Türkiye’den İslam ülkelerini sömürüye açmak,kontrol etmek ve güvenlik içinde İsrail’in itikâdi hedeflerine yol açmak üzere “İslam Birliği” kışkırtmasıyla ulusal devletlerin aşılması,sınırların anlamsızlaştırılması projesi  de yürütülmektedir.
Kürtler Türkiye,Irak,İran,Suriye coğrafyasında uluslararası-bölgesel güçler ve konjonktürel-stratejik şartlar etkisiyle öncelikle bir parti gibi hareket etme zorluklarına rağmen, bu süreçte yok edilmemek için kimlikleri üzerinden  Büyük Kürdistan’da uluslaşma hedefini ilerletiyor.
Türkiye’de PKK, diğer bölgelerdeki Kürt hareketleriyle eş zamanlı kendi payına düşeni Doğu Anadolu’da Devrimci Halk Savaşı Stratejisi ile işletiyor.

*
Kanlı sürecin -şimdi bu aşamasında, İmralı’da Abdullah Öcalan ile devam edeceği öngörülen görüşmelerin yeniden başlamasıyla oluşturulan beklentilerin kamuoyunda yine hüsrana dönüşmemesi için,
Hükümetin bugüne kadar halkın teröristlerin baskısından korunması,güvenliğin sağlanmasında terörle mücadele stratejisini belirleyen temel unsurlardaki başarılarını değerlendirilmesi gerekiyor.

*
Yani teröristlerin bulunduğu alanda hakimiyet kurulmuş mudur,Terörist nerede ise etkisiz hale getirilmiş midir,Sınır bölgelerinde giriş-çıkışlar kontrol edilebiliyor mu,Siyasal alanda yapılan mücadelenin yasal çerçevede olması temin edilmiş midir?
Ya da mücadele sürecinin kısaltılmasında terör örgütüne katılımlar kontrol altında mıdır, Yasal düzenlemelerle teröristlerin caydırılması ve çok boyutlu bir terörle mücadele programı hazırlanmış mıdır?
Ya da örgütün uluslararası desteği kesilmiş,finansman yolları engellenmiş midir, herşeyden önce terörle mücadele ulusal gücün  ekonomi,sosyo-kültürel,eğitim,güvenlik gibi bütün unsurlarıyla yapılmakta mıdır ve ulusal sınırlar ötesinde terör örgütünün yuvalanabileceği ülkelerle de ortak hareket edilebiliyor mu?

*
Aslında bu soruların yanıtı,12 Eylül 2012’de Abdullah Öcalan’a yönelik tecritin kaldırılması ve Kürtçenin kamusal alanda kullanılması talepleriyle cezaevlerinde PKK-KCK tutuklularının başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevinin -ancak,Öcalan’ın ilettiği ‘eylemlerinin yerini bulduğu ve amacına ulaştığı’ mesajıyla  sonlandırıldığı süreç belirliyor.
Açlık grevi taleplerinde esasın karşılamamasına rağmen Kürtlerin lideri olarak Öcalan’a başvurulması tecritin hafifletildiği anlamındaydı.
Kamuoyuna AKP iktidarı ile Öcalan arasındaki görüşmelerin sorun çözücü nitelikte olacağı beklentisi oluşturuldu.
Yerleşim yerlerinde kurulu PKK’nın  hiyerarşik, kadro merkezli örgütselliği ve kitlesel hareketliliği sağlayan mekanizmalarının  diri kaldığı anlaşıldı -dolayısıyla,açlık grevleri sürecinde hükümetin  PKK’nın demokratik özerklik ilanından sonra hedeflediği tabandan-yukarı doğru mahalle meclisleri,kent konseyleri yapılanmasında görevli PKK-KCK-BBP çalışanlarına düzenlediği operasyonlardan sonuç alamadığı görüldü.
PKK’nın büyük yerleşimlerde kitleselleşmenin taban örgütlenmesinden hareketle daha çok aktifleştiği,orta sınıf içinde örgütlendiği, tabana doğru aydınlatma çalışmalarında genişlediği ve kitlesel kadın hareketliliği ve alternatif medya aktivizmi oluşturduğu anlaşıldı.

*
Hükümet’in”Güvenlikçi Yaklaşım” stratejisi çökmüştür.
Bir terör örgütünün palazlanmasına neden olup sonra yenilen bir hükümetin -şimdi,yeniden İmralı’da Öcalan’ın 10 temel ilkesi,3 aşamalı çözüm planına benzer bir öngörüyle müzakerede olması Türkiye ulus/üniter devletine kast anlamına geliyor.
Bu suretle PKK yarınlarda Büyük Kürdistan’a uzanmak üzere özerk bölgesinde silahlı ve politik güc olarak siyasal sisteme dahil olmanın kapısını aralıyor.

*

“Bir Başkan Olmak Mecburiyeti”‘nde Başbakan Erdoğan’ın “Uzlaşma Komisyonu çalışması başarısızlığa uğrarsa biz uyum sağlayacağımız bir ya da iki partiyle yola devam ederiz ya da AKP olarak kendi teklifimizi gündeme getiririz”ifadesi anlaşılıyor.
 Başkanın cülus bahşişi Büyük Kürdistan’dır.
 
5.1.2013
  
  Meclis Uzlaşma Komisyonunda  başkanlık sisteminde uzlaşma sağlanamadığı için yeni Anayasa taslağı görüşmeleri tıkanmıştır.
Başbakan Erdoğan,"Uzlaşma Komisyonu karar mercii değildir,uzlaşma olmayınca biz kendi anayasa taslağımızı getiririz,gerekirse referanduma gideriz"diyor.
PKK'nın silah bırakması konusunda Oslo'da başlayan görüşmelerden sonra ikinci görüşmelerin direkt olarak İmralı ile yapıldığını da açıklıyor...</p>
<p>*
Ardından Meclis Başkanı Cemil Çiçek'e,"31 Aralık 2012 hedefi tutturulamadı.Bu aşamadan sonra makul net bir süre belirlensin.Bu süre sonunda da anayasa taslağı ortaya konulamazsa komisyonun devam etmesinin manası yok.Uzlaşma Komisyonu çalışması başarısızlığa uğrarsa biz uyum sağlayacağımız bir ya da iki partiyle yola devam ederiz ya da AKP olarak kendi teklifimizi gündeme getiririz" mesajı veriyor.
Çiçek'in Meclis'te siyasi parti liderleriyle görüşmesi henüz bitmiştir ki -Ooooo,Kürt milliyetçisi ve PKK destekçisi BDP'den Ayla Akad,  DTK'dan Eşbaşkan Ahmet Türk İmralı adasında Abdullah Öcalan ile aşamalı sürece bağlı devam edeceği öngörülen bir görüşme yapıyor.
Kamuoyunda "annelerin ağlamaması"için PKK'ya bağlı silahlı unsurların sınır dışına çekilmesi,silahların bırakılması ve kalıcı ateşkes beklentisi oluşturuluyor!
Mütemadiyen bir beklenti oluşuyor-ama,umuda düşürülenlerin hükümetin samimiyetini ve ehliyetini dikkatle algılaması gerekiyor...</p>
<p>*
Lütfen hatırlayınız, hükümet 2008- 2011'de devletin resmi bir heyetini,"Barış ve Kardeşlik Projesi" çerçevesinde belli aralıklarla İmralı'da Öcalan ile devamında örgütle Oslo'da olmak üzere müzakerelerde görevlendirmiştir.
Bu,hükümetin daha o tarihte "Kürtçü Ayrışmayı" bir kurum olarak kabul ettiğini gösteriyor.
Çünkü müzakereler Öcalan'ın 2009'da cezaevi yönetimine teslim ettiği ancak devletin menfaatlerine aykırı bulunması nedeniyle el konulan 10 ilke ve 3 aşamalı yol haritası çerçevesinde yapılıyor.
10 ilkeyi -işte,Demokratik Ulus İlkesi,Ortak Vatan,Demokratik Cumhuriyet,Demokratik Anayasa,Demokratik Çözüm,Bireysel ve Kollektif Hakların Ayrılmazlığı,İdeolojik Bağımsızlık ve Özgürlük,Tarihsellik ve Şimdilik İlkesi,Ahlak ve Vicdan,Demokrasilerin Öz Savunması ilkeleri oluşturuyor.
3 aşamalı çözüm planı ise PKK'nın çatışmazlık ortamını kalıcı olarak ilan etmesi,TBMM onayından geçen Hakîkat ve Uzlaşma Komisyonu'nun teşkili ve Demokratikleşme'nin anayasa ve yasalara işlenmesi sürecidir.
İlave olarak örgütün silahlı güçlerinin yurt dışına çıkarılması,genel af ilanı,vatandaşlıktan çıkarılan ve mülteci konumuna düşmüş olanların yurda dönüşleri öngörülüyor-ki, koca bir "Vay Anasına" çekmek gerekiyor!</p>
<p>*
Ne ki 12 Haziran 2011 Genel seçimlerine doğru Öcalan,yerleşik konuma oturtmak üzere Kürt kimliğine özgürlük talebinde bulunuyor,"Ya 12 Haziran'dan sonra büyük anlaşma olur ya da topyekün büyük bir savaş olabilir,kıyamet kopar" diyor!
Kürtçü siyaset için hem genel seçimde yeterli milletvekili hem de finansman sağlamaya yönelik idari ve mali ayrıcalıklar talep etmektedir.
Fakat PKK'nın konfederalist, toplumcu siyaset  ve ekonomi felsefesi ile hükümetin Büyük Ortadoğu coğrafyasına yayılmacı  islami-liberalizmi  eşyanın tabiatı gereği uzlaşamıyor.
Temmuz 2011'de Kürtçülük "Demokratik Özerk Kürdistan" konsepti ile Kürt toplumunun ekonomi,siyasal,hukukî,öz savunma,sosyo-ekonomi,ekoloji ve diplomasi örgütlülüğü yönünde sivil itaatsizlik eylemlerini başlatıyor.
Karşılığında hükümet "Güvenlikçi Yaklaşım"ya da"Terörle mücadele,siyasetle müzakere" stratejisini yeni bir yol haritası olarak sunuyor.</p>
<p>*
Öte yanda o zamanda  ABD'nin Türkiye'den İslam ülkelerini sömürüye açmak,kontrol etmek ve güvenlik içinde İsrail'in itikâdi hedeflerine yol açmak üzere "İslam Birliği" kışkırtmasıyla ulusal devletlerin aşılması,sınırların anlamsızlaştırılması projesi  de yürütülmektedir.
Kürtler Türkiye,Irak,İran,Suriye coğrafyasında uluslararası-bölgesel güçler ve konjonktürel-stratejik şartlar etkisiyle öncelikle bir parti gibi hareket etme zorluklarına rağmen, bu süreçte yok edilmemek için kimlikleri üzerinden  Büyük Kürdistan'da uluslaşma hedefini ilerletiyor.
Türkiye'de PKK, diğer bölgelerdeki Kürt hareketleriyle eş zamanlı kendi payına düşeni Doğu Anadolu'da Devrimci Halk Savaşı Stratejisi ile işletiyor.</p>
<p>*
Kanlı sürecin -şimdi bu aşamasında, İmralı'da Abdullah Öcalan ile devam edeceği öngörülen görüşmelerin yeniden başlamasıyla oluşturulan beklentilerin kamuoyunda yine hüsrana dönüşmemesi için,
Hükümetin bugüne kadar halkın teröristlerin baskısından korunması,güvenliğin sağlanmasında terörle mücadele stratejisini belirleyen temel unsurlardaki başarılarını değerlendirilmesi gerekiyor.</p>
<p>*
Yani teröristlerin bulunduğu alanda hakimiyet kurulmuş mudur,Terörist nerede ise etkisiz hale getirilmiş midir,Sınır bölgelerinde giriş-çıkışlar kontrol edilebiliyor mu,Siyasal alanda yapılan mücadelenin yasal çerçevede olması temin edilmiş midir?
Ya da mücadele sürecinin kısaltılmasında terör örgütüne katılımlar kontrol altında mıdır, Yasal düzenlemelerle teröristlerin caydırılması ve çok boyutlu bir terörle mücadele programı hazırlanmış mıdır?
Ya da örgütün uluslararası desteği kesilmiş,finansman yolları engellenmiş midir, herşeyden önce terörle mücadele ulusal gücün  ekonomi,sosyo-kültürel,eğitim,güvenlik gibi bütün unsurlarıyla yapılmakta mıdır ve ulusal sınırlar ötesinde terör örgütünün yuvalanabileceği ülkelerle de ortak hareket edilebiliyor mu?</p>
<p>*
Aslında bu soruların yanıtı,12 Eylül 2012'de Abdullah Öcalan'a yönelik tecritin kaldırılması ve Kürtçenin kamusal alanda kullanılması talepleriyle cezaevlerinde PKK-KCK tutuklularının başlattığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevinin -ancak,Öcalan'ın ilettiği 'eylemlerinin yerini bulduğu ve amacına ulaştığı' mesajıyla  sonlandırıldığı süreç belirliyor.
Açlık grevi taleplerinde esasın karşılamamasına rağmen Kürtlerin lideri olarak Öcalan'a başvurulması tecritin hafifletildiği anlamındaydı.
Kamuoyuna AKP iktidarı ile Öcalan arasındaki görüşmelerin sorun çözücü nitelikte olacağı beklentisi oluşturuldu.
Yerleşim yerlerinde kurulu PKK'nın  hiyerarşik, kadro merkezli örgütselliği ve kitlesel hareketliliği sağlayan mekanizmalarının  diri kaldığı anlaşıldı -dolayısıyla,açlık grevleri sürecinde hükümetin  PKK'nın demokratik özerklik ilanından sonra hedeflediği tabandan-yukarı doğru mahalle meclisleri,kent konseyleri yapılanmasında görevli PKK-KCK-BBP çalışanlarına düzenlediği operasyonlardan sonuç alamadığı görüldü.
PKK'nın büyük yerleşimlerde kitleselleşmenin taban örgütlenmesinden hareketle daha çok aktifleştiği,orta sınıf içinde örgütlendiği, tabana doğru aydınlatma çalışmalarında genişlediği ve kitlesel kadın hareketliliği ve alternatif medya aktivizmi oluşturduğu anlaşıldı.</p>
<p>*
Hükümet'in"Güvenlikçi Yaklaşım" stratejisi çökmüştür.
Bir terör örgütünün palazlanmasına neden olup sonra yenilen bir hükümetin -şimdi,yeniden İmralı'da Öcalan'ın 10 temel ilkesi,3 aşamalı çözüm planına benzer bir öngörüyle müzakerede olması Türkiye ulus/üniter devletine kast anlamına geliyor.
Bu suretle PKK yarınlarda Büyük Kürdistan'a uzanmak üzere özerk bölgesinde silahlı ve politik güc olarak siyasal sisteme dahil olmanın kapısını aralıyor.</p>
<p>*
"Bir Başkan Olmak Mecburiyeti"'nde Başbakan Erdoğan'ın "Uzlaşma Komisyonu çalışması başarısızlığa uğrarsa biz uyum sağlayacağımız bir ya da iki partiyle yola devam ederiz ya da AKP olarak kendi teklifimizi gündeme getiririz"ifadesi anlaşılıyor.
 Başkanın cülus bahşişi Büyük Kürdistan'dır.
  5.1.2013 - referandum

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir