*
Antiemperyalist, bağımsızlıkçı ve çağdaşlık karakterinde Cumhuriyet Anayasası’na rağmen Eşbaşkan ünvanı taşımanın cesaretlisi Başbakan,son numarasıyla yeni nesil savaşlar çağında ülkesinin geleceğini getirttiği yabancı askerlerin sırtından ABD, Almanya, Hollanda’nın iradesine bağlamış,Türkiye’nin işgaline kapı açmıştır.
Devleti partileştirdiği yetmiyor,tek çaresi kuvvetler ayrımını da uhdesinde bulundurmak,demokrasiyi tahrip etmek ve Madişah’lık,Multan’lık,Mimparator ya da Mimparator’luğa kaçıştır -ki,aklında bu takıntıyla İran’ı yanıtlıyor,“Bu Genelkurmay Başkanı böyle arada sırada biliyorsunuz çıkar bazı açıklamalar yapar” diyor-sonra,ani bir refleksle şöyle bir omuzlarında dikeliyor,neye benzediğini bir türlü çıkaramadığım gözleri bir noktayı bir an rasatlıyor ve “O’nu muhatap almamız bir başbakan olarak benim zaten hiç doğru değil”diyor!
*
Doğru söylüyor -çünkü,Türkiye’nin NATO’nun Füze Savunma Radar Sistemini Malatya /Kürecik’te -ardından, ABD,Almanya ve Hollanda’nın Patriot füze bataryalarına Irak-Suriye sınırında konuşlandırma izni verdiği andan beri,
Resmen Orta Doğu’nun zengin kaynakları ve jeopolitiklerinin ABD, Rusya ve Çin arasındaki bölüşümü ve yeni küresel düzende egemenlik haklarında ABD/NATO’ya kayıtsız ilişiklenmiş -ancak,ABD’nin bu paylaşımda üleştirdiklerinden sadakati karşılığı yemlenme konumuna girmiştir.
Bu suretle ne Orta Doğu ne de ulusal sorunlarda söz sahibi olmasının dahi konu olamayacağı bir pozisyonda bulunuyor.
*
Kendinden habersiz olmak büyük bir illettir -işte, Dışişleri Bakanı yine ortalığa düşüyor!
Suriye sorununda sır gibi sakladığı öyle bir formül geliştirmiştir ki, bazı indikasyonlarını alan kimi gazeteciler yazıyor.
Yok efendim,bu formül büyük ihtimalle Esad tarafından yine geri çevrilecekmiş -fakat, ABD,Rusya,İran,Arap Birliği ve BM nezdinde oluşturduğu dalgalanma krizin gidişatını değiştirecekmiş.
Yok efendim,bu yaratıcı önerileri Rusya Devlet Başkanı ve Dışişleri Bakanı’da ciddiye almış, -hatta,bu yüzden “Muhalifler Esad’ı yeniyor”açıklamasında bulunulmuş.
Yok efendim,yeni formül Esad’ın gidici olduğu üzerine kuruluymuş,geçiş sürecini Esad’ın adamı Şara yapacak fakat uluslararası tanınırlığı Suriye Halkının Dostları grubunun Fas/Marakeş’te kabul ettiği Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu sağlayacakmış ve rejime karşı savaşan Özgür Suriye Ordusu’da hiyeraraşik bir örgütlenme ile Suriye’nin yeni ordusu olacakmış!
*
Yazık ki,Türkiye iktidarının kendiyle gelin-güvey olan siyaset yeltenmelerinin -artık,bir etkisi ya da anlamı bulunmuyor.
Ortadoğu’da İran nükleer programı, İsrail’in güvenliğinin sağlanması ardından kaynaklarının paylaşımı sorunlarının sıkıştığı Suriye krizinde muhataplar eksenini bir yanda ABD,öte yanda Rusya oluşturuyor.
Krizin uzamasıyla durumları -tıpkı,”koyun can,kasap mal derdinde” sözünü andırıyor.
Oyun bu iki ülkenin açık muhataplığında sürmektedir,Çin çıkarı, diğerleri sadakatleri karşılığında eksende tutunan ve pay bekleyenlerdir.
*
ABD’nin -işte, indikasyonlarını Davutoğlu’nun bazı gazetecilere verdiği Suriye krizinin çözüm formülüne karşı,Rusya İran’ın ve Çin’in desteklediği altı maddelik bir planda duruyor.
Buna göre tüm taraflarca silahlı çatışmanın durdurularak şiddetin sona erdirilmesi,Suriye’de tüm siyasi güçlerle birlikte ulusal diyaloğun başlatılması,ulusal uzlaşı hükümetinin kurulması,uluslararası yardımın sağlanması,Suriye halkına karşı suç işlemeyen tutukluların serbest bırakılması ve tüm taraflara medya erişiminin sağlanması isteniyor.
Esad’ın konumunun ulusal uzlaşı hükümetinin kurulması aşamasıyla belirleneceğinin anlaşılmasının ötesinde ABD’nin öngörüsünden çok farklı bir plan…
*
İran’ın nükleer programı gelince ABD askeri operasyon ihtimalini hazır tutmakta-fakat,diplomasiye de şans tanımaktadır.
İran’ın 5+1 grubuyla görüşmelerinden bu kez net adımlar bekliyor.
Ne ki gelecek ay İsrail’in,Haziran’da İran’ın seçimleri net adımların atılması önünde engel oluşturuyor -bu sürede,gündemin İran’a saldırı yapılması olasılığı ile ısınacağı anlaşılıyor.
Rusya’nın planı; İran’ın nükleer probleminin dünya toplumunda uyandırdığı tedirginliğin düzeyini düşürmek üzere barışçıl nükleer programı için yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum sevkinin yapılması halinde esnek tutum alacağı esasına dayanıyor.
Bunun karşılığında güveni sağlamlaştırmak amacı ile İran’ın gerçekleştireceği her adıma karşı kendisine uygulanan yaptırımlardan birinin kaldırılmasını öngörüyor.
*
Görüldüğü üzere Türkiye bu iki planın işletilmesinin hiçbir noktasında kendini temsil etmediği için direkt muhatap değil -aksine, ABD/NATO’nun amadekârı durumundadır.
İşte, Rusya Federasyonu Suriye’deki 30 bin vatandaşını tahliye etmek için Türkiye’yi ne karadan,ne denizden,ne de hava sahası olarak geçiş koridoru yapmıyor.
Suriye’de ki Rus vatandaşları Tartus ve Lazkiye üzerinden Günes Kıbrıs’a,buradan Rus ve Güney Kıbrıs uçaklarıyla Rusya’ya taşınacaktır.
Bu Türkiye’nin Rusya nezdinde -bırakınız,muhatap olmayı,ciddiye dahi alınmayan bir taraf olarak algılandığı anlamına geliyor.
*
Nitekim ABD,Almanya,Hollanda ya da ABD/NATO savaş ekipmanları ve askerleriyle Türkiye’den bayrak gösterirken ,
Rusya Akdeniz Donanması ardından Baltık Donanmasının da eklemlenmesiyle -işte,Doğu Akdeniz’den bayrak göstermeye hazırlanıyor.
Mimparator,Multan,Mimparator,Madişah derken-neyse adı batsın, hokkabazlıkların sonucu şanlı Türk Bayrağının akibeti budur.
*
Fenerbahçe’nin Portekizli futbolcusu Meireles hakeme gösterdiği işaretin yanlış anlaşıldığına itiraz ediyor.
Evet,başparmağı ve işaret parmağı ile halka yapmış -üstelik,diğer elinin bir parmağını o halkadan içeri sokmuş-çıkarmış,sokmuş-çıkarmıştır ama, bu hareketin Portekiz’deki karşılığında halka “yürek”,halkaya giren parmak “.ıçım”ı simgeliyor,gösterilen kompozisyon da “yüreğine .ıçım” anlamına geliyormuş…
Doğrusu farketmiyor.
*
Cümlenin maksudu bir ama rivayet muhteliftir.
20.12.2012
Bir yanıt yazın