Tekin Acar Kozmetik’in genç genel müdürü Bülent Başaran demiş ki; “Doğu hızla büyüyor! Doğuda kozmetik harcaması artıyor, yeni pazarlar oluşuyor!”
Eee, herkesin büyümesi, daha doğrusu herkesin büyüme tarifi kendine göre.
Kozmetikçinin tarifi de böyle.
Karıncaya sormuşlar;
-“Karınca kardeş, kendinden ağır yükleri nasıl taşıyorsun?” diye,
Karınca cevap vermiş;
-“Peki, siz benim onca yükü taşırken kaç batman yağımın eridiğini biliyor musunuz?”
-“Adam sende, senin zaten ne kadar cüssen var ki kaç batman yağın eriyecek” dediklerinde, karınca her zaman olduğu gibi şu hikmetli cevabı vermiş;
-“Yahu arkadaşlar benim ölçülerim de bana göredir!”
Hani demiş ya; “Karınca kararınca. Hiç olmazsa Nemrut’a karşı safımı belli ederim” diye, o hesap yani.
Neyse lafı uzatmayalım; kozmetik devi Tekin Acar Kozmetik’in genç genel müdürünün sözleri tam olarak şöyledir:
“Doğu’da mağazalar daha hızlı büyüyor. Erzurum’a cilt bakım uzmanı gitti; 1 aylık cironun yarısı 1 günde yapıldı. Kozmetik sektöründe İstanbul birinci sırada. Ama Doğu’da açtığımız mağazalarda çok daha hızlı büyüme var. Çünkü oralarda pazar yeni yeni oluşuyor. Diyarbakır’daki mağazamızı başka bir lokasyona taşımak için çalışıyoruz. Mardin’de de açıyorduk; son anda olmadı. Her yeri değerlendiriyoruz. Geçtiğimiz hafta Erzurum mağazasına Japon bir cilt bakım uzmanı gitti. Öyle yoğun ilgi oldu ki, mağaza 1 ayda yaptığı cironun yarısını 1 günde yaptı…”(*)
Tekin Acar Cosmetics önümüzdeki günlerde Van’da ve Hakkari’de de kozmetik mağazası açar mı bilmem. Eğer açarsa muhtemelen, tekmil Doğuyu temsilen Çukurcalı Reşo Emmi’den şöyle bir mektup alır:
Tekin Acaro ağam;
Çölemerik’e hoş gelmişsen babo.
Başım, gözüm üstüne.
Ben senin gözünde çapak, ayağında keçen olam.
Ben sene gurban olam ağam!
Bizim Ayşo, eskiden tezek kimi kokardı, sayende sizin arvatlara döndü.
Mis kimi kokmaya başladı Ayşo.
Bizim Bedo’nun arvadı Fato, Memo’nun arvadı Zeyno da öyle.
Eskiden inek sağıp eve gelende say ki; ahırı barabarında getirdi sanırdım.
Şimdi ahırdan ve tezekten eser kalmadı ortalıkta.
Senin göndermiş olduğun boyalar ve gözel kokular sayesinde Çölemerik’te her taraf efil efildir alimallah!
Bizim Ayşo senin gönderdigin gözel kokuları sürünmeye başladıktan beri ben de Perajo kullanmaya başlamışam.
“Perajo nedir la keko” mu diyirsin ağam?
Kolanyadır ağam, kolonya.
Hani siz diyirsiniz ya “Peraja” diye, biz de sırf size inat olsun diye “Perajo” diyirik bu zımbırtıya.
Şunu bilesin ki; bizim Perajomuz sizin Perajanızın yanında Şanel-Şeş’tir ağam.
“Şimdi de Şanel-Şeş nedir ula hırbo” mu diyirsin ağam?
Yağu ağam, kusura bakma ama sen de heç bi pok bilmiyirsin!
Hani şu Fransız erkek parfümü var ya.
Siz ona Şanel-beş diyirsiniz.
Biz de sırf size gıcıklık olsun diye Şanel-Şeş diyiriz bu merete.
TRT-Şeş gibi bir şey anlayacağın!
Ağam kusuru bakma ama senin hiç bi şeyden habarın yoktur?
Hani şu bizim dağdaki kırolor var ya Tekin Acaro ağam, bize diyirler ki;
“TC ne söyliyirse siz aksini söyliyesiz. Yoksa öldüm Allah devlet, millet olamazsız. Türkler kimi düşünüp konuştuktan sonra geriye ne kaldı? Siz farklı olacaksız ki; devlet kurabilesiz…”
Ya Tekin Acaro ağam, bize hep böyle öğretiyir bu it oğli itler!
Bizi yönlediriyirler ve sürekli bize baskı yapıyırlar.
Yoksa bezim şimdiye kadar heç bi sorunumuz ve şikâyetimiz yohtu Angara’dan neyim!
Azıcık aşım, ağrımaz başım yaşayıp gidiyirdik ha bu uca dağlarda.
Ancak bu ayrılık gayrılık çıktı çıkalı heç bi tadımız tuzumuz galmadı buralarda.
Yaylalara bile çıkıp, yaylayamaz olduk.
Tarlalara gidip ekin ekmek ekemez olduk.
Onun için de heç bi şeyin beli bereketi galmadı buralarda ağam.
Sümbül Dağı’nda, Berçalan Yaylası’nda Ters Lâlâ bile koklayamıyık gayrı.
Bizim buraların ters lâlâsı pek ala olur ağam.
Bizim lâlâlarımız, sizinkiler kimi, baş kaldırmaz ağam, boyunları yere bükerler.
Erbakan hocanın abdest ıprığı gibidirler.
Sürekli yere bakarlar.
Keşke bizim lâlâlardan da bir koku yapsan diyirik.
Bundan beş-altı sene önceydi.
Angara’dan bir müfettiş gelmişti bizim Çölemerik’e.
Adı Ömar Sağlam mı neydi?
Sizlerden eyi olmasın, vallah çok hoş ve adı kimi sağlam adamdı.
Sağ olsun bizim köye gader geldi bu Omar Sağlam.
Bana bir sarılışı vardı, bir görecektin ağam.
Sayki babasına sarılıyir.
Çok güzel laflar etti ki; yüreğimiz dağlandı sayki!
“Reşo emmi” dedi; ben de “He gurban; Reşo emmiy sene gurban olsun babo, buyir” dedim.
“Reşo emmi, bak sizin köyün keklihleri de aynı bizim Çankırı’nın kehlihleri kimi ötiyir. Ayşo Teyze’nin yaptığı ayranın, anamıykinden heç bir farkı yohtur. Bak, siz de arpaları, buğdaları bizimkiler kimi biçip destelemişsiz. Rahmetli bubam da tıpkı siyin kimi soğukkuyu lastik ayakkabı giyerdi. Bizim her şeyimiz bir. O vakıt biz yıllardır niye döğüşüp duruyık Reşo Emmi? Gardaş gardaş, gözel gözel yaşasak olmaz mı…”
Vallah o müfettişin sözleri yüreğime işlemişti ağam.
Şunu biliyki ağam, Çölemerik’e gelen her adam bu Omar Sağlam kimi olsaydı, vallah buralarda terör merör olmazdı.
Geçenlerde Başbakan, bize seslenirken “Selahaddin Eyyubi’nin torunları artık bu terörü bitirin” dedi ya ağam;
Aman bi sevindik bi sevindik!
Hele hele dağdakiler sevinçlerinden hemen keleşlere ve kanaslara sarılıp havaya ateş ettiler!
Bu arada hırbolardan bazıları havan ve roketatar atışı bile yaptılar.
Yapmayın etmeyin dedik ama kim dinler bu Sefil Reşo’yu.
Neden bu kadar sevindiler mi diyirsin ağam?
Ula ağam kusura bakma ama sen koku, moku üretip satacağım derken onca pisliği, poku unutmuş gibisin!
Ben senin kulun kölen olam ağam, kapıyda zağarın, sürüyde davarın olam, bu adamların yıllardır ne diye uğraştıklarını gerçekten bilmiyirsin sen?
Bu adamlar yıllardır devlet kurmaya, bunun için de kendilerine tarihten bir dayanak bulmaya çalişiyirler ağam.
Başbakan “Selahaddin-i Eyyubi’yi kürt ilan etti ya iş tamamdır” diyirler.
“Bakın Selahattin Eyyubi ve Eyyubiler Kürttür. Demek ki; Kürtlerin devlet kurma gelenekleri ve kabiliyetleri varmış” diye dağlarda kuduruk itler gibi hobbidi hobbidi göbek atiyirler günlerdir.
Şunu bil ki Tekin Acaro ağam, Kürtler olarak biz her bi şeyi görmezden gelerek kapatmaya çalışırken, Angara ha bire açmakla uğraşiyir.
Angara “Kürt Açılımı” dediğinde biz “Angara bizi hepten cırıl cıbıldak goyacak, bizi tığ teber şahı merdan çıkaracak” diye düşünürken, Tayip Beyimiz sağ olsun bize elbise üstüne elbise giydiriyir.
Ahmed-i Hâni, Selahaddin-i Eyyubi, İdris-i Bitlisi, Seyit Rıza derken, bizi epey bi giydirdi Tayip Beyimiz.
Artık yedi düvel gelse, çıkaramaz bu paltarları ve yaşmahları üzerimizden.
…
Neyse Tekin Acaro Ağam, koku moku derken farkında olmadan siyasetin mokunu çıkardık.
Herkes bildiği işi yapmalı bu ülkede değil mi ağam?
Son olarak senden bir dileğim var;
Koku, parfüm, boya, cila iyi gözel de bunların her birinin fiyatı bizim Maho’nun omzundaki aha bu roketatar kimi!
Biz bu fiyatları nasıl ödiyek ağam?
Hazır Ayşo’yu ve Fato’yu tıpkı sizin arvatlar gibi gözel ve alımlı görmeye alışmışken, bizi tekrar eskiye döndürmeyesin ha.
Aman diyim, gözünün yağını yiyim ağam.
Fiyatları heç olmazsa aha şu Sülo’nun elindeki keleş boyuna indir ki rahat ratat ödiyebilek!
Ödiyek ki; tekrar tezek kokusuna talim etmiyek buralarda…
Devlet bile her şeyde bize indirim yaparken, bizim mezrada yıkılmış gıytırık dam ve samanlıklar için bile bize deste deste tazminatlar öderken, sen niye aynısını yapamayasın degil mi ağam?
De hadi gözlerinden öperem khayırsız!
Baki selamlar.
Reşo Emmin/Çukurca-Cölemerik
__________
(*)