NECDET BULUZ
ODTÜ’de yaşananlar bir bakıma, üniversitelerimizin kaynayan bir kazan olduğu gerçeğini de gözler önüne sermiştir. Başbakan Erdoğan’ın ODTÜ’ye gelişini protesto eden öğrencilerin tutumunun bazılarınca desteklenmesi, bazılarınca kınanması, bir noktada üniversitelerin de bölünmüşlüğünü gösteriyor. Biz, bunu her zaman çok tehlikeli bir gelişme olarak gördüğümüzün altını çizelim.
Üniversitelerde bir rahatsızlık var. Bunu görmemek mümkün değil. Özellikle bugünkü hükümet tarafından atanan rektörlerin, kendi kadrolaşmasını oluşturması, hükümete yaranabilme yarışı içine girmeleri bu eğitim yuvalarının geleceğini de tehlikeye atıyor. Nitekim birçok üniversitede öğrenciler bu kadrolaşmalara da karşı çıkıyor, rahatsızlıklarını dile getiriyor.
SUÇ VARSA SUÇLAMA OLMALI
Biz, şunu ısrarla vurguluyoruz:
Üniversiteler bir eğitim yuvasıdır. Burada eğitim görenlerin, şiddete başvurmadığı süre içinde, protesto, yürüyüş, pankart taşıması demokratik kurallar içinde hareket etmesi, suç sayılmayacak eylemlerde bulunması doğal olarak karşılanmalıdır. Eğer, sucu sadece sesi çıkmak olan bu çocukların demokratik hakları ellerinden alınmaya kalkılır, polis şiddetine maruz kalırlarsa gelecekte önü alınamayacak olayların fitili çekilmiş olur.
Başbakan, üniversite öğrencilerini suçlarken, sapla samanı karıştırmamalıdır. Şiddete başvuran, güvenlik güçlerine Molotof koketli atan, hatta silaha bile sarılan militanlar vardır ve bunları da görüyoruz. Özellikle yasa dışı örgüt militanları ve PKK yandaşları üniversitelere sızarak bu eylemleri gerçekleştiriyor. Biz de her zaman bunların karşısında yer aldık, almaya da devam edeceğiz. Ama masumane eylemlerde ve protesto gösterilerinde bulunanlar da bu sınıfa sokulmamalıdır.
BÖLÜCÜLER AYIKLANABİLMELİ
Başbakan, ODTÜ Rektörü ile Başbakanlık konutunda bir görüşme yaptı. Bu görüşmede ODTÜ Rektörü Ahmet Acar’a Merak ediyorum bu okulun yönetimi, akademisyenleri nasıl sapan yapılır, Molotof nasıl yapılır kimlere nasıl atılır öğrencilere bunu mu öğretirler?” diyor. ODTÜ olaylarında polise ne Molotof kokteyli, ne de sapanla taş atılmadı ki. Kaldı k, polisteki kayıtlar, ilk müdahalenin polisten geldiğini de gösteriyor. Bu konular hassastır ve dikkatli hareket etmek gerekir. Başbakan, daha hoşgörülü, daha kucaklayıcı ve daha seçici olmak durumundadır.
Bugünlerde ortamın kesinlikle gerilmemesi gerekiyor. Yurdun birçok noktasından haberler geliyor ve eğitim yuvalarında çok önemli bazı rahatsızlıkların artık su yüzüne çıkmaya başladığı görülüyor. Konunun daha da kaşınması, bazı öğrencilerin haksızlıkla suçlanması önü alınamayacak olayların patlamasına da neden olabilir. Bu konuda üniversite yönetimlerine olduğu kadar siyasilere de büyük sorumluklar düşüyor.
Üniversitelere sızmış, gruplaşmış olan bölücüler vardır ve bunların da kimler olduğu biliniyor. Güvenlik güçlerinin asıl bunların üzerine gitmesi ve temizlik yapması gerekirken, sadece şiddete başvurmadan kendilerine tanınan demokratik haklarını kullananlara karşı polis şiddeti uygulamak, sapla samanı karıştırmak, öğrencileri baskı altına almak, bizce doğru bir hareket değildir ve bunların daha titiz şekilde değerlendirilmesi gerekir.
ŞİDDETİ KİMSE KABUL ETMEZ
Protesto herkesin hakkıdır. Ancak, şiddete başvurmamak, kırıp dökmemek şartıyla. Şiddete ve kırıp dökmeye kesinlikle karşı olduğumuzu bir kez daha vurgulayalım. Zaten, ODTÜ Rektörü Ahmet Acar da Başbakan ile yaptığı görüşmede “Şiddet içeren hiçbir şeyi biz de kabul etmeyiz” diyerek kesinlikle şiddetin karşısında olduklarının mesajını vermiştir. Diğer bazı üniversite rektörlerinde de aynı görüşte mesajların gelişi olumlu bir gelişmedir. Şiddetin karşısında herkes bir olabilmelidir.
Üniversiteler eğitim ve bilim yuvalarıdır ve kesinlikle de siyasetin, kısır tartışmaların dışında tutulması gerekir. Gelişmiş ülkelerde üniversiteler nasıl çalışıyor, nasıl işlevlerini yerine getiriyorsa, bizde de aynısı uygulanmalıdır. Gelişmiş ülkelerdeki üniversitelerde olaylar olmuyor mu, protestolar olmuyor mu? Pankartlar açılmıyor mu? Elbette oluyor. Ama hiçbir zaman öğrenciler de, polis de şiddete başvurmuyor. Yapılmak istenilenler de başladığı gibi sona eriyor. Çoğu zaman kimsenin burnu bile kanamıyor. Siyasiler de sorumluk bilinci ile hareket ediyor.
Herkes, her yapılanın doğru olduğunu kabul etmek, benimsemek zorunda değildir. Yanlışlara tepki varsa, buradan ders çıkarmak, doğrulara yönelmek siyasilerin işi olmalıdır. Öfke ve şiddet, olayların daha da yayılmasına çanak tutar. O nedenle biz özelikle bugünlerde sağduyulu hareket etmeye çağırıyoruz.
e.mail: [email protected]
Bir yanıt yazın