KIBRIS-BIKKINLIK

KIBRIS-BIKKINLIK - resize

KIBRIS-BIKKINLIK

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

               Ankara’nın Kıbrıs politikasının sıfırla çarpıldığının farkında mısınız?

Peki, aynı zamanda “sıfır sorun” düsturu ile bu “sıfırla çarpılma”nın da ne kadar güzel uy(uş)tuğunun farkında mısınız?

Haklı çıkmaktan nefret ediyorum.

Önümüzdeki 6 ay AB Dönem Başkanlığını alacak olan İrlanda’nın Avrupa Birliği’nden Sorumlu Devlet Bakanı Lucinda Creighton, Kıbrıs sorununun, iki tarafın katılımıyla, Birleşmiş Milletler çerçevesinde çözülmesi gerektiğini kaydederken AB’nin bu sorunun çözümü için uygun yer olmadığını ifade etmiş. Creighton, “BM’deki süreci destekliyoruz. AB üyesi bir ülke olarak, iki tarafa da adil davranmaya çalışıyoruz” demiş. “Kıbrıs sorununun, Türkiye’nin AB üyeliği önüne bir engel olarak konulduğunu” düşünüp düşünmediğine ilişkin ise Creighton, “Kıbrıs’ı, Türkiye’nin katılımı için bir engel olarak görmüyorum” demiş.

Güney Kıbrıs’ın AB üyesi olduğunu ve şu anda AB dönem başkanlığını yürüttüğünü hatırlatan İrlandalı Bakan, “(Güney) Kıbrıs’ın dönem başkanlığının başında Türkiye’den, yetkiyi tanımadıklarına yönelik bazı açıklamalar yapıldığını biliyorum. O zaman, bu açıklamaların talihsiz olduğunu düşünmüştüm” diye konuşmuş.

Madem öyleydi, bu kadar yıl o ağıza sürülmeyecek nefasetteki “taam”ları “ziyafet” diye bize neden yedirdiler?

Neden içerideki ve dışarıdaki güç odakları “Kıbrıs’ta çözüm, Türkiye’nin AB’ye kabulünün ön koşuludur” diye KKTC’ye ve Türkiye’deki çevrelere-kamuoyuna yıllar boyu “format attılar”?

Madem “çözüm” BM parametreleri çerçevesinde olacaktı, neden Annan Planı’nı; Amerika’nın AB’deki Truva atı İngilizlerin Lordu Hannay’a hazırlattılar?

Bu kadar yıldır neden “AB’ye alacağız” diye uyuturken gözümüzden sürmeyi bile çekip aldılar?

“Eş zamanlı olarak” Türkiye kamuoyu Aralık ortasında; AB dışişleri bakanlarının onayladığı genişlemeyle ilgili kararların Türkiye paragrafında 5 yıldır kullanılmayan ”katılım” kelimesinin boykottan çıkarıldığı haberiyle “bayram ettirildi”.

Kararda Türkiye’nin dinamik ekonomisi ve stratejik konumuyla ”AB’nin kilit bir ortağı olduğu” ve Türkiye-AB ilişkilerinin tam potansiyeline ”aktif ve saygın katılım müzakereleriyle” ulaşılabileceği ifade edildi.

AB Konseyi kararında, ”Katılım müzakerelerinin kısa süre içinde tekrar ivme kazanması iki tarafın da çıkarınadır” denilerek ağzımıza bir parmak bal çalınırken; Ankara’nın ancak kriterleri ve müzakere çerçeve belgesindeki sorumluluklarını yerine getirerek ve AB’ye karşı sözleşmelerden doğan sorumluluklarına saygı göstererek üyelik müzakerelerini hızlandırabileceğinin de altı çizildi.

“Balparmak stratejisi” Türkiye ekonomisindeki olumlu gelişmelerden “övgüyle” bahsedilirken de kendini hissettirdi; ”AB Konseyi Türkiye’nin dinamik ekonomisinin tüm Avrupa kıtasının refahına katkı yaptığını hatırlatır. AB ile yakın ticari ve yatırım bağlarıyla Türkiye Avrupa’nın rekabet gücünün değerli bir parçası olmaya devam etmektedir” denildi ama…

…ama “ne alakası varsa”, “limanların açılması” başta olmak üzere Kıbrıs Rum kesimiyle ilgili taleplere yine yer verilirken, Ankara’nın AB dönem başkanlığını boykot etmesinden ”derin üzüntü duyulduğu” da ifade edildi.

Hani “çözüm” AB değil, BM çerçevesinde olacaktı?

Hangi BM kararında/notunda “limanların açılması” öngörülmektedir?

Nereye kadar, ne zamana kadar başka hangi torbadan çıkarılacak başka hangi sudan sebeplerle oyalanacağız?

Derken bir büyük müjde daha geldi Noel Hediyesi olarak; “Vizesiz Avrupa” müjdesi…

AB’nin hazırladığı 20 sayfalık “yol haritası”nda yok yok..

Önce en iyimser tahminle 4-5 yıllık bir zaman dilimi öngörülüyor ve resmen deveye hendek atlatılıyor..

AB Komisyonu’nun Ankara’ya resmi olarak yıl sonuna kadar sunacağı yol haritası, öncelikle Geri Kabul Anlaşması’nı (GKA) onaylamasını şart koşuyor. Buna göre, Türkiye üzerinden AB ülkelerine kaçak olarak geçen üçüncü ülke vatandaşlarının yeniden Türkiye’ye kabul edilmesini öngören GKA’nın etkin bir şekilde uygulanıp uygulanmadığı da 6 ayda bir “denetlenecek”.

Ayrıca Türkiye, gümrük bölgelerinde ‘vize verme’ uygulamasına son verecek. Frontex, Europol gibi AB kuruluşlarıyla etkin işbirliğini de öngören ‘yol haritası’, Türk vize politikasının AB müktesebatına uygun hale getirilmesini de şart koşuyor. ‘AB ve tüm AB ülkeleriyle İçişleri ve Adalet konularında işbirliği yapılması’ yönünde ifadelerin yer aldığı belgede, Rumların ısrarıyla ‘Tüm AB ülkeleri’ ifadesi, metinde bir kaç yerde vurgulanıyor.

Bütün bunlar olurken de aynı anda; UNDP’nin katkılarıyla 3 yılda tamamlanan Lefkoşa’daki önemli Osmanlı kültürel varlıklarından tarihi Büyük Hamam düzenlenen resmi törenle yeniden hizmete sokuluyor.

Törene katılan “protokole dahil zevat”ın arasında iki kişi özellikle dikkati çekiyor; USAID ve UNDP yetkililerinden Kim Foukaris ve Elizabeth Kassinis…

“Bu iki hanım”ın, yine aynı yöntemle restore edilen Lefkoşa Belediye Pazarına ısrarla “Bandabulya” demelerinin altında yatan temel neden sakın “soyadları”ndaki “ulusal kimlik”lerini ifşa eden “anlamlı” ses uyumu olmasın?

O halde nasıl, ne cesaret ve hangi cüretle Belediye Pazarı esnafını sık sık kontrol edip “Türk bayrağı” asmalarını engelleyebiliyorlar?

Ve bütün bunlardan sonra Egemen Bağış kalkıp, “2004 yılında Annan Planı kabul edilseydi Kıbrıs’ta istikrar, huzur olsaydı belki bugün Kıbrıs kişisel refahın yüksek olduğu bir ülke olabilirdi” diyebiliyor ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin bankalarında yatırımları olanları da birikimlerini Türk bankalarına emanet etmeye çağırabiliyor.

Bağış, İrlanda’nın AB dönem başkanlığını devralmasına Türkiye’nin hazırlıklı olduğunu belirterek, “İrlandalılar da yaptıkları açıklamalarda dönem başkanlıklarında artık en az bir fasıl açılması konusunda kararlılıklarını söylüyorlar. Özellikle vatandaşlarımızın vize kuyruklarında çektikleri çilenin son bulması için birtakım adımları İrlanda dönem başkalığında onların da desteği ile gerçekleştireceğimizi ümit ediyoruz” diyebiliyor.

“En az bir fasıl” Bağış’ı tatmin ediyor ve “vatandaşlarımızın vize kuyruklarında çektikleri çilenin son bulması” için İrlanda dönem başkanlığından medet umuyor.

Bağış İrlanda dönem başkanlığının 6 ay olduğunu mu bilmiyor yoksa AB’nin vize konusunda hazırladığı son “yol haritası”nın öngördüğü sürenin en iyimser tahminle 4-5 yıl olduğunu mu?

Ben bütün bu yaşananlardan, aldatmacalardan, uyutmalardan artık bıkkınlık duyuyorum..

Siz?17 Aralık 2012

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ

 

 

KIBRIS-BIKKINLIK - resize

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir