Avrupa Birliği Türkiye’ye vizesiz seyahat hakkı tanımak amacıyla Türkiye’nin izlemesi gereken bir yol haritasını oluşturmuş ve Türkiye’nin yerine getirmesi gereken şartlar belirlemiştir. Türkiye tarafından bu şartlar yerine getirilirse, Türkler Avrupa Birliği ülkelerine vizesiz seyahat etme hakkına sahip olacaktır.
Türkiye’nin önüne konan yol haritasına göre,
-Türkiye’nin biometrik pasaporta geçmesi,
-AB Sınır Koruma Ajansı Frontex ile işbirliğini daha da geliştirmesi,
-Geri Kabul Anlaşması GKA ile ilgili AB üyesi ülkelerle (Yunanistan vb.) ikili anlaşmaların imzalaması,
-Europol ile işbirliğinin geliştirilmesi,
-AB’nin göç politikasına uyum sağlanması,
-Türk pasaportlarının Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nün standartlarında olması,
-Türkiye’nin gümrük kapılarında vize vermemesi ve güvenli vize sistemine geçmesi,
-Türkiye’nin vize politikasını AB’nin vize politikasıyla uyumlaştırması gibi önemli şartlar vardır.
Türklere vizenin kaldırılması bu aşamada söz konusu değildir. Ancak Türkiye Brüksel’in önüne koyduğu şartları yerine getirdikten sonra gündeme gelecektir.
AB’nin Türkiye’ye vizeleri kaldırmasının Ankara-Brüksel arasında yapılacak müzakereler sonrası gündeme geleceğini, bunun en erken birkaç yıldan önce olmasının çok zor olduğunu unutmamak gerekir.
AB yetkililerinin “Boşuna beklenti yaratmamak lazım. Vizelerin serbestleştirilmesi için Avrupa Komisyonu ile Türkiye arasında müzakereler başlatılacak. Bu müzakereler sonunda vizelerin kaldırılması gündeme gelecek” görüşünü dikkate almak gerekir.
Bu şartlar arasında en önemlisi geri kabul anlaşmasının onaylanması ve gümrük kapılarında vize verilmemesidir.
Geri Kabul Anlaşması, Türkiye üzerinden AB ülkelerine kaçak olarak giren üçüncü ülke vatandaşlarının, Türkiye’ye iade edilerek buradaki mülteci kamplarına yerleştirilmesini öngörmektedir.
Geri Kabul Anlaşması’nı Türkiye’nin iyi uygulayıp uygulamadığını belirlemek için 6 ayda bir değerlendirme de gerekmektedir.
Türkiye’nin, Geri Kabul Anlaşması’nı imzaladıktan sonra bunun Güney Kıbrıs Rum Yönetimini tanıdığı anlamına gelmediğini vurgulamak için bir bildiri yayınlaması gündemdedir ama bu bildirinin hiçbir anlamı yoktur.
Çünkü Müzakere Çerçeve Belgesi’nin imza sürecinde de Türkiye Güney Kıbrıs Rum Yönetimini tanımadığını bir bildiri yayınlayarak açıklamış, buna karşılık Avrupa Birliği’de bir karşı bildiri yayınlamıştır.
Avrupa Birliği hukukuna göre Türkiye’nin bildirisinin bir hukuki değeri olmamasına rağmen, AB bildiri Topluluk müktesebatının bir parçası olmuş ve hukuki olarak değer kazınmıştır.
Türkiye’nin, AB’nin yasadışı göç sorununda depo ülke olmayı kabul etmesi mümkün değildir. Batı Balkan ülkelerine hangi koşullarda geri kabul anlaşması imzalandıysa, Türkiye ile de aynı koşullarda imzalanması Türkiye’nin hakkıdır.
Geri Kabul Anlaşması’nın karşılığı, vize kolaylığı değil vize muafiyeti olmalıdır.
Türkiye’nin hem ortaklık hukukundan kaynaklanan hem de ABAD kararlarından kaynaklanan hakları vardır. Türkiye’ye ciddi boyutlarda yük getirecek olan geri kabul anlaşmasına vize kolaylığı karşılığında evet demek stratejik bir hatadır.
Kıbrıs’ta istediği her şeyi Türkiye’ye dikte ettirmeye çalışan Güney Kıbrıs Rum Yönetimine güvenip gelecekte vize muafiyeti konusunda veto hakkını kullanmayacağını kimse iddia edemez.
AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın 11 Aralık 2012 tarihinde Genel İşler Konseyi Sonuçlarına İlişkin Değerlendirmesi’nde Türk vatandaşlarına uygulanan haksız vize uygulamasını şöyle eleştirmiştir:
“Diğer taraftan, Türkiye’nin Avrupa’ya yönelik yasadışı göçün kaynaklarından biri olarak nitelendirilmesi gerçeklerle bağdaşmayan, önyargıyla kaleme alınmış bir saptamadır. Türkiye, ekonomik gücü, demokrasisi, siyasi istikrarı ve bireysel hak ve özgürlüklerde ulaştığı seviye ile insanımızın kendi topraklarında yaşamaktan mutluluk ve gurur duyduğu bir ülke haline gelmiştir. Nitekim, son dönemlerde bazı AB üyesi ülkelerin resmi istatistikleri, Türkiye’nin Avrupa’ya göç veren değil, göç alan bir ülke konumuna geldiğini göstermektedir. Avrupa Birliği’nin, vize konusunu yasadışı göçle doğrudan ilişkilendirmesini ve bu bağlamda Geri Kabul Anlaşmasına atıfta bulunmasını doğru bir yaklaşım olarak değerlendirmiyoruz.