HOCAEFENDİ DEDİ Kİ


İnsan özgür akıl ve vicdanın temsilcisidir-bugün,o’nun yolunda siber uzay ve kültürün de katkısıyla yerelinden küreselleşirken denetimsiz,açık entellektüel sermaye birikimi  bütün üretim faktörlerinin önüne geçiyor.
Entellektüelizmin doğal etkileşimi ve iletişim,insanlığın ortak aklını mütemadiyen geliştirmektedir,milyarca insan daha,daha olmak için mütemadiyen taleple bu kurguya dahil olmanın kavgasını veriyor.

*
Halbuki ABD’nin haçlı İslam vizyonu,yaşanan zamanı bireysel değil cemaatleşme yönünde algılamak üzere Peygamber’den tebliğ görevini üstlenen lider ve gönüllülerin nezaretinde küçük yaşlardan itibaren Kuran ve Sünnet’e bağlı kalınarak bireysel farkındalık,birbirine dayanarak gelişme göstermek,örnek olmak ve sayılmak esas ve hedefi ile insan yetiştirmeye dayanıyor.
Bu vizyonun bir zamanlar hilafetin temsilcisi Osmanlı Devletinin egemen olduğu Orta Doğu ve Hazar Havzasının ilişikli olduğu tüm coğrafyada siyaset ve sosyo-kültürel yapıların yeni belirleyeni olması isteniyor.

*
Hem islamcı burjuvazi ve sermayesi birikimi oluşturulması,ülkelerinin kaynakları ile birlikte birikimlerinin küresel ekonomiye entegre edilmesi,hem de  küresel sermayenin önündeki kimi İslami engelin ortadan kaldırılması öngörülüyor.
Teminen önce Türkiye’de -sonra, modelliğinden hareketle Arap Baharı sürecinde Tunus,Libya,Mısır ve başka ülkelerde cemaatler,siyasal uzantı ve türevleri köhne yargıları ve iktidar olmak hırslarından yakalanmışlardır.

*
Sonuçta -bugün, ABD ve Rusya arasında soruna, tüm İslam ülkelerinde mezhepsel ve etnik ayrışmalara,her köşebaşında radikalizme,bu kargaşada İran’ın nükleer programında ilerlemesine,Irak’ta  Cumhurbaşkanı Celâl Talabani’nin ağır rahatsızlığı ile potansiyel bir iç savaşa,Suriye’den gelişen İsrail’i merkezde tutan Sünni-Şii ekseninde muazzam bir gerilime neden olunmuştur.
Model ülke Türkiye’de ise sosyo-kültürel ve ekonomik yapıda derin ayrışmışlığa, çok kalıcı iç-dış sorunlarla kuşatılmışlığa…

*
Bu noktada iki gelişme dikkat çekiyor.
İlki, Orta Doğu’dan  yansıyacak ufak bir barış umuduyla ilgilidir.

Cenevre’de BM ve Arap Birliği Özel Temsilcisi Lakhdar Brahimi’nin aracılığında ABD  Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns ile Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov Suriye sorununa ortak çözüm planı hazırlamışlardır.
İki taraf bakanlardan oluşan geçici bir hükümetin kurulmasını, Beşşar el Esad’ın görev süresinin dolacağı 2014 yılına kadar iktidarda kalması ardından tüm yetkilerini geçici hükümete devretmesini kabul ediyor.
L.Brahimi Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ın ülkenin egemenliği ve bağımsızlığını ihlal etmeyen,halkın yararına olan barış çabalarını  desteklediğini açıklamıştır.
Ne ki Brahimi’nin görüştüğü Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonunun  İslamcı lideri Ahmed Muaz el-Hatib -ancak, Esad’ın derhal görevi bırakması halinde siyasi müzakerelere katılacaklarını bildiriyor…

*
Muhaliflere yapılan destekler sona ermektedir ,Suriye’ye bir dış askeri müdahale olasılığı kalmamıştır.
İsrail Suriye’de kimyasal silahların Esad rejiminin kontrolünde bulunmasını rejiminin yıkılması halinde silahların radikal islamcı örgütlerin ya da Hizbullah şii örgütlerinin eline geçmesine yeğliyor.
Bu durumda 
barışa engel oluşturan unsurun: Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonunun terör örgütleriyle içli-dışlılığı  ve uluslararası hukuka rağmen Türkiye’nin Suriye’nin iç işlerine müdahale eden uygulamalarının ortaya çıkmasından duyulan çekinceler olduğu anlaşılıyor.

*
Türkiye’de Erdoğan iktidarının başka çekinceleri de saymakla  bitmiyor.
İhracaat odaklı ekonominin AB’nin krizi yüzünden kayıpları,hammadde fiyatlarının yüksekliği,Arap Baharı sürecinde ve Suriye krizinde büyük masraflara girilmesi, Ortadoğu’da alınan riskler karşılığında düşen turizm gelirleri -sonuçta,büyümenin yavaşlamaya başlamasıyla genel ekonomide sarsıntıya -bilhassa,güneyde siyasi istikrarsızlığı gidiliyor.
Kuzey Suriye’de Kürt Bölgesi Yönetimi filizlenirken,Irak Kürdistan’ı bağımsız devlet olmanın yolundadır, PKK terör örgütü 2013’te askeri ve siyasi mücadelesini bölgesel düzeye taşıyacağını bildirmektedir-ki ,PKK tarafı Erdoğan’ı sorunun çözülmesinde muhatap kabul etmiyor!
Tüm komşu ülkelerle savaş noktasında sorunlar edinilmiştir,Türkiye tüm bölge için tehlike oluşturan islami terör örgütlerinin fink attığı bir coğrafya haline getirilmiştir.
Türk halkının en etkili ulusalcı kesimi 
Türkiye’nin Erdoğan hükümeti vasıtasıyla ABD’ye NATO’ya ilişiklendirildiğinden yanadır.
Başbakan Erdoğan tüm siyasi kesimlerle kavga ediyor-işte,son olarak Üniversiteleri de ayağa kaldırıyor.
Nihayet Erdoğan bu sayısız çekincelerden sıyrılmanın biricik yolu olarak gördüğü “Başkancı” sistem, Anayasa Uzlaşma Komisyonunu da kilitlemiş bulunuyor.

*
Bu noktada ikinci unsur gelişiyor.
Fethullah Gülen yıllarca insanların eğitim,sağlık gibi alanlarda kalitelerini oluşturmayla insan sermayesi yatırımı ile kişiler arası ilişkilerin,güvenin,duyarlılıkların sağlanması ve hedefe yönelişlerinden sağlanan sosyal sermaye yatırımından büyük bir sermaye birikimi oluşturmuştur,cemaatini bir süre önce  Hizmet Hareketine dönüştürmüştür..
Hocaefendi “Geniş kitleleri etkileyebilen Hizmet hareketinin partilere siyasetleri bazında destek vermesi ve gerekirse bunu geri çekmesitoplumsal sigorta mekanizması gibi düşünülmelidir”diyor.


*
O nedenle Hocaefendi’nin  son vaazı ve tebliği  önem kazanıyor.
“Herşeyi,dünyayı,talebe bağlayan insanlar kaybederler.Makama,payeye,takdire ve tebcile talip olma merdud (şeytan) bir şeydir-dolayısıyla, ona talip olan da merdud bir insan olur”diyor.
O, bir toplumsal sigorta mekanizmasının lideri ise Türkiye’nin bulunduğu bataklıktan sözde çıkmasını teminen, amili Başbakan Erdoğan’ın son kertede başkanlık oyunlarına merdud ithamında bulunuyor.
Başka ne demeye getiriyor,sandınız –
“Haydi Abbas,vakit tamam” mı demeliydi?

26.12.2012
<p>
İnsan özgür akıl ve vicdanın temsilcisidir-bugün,o'nun yolunda siber uzay ve kültürün de katkısıyla yerelinden küreselleşirken denetimsiz,açık entellektüel sermaye birikimi  bütün üretim faktörlerinin önüne geçiyor.
Entellektüelizmin doğal etkileşimi ve iletişim,insanlığın ortak aklını mütemadiyen geliştirmektedir,milyarca insan daha,daha olmak için mütemadiyen taleple bu kurguya dahil olmanın kavgasını veriyor.</p>
<p>*
Halbuki ABD'nin haçlı İslam vizyonu,yaşanan zamanı bireysel değil cemaatleşme yönünde algılamak üzere Peygamber'den tebliğ görevini üstlenen lider ve gönüllülerin nezaretinde küçük yaşlardan itibaren Kuran ve Sünnet'e bağlı kalınarak bireysel farkındalık,birbirine dayanarak gelişme göstermek,örnek olmak ve sayılmak esas ve hedefi ile insan yetiştirmeye dayanıyor.
Bu vizyonun bir zamanlar hilafetin temsilcisi Osmanlı Devletinin egemen olduğu Orta Doğu ve Hazar Havzasının ilişikli olduğu tüm coğrafyada siyaset ve sosyo-kültürel yapıların yeni belirleyeni olması isteniyor.</p>
<p>*
Hem islamcı burjuvazi ve sermayesi birikimi oluşturulması,ülkelerinin kaynakları ile birlikte birikimlerinin küresel ekonomiye entegre edilmesi,hem de  küresel sermayenin önündeki kimi İslami engelin ortadan kaldırılması öngörülüyor.
Teminen önce Türkiye'de -sonra, modelliğinden hareketle Arap Baharı sürecinde Tunus,Libya,Mısır ve başka ülkelerde cemaatler,siyasal uzantı ve türevleri köhne yargıları ve iktidar olmak hırslarından yakalanmışlardır.</p>
<p>*
Sonuçta -bugün, ABD ve Rusya arasında soruna, tüm İslam ülkelerinde mezhepsel ve etnik ayrışmalara,her köşebaşında radikalizme,bu kargaşada İran'ın nükleer programında ilerlemesine,Irak'ta  Cumhurbaşkanı Celâl Talabani'nin ağır rahatsızlığı ile potansiyel bir iç savaşa,Suriye'den gelişen İsrail'i merkezde tutan Sünni-Şii ekseninde muazzam bir gerilime neden olunmuştur.
Model ülke Türkiye'de ise sosyo-kültürel ve ekonomik yapıda derin ayrışmışlığa, çok kalıcı iç-dış sorunlarla kuşatılmışlığa...</p>
<p>*
Bu noktada iki gelişme dikkat çekiyor.
İlki, Orta Doğu'dan  yansıyacak ufak bir barış umuduyla ilgilidir.</p>
Cenevre'de BM ve Arap Birliği Özel Temsilcisi Lakhdar Brahimi'nin aracılığında ABD  Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns ile Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov Suriye sorununa ortak çözüm planı hazırlamışlardır.
İki taraf bakanlardan oluşan geçici bir hükümetin kurulmasını, Beşşar el Esad'ın görev süresinin dolacağı 2014 yılına kadar iktidarda kalması ardından tüm yetkilerini geçici hükümete devretmesini kabul ediyor.
L.Brahimi Suriye Cumhurbaşkanı Esad'ın ülkenin egemenliği ve bağımsızlığını ihlal etmeyen,halkın yararına olan barış çabalarını  desteklediğini açıklamıştır.
Ne ki Brahimi'nin görüştüğü Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonunun  İslamcı lideri Ahmed Muaz el-Hatib -ancak, Esad'ın derhal görevi bırakması halinde siyasi müzakerelere katılacaklarını bildiriyor...</p>
<p>*
Muhaliflere yapılan destekler sona ermektedir ,Suriye'ye bir dış askeri müdahale olasılığı kalmamıştır.
İsrail Suriye'de kimyasal silahların Esad rejiminin kontrolünde bulunmasını rejiminin yıkılması halinde silahların radikal islamcı örgütlerin ya da Hizbullah şii örgütlerinin eline geçmesine yeğliyor.
Bu durumda barışa engel oluşturan unsurun: Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonunun terör örgütleriyle içli-dışlılığı  ve uluslararası hukuka rağmen Türkiye'nin Suriye'nin iç işlerine müdahale eden uygulamalarının ortaya çıkmasından duyulan çekinceler olduğu anlaşılıyor. *
Türkiye'de Erdoğan iktidarının başka çekinceleri de saymakla  bitmiyor.
İhracaat odaklı ekonominin AB'nin krizi yüzünden kayıpları,hammadde fiyatlarının yüksekliği,Arap Baharı sürecinde ve Suriye krizinde büyük masraflara girilmesi, Ortadoğu'da alınan riskler karşılığında düşen turizm gelirleri -sonuçta,büyümenin yavaşlamaya başlamasıyla genel ekonomide sarsıntıya -bilhassa,güneyde siyasi istikrarsızlığı gidiliyor.
Kuzey Suriye'de Kürt Bölgesi Yönetimi filizlenirken,Irak Kürdistan'ı bağımsız devlet olmanın yolundadır, PKK terör örgütü 2013'te askeri ve siyasi mücadelesini bölgesel düzeye taşıyacağını bildirmektedir-ki ,PKK tarafı Erdoğan'ı sorunun çözülmesinde muhatap kabul etmiyor!
Tüm komşu ülkelerle savaş noktasında sorunlar edinilmiştir,Türkiye tüm bölge için tehlike oluşturan islami terör örgütlerinin fink attığı bir coğrafya haline getirilmiştir.
Türk halkının en etkili ulusalcı kesimi Türkiye'nin Erdoğan hükümeti vasıtasıyla ABD'ye NATO'ya ilişiklendirildiğinden yanadır.
Başbakan Erdoğan tüm siyasi kesimlerle kavga ediyor-işte,son olarak Üniversiteleri de ayağa kaldırıyor.
Nihayet Erdoğan bu sayısız çekincelerden sıyrılmanın biricik yolu olarak gördüğü "Başkancı" sistem, Anayasa Uzlaşma Komisyonunu da kilitlemiş bulunuyor.</p>
<p>*
Bu noktada ikinci unsur gelişiyor.
Fethullah Gülen yıllarca insanların eğitim,sağlık gibi alanlarda kalitelerini oluşturmayla insan sermayesi yatırımı ile kişiler arası ilişkilerin,güvenin,duyarlılıkların sağlanması ve hedefe yönelişlerinden sağlanan sosyal sermaye yatırımından büyük bir sermaye birikimi oluşturmuştur,cemaatini bir süre önce  Hizmet Hareketine dönüştürmüştür..
Hocaefendi "Geniş kitleleri etkileyebilen Hizmet hareketinin partilere siyasetleri bazında destek vermesi ve gerekirse bunu geri çekmesitoplumsal sigorta mekanizması gibi düşünülmelidir"diyor. *
O nedenle Hocaefendi'nin  son vaazı ve tebliği  önem kazanıyor.
"Herşeyi,dünyayı,talebe bağlayan insanlar kaybederler.Makama,payeye,takdire ve tebcile talip olma merdud (şeytan) bir şeydir-dolayısıyla, ona talip olan da merdud bir insan olur"diyor.
O, bir toplumsal sigorta mekanizmasının lideri ise Türkiye'nin bulunduğu bataklıktan sözde çıkmasını teminen, amili Başbakan Erdoğan'ın son kertede başkanlık oyunlarına merdud ithamında bulunuyor.
Başka ne demeye getiriyor,sandınız -"Haydi Abbas,vakit tamam" mı demeliydi? 26.12.2012 - turizm

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir