Site icon Turkish Forum

ATEŞLE PAZARLIK

16.12.2012 - gazze gaza

ABD küresel piyasalarının güvenliği,istikrarı ve büyümesini teminen Kuzey Afrika ve Orta Doğu’nun zengin kaynakları ve jeopolitiklerine öngördüğü yeni,gerçek ve herkesi kapsayan küresel düzenini -işte,Arap Baharı sürecinde İslam ülkelerine ihraç etti!
Geçmişte İsrail ve Batı’ya İslami Cihad tehditinde olan ve terör örgütü sayılan  Müslüman Kardeşler örgütü ve benzerleri ülkelerinde iktidar sorumluluklarıyla tehditlerinden alıkonuldular.
Rağmen din ile demokrasinin bağdaşmayacağı gerçeği bir kez daha belirdi ve  Fas,Tunus,Libya,Mısır ve tüm İslam ülkeleri etnik ve mezhepsel eksenlerinde ayrıştı.
Şimdi terör bu ülkelerde cirit atıyor  ve bu örgütlerin umulmadık silahlarla bezenmesini,intihar saldırılarını düşünmek bile zor geliyor.
Üstelik İran,Şii Devrim ilkeleri ve nükleer programı ile ABD’nin Orta Doğu ve Hazar Havzasının zengin kaynakları ve jeopolitiklerini kontrol etmesi önünde engel kabul edilmekte-hem,Sünni ülkelerde ayrışmaya yol açtığı-hem de, nükleer gelişimiyle İsrail’in güvenliğine tehdit oluşturduğu- hâlâ,öngörülüyor.
Bölgenin merkezi  Suriye İç Savaşı’da göz önüne alındığında ortaya muazzam bir belirsizlik çıkıyor – o nedenle, ABD ne İsrail,ne Türkiye,Suudi Arabistan’ın ısrarlarına rağmen ne Suriye ne de İran’a karşı askeri operasyona ikna olmuyor.

*
Halbuki İsrail nükleer gelişimini yok etmek üzere İran’a bir saldırı düzenlenmesi öncesinde,”Demir Kubbe”olarak adlandırdığı ve  düşmanlarının her türlü saldırısına karşı insanını ve topraklarını bir şemsiye gibi koruyabilir hava savunma sistemini Gazze’de HAMAS örgütüne karşı test etmiştir.
Hem HAMAS’ın uzun menzilli roket fırlatma kapasitesi büyük ölçüde tahrip edilmiş,hem uzun süreli bir savaşa dayanamayacak seviyeye ötelenmiştir.
İsrail Demir Kubbesine bir kaç hava savunma bataryası daha ilave etmesi halinde hangi ülkeden gelirse gelsin güvenliğini sağlayacağını da öğrenmiştir -fakat,nereden geleceği belirsiz terör  örgütlerinin
kimyasal ya da İran’ın olası bir atom bombasını engeleyebilecek bir tedbir bulunmuyor.
Bu sırada Kuzey Kore’nin uluslararası uyarılara karşı gelerek uzun menzilli füze denemesi yapması -şimdi,akla bir soruyu getiriyor.
Acaba  bu hengame sürerken İran’ın ve Kuzey Kore’nin nükleer silah yapması olanaklı ise neler olabilir?

*
Önce bir atom bombasının dehşetinden başlanmalıdır.
İran ya da Kuzey Kore nükleer bomba yaparsa ve bunu kullanırsa bombanın parlatıldığı yerde herkesin öleceğini,yakın çevrede radyoaktif serpinti ile herkesin kanser olacağını ve sakat kalacağını,ne İsrail’de ne Türkiye’de ne de Güney Kore’de sağlam tek kişi kalmayacağını bilmek gerekiyor.
Bir de bu konuda nükleer santral ile atom bombası teknolojisinin birbirine çok yakın olduğu bilinmelidir.
Mesela bir ülke için “nükleer silah yapma kapasitesine yaklaşıyor” ifadesi ile “nükleer santral kurma kapasitesinde olması” ifadesi arasında bir fark bulunmuyor.
Yani İran nükleer birikimi ile santral mi yapacaktır yoksa atom bombası mı sorusunun tek bir yanıt bulunuyor:cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla örülmüştür!

*
Şimdi tüm üyelerinin eşit egemenliği esasında uluslararası anlaşmazlıkların barış,güvenlikle çözümlenmesini amaçlayan Birleşmiş Milletler Teşkilatı ile devam edilmelidir.
O halde tüm üyeler başka bir devlete tehdit oluşturmaktan ya da güç kullanmaktan kaçınmalıdır.
Fakat nükleer ve diğer silahların çoğalması riskinin de önüne geçilmelidir-nitekim,Kuzey Kore ve İran’da nükleer silahların yayılmasının önlenmesi,Orta Doğu ile Kore Yarımadasının silahlardan arındırılması gerekiyor.

*
Silahsızlandırma politikaları ülkelerin askeri güç potansiyelini sınırlama ve azaltmak üzere saldırı ve savunma silahlarının üretiminin ve teknolojilerinin geliştirilmesinin en aza indirilmesidir.
Teminen çok taraflı anlaşmalar yanında iki büyük silah gücüne sahip ABD ve Rusya  arasında;Nükleer Silahların Atmosferde,Dış Uzayda ve Su altında Denenmesinin Yasaklayan Anlaşma,Anti-Balistik Füze Sistemlerinin Sınırlandırılması Anlaşması ya da Stratejik Saldırı Silahlarının Sınırlandırılması Anlaşması gibi bir çok anlaşma bulunuyor.

*
Bu noktada serbest piyasa ekonomisini küreselleştirme başarısında ABD ulusal güvenliğini,küresel serbest ticaretin güvencesi olmakla taçlandırmak istiyor.
Küresel güvenliğin sağlanmasında yükü klasik müttefikleri dışında  Rusya,Çin gibi ülkelere de paylaştırıyor -ki,bu ülkelerin bir dizi siyasi ve ekonomik kriterleri uygulaması gerekiyor.
Anlaşmazlıklar halinde ABD’nin “nerede,ne zaman olursa olsun küresel olaylara karşılık verme yeteneği düşmanlarla savaşıp- savaşmamaya değil,bunun nasıl yapılacağı ile ilgilidir” özetinde Askeri Stratejisi devreye giriyor!

*
NATO,ABD Askeri Stratejisini Atlantik-Avrupa ekseninde savunma sistemine,niteliklerine,esnekliğine ve etkili partnerlik anlayışını tam karşıladığından yanadır.
Nitekim NATO üyelerinin barış, güvenlik ve istikrarlarını teminen hem konvansiyonel silahların ve kitle imha silahlarının yayılmasını önleme çalışmaları yapıyor hem de Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması hedefleri doğrultusunda uluslararası istikrara destek görevinde bulunuyor.
Bu yüzden Rusya’nın Avrupa’daki silahları konusunda şeffaflığını arttırmayı ve bu silahları NATO üyeleri topraklarından uzağa nakletmeyi kabul etmesini sağlamayı hedefliyor.

*
Birinci sorun tam bu noktada çıkıyor- çünkü, Rusya bugünün çok belirsiz konjonktüründe jeopolotik olanaklarıyla uluslararası  ekonomi ve siyasette dengeleyici olmak rolüne taliptir.
Şanghay İşbirliği Örgütü,Bağımsız Devletler Topluluğu,Kollektif Güvenlik Anlaşması,BRICS grubu gibi bölgesel organizasyonların uluslararası ilişkilerin önemli belirleyenleri olduğundan yanadır.
Ekonomik bütünleşme ile eski Sovyet coğrafyasındaki ülkelerle,Asya-Pasifik’te,Afrika ve Latin Amerika’da bütünleşmeyi öngörüyor.
Buradan hareketle tüm devletler için güvenliğin bölünmezliği ve aşırı kuvvet kullanılmasına karşı duruyor.
O yüzden Rusya Askeri Stratejisi ile tavır alıyor;Avrupa’daki silahları konusunda ABD/NATO’nun şeffaflık talebi ve bu silahları Avrupa’dan uzağa nakletmesi ısrarına, İran nükleer programı gerekçesiyle topraklarının Füze Savar sistemlerle kuşatılmaya alınması itirazıyla karşı duruyor.
Buna göre Rusya, ABD ile Nükleer Silahların Azaltılması Anlaşma’da yeterli tecrübeden geçmiştir -önce,füze savunma sistemlerinin Rusya’nın nükleer alt yapısına karşı olmayacağına dair doğru stratejik seviyede,eşit şartlarda,içişlerine karışılmadan ve saygı çerçevesinde  garanti istiyor.
Aksi halde yılların birikimi,güçlükleri,deneyimiyle sağlanmış saldırı ve savunma silahları dengesinin küresel ölçekte bozulacağı ve asimetrik yanıt verileceğini öngörüyor!

*
Ya Asya-Pasifik ekseni? ABD, bölgede yükselen küresel ekonomi dinamiğinin güvenlik ve istikrara ihtiyacı olduğu ve Çin’in agresif etkisine karşı tek dengelen olduğundan yanadır.
İdeolojik ve stratejik üstünlüğünü koruyabilmek için bölge ülkelerinde ekonomik ve demokratik standartların yükseltilmesini öngörüyor -bir yanda, bölgede diplomatik ve ekonomik ağırlığını artırırken  öte yandan da donanmasıyla askeri gücünü bölgeye kaydırıyor.
Halbuki BM Kuruluş Şartına göre  bölgesel sorunlara bölge devletlerinin oluşturduğu teşkilatların çözümler araması teşvik edilmiştir.
Asya’da NATO gibi müşterek bir güvenlik ittifakı bulunmuyor -rağmen,iki bölgesel teşkilat, Şanghay İşbirliği Örgütü ve ASEAN Bölgesel Forumu Avrasya ve Asya-Pasifik’e ilişkin güvenlik konularının yürütülmesiyle düzenli olarak ilgileniyor.
Fakat Japonya-Çin ile iki Kore arasındaki gizli düşmanlıklar  Asya-Pasifik İşbirliği Forumuna ABD’nin askeri olarak geri çekilmesi halinde ekonomik güvenlik alanlarında sorunlar doğacağı endişesini yansıtıyor.
O nedenle ABD diğerleriyle birlikte  Çin’in niyetini kavramak ve yanlış anlamaları azaltmayı teminen bölgesel diyaloglarda bulunmak üzere bölgeye yerleşmeye çalışıyor -bu da, ikinci sorundur.
Çin ABD’nin Asya-Pasifik’te karşılıklı saygı içinde olmasını isterken,bir yandan da ABD’nin artan askeri varlığını ve etkinliği dengelemek üzere savunma stratejisini geliştiriyor.
Gemi Savar Füzeler ve ağır bombardıman uçakları ile donanıyor,önemli deniz geçitlerinde ve boğazlarda deniz stratejilerini geliştiriyor ve ABD müttefiki Hindistan’ı çevreleme stratejisi uyguluyor.

*
Avrupa-Atlantik ve Asya-Pasifik bölgesinde  süper ülkeler arasında -bilhassa,üçüncü ülkelere çok acımasız sert bir kutuplaşma sürüyor.
Bir çok yaptırıma rağmen hem İran hem Kuzey Kore nükleer gelişmeleriyle BM kararlarını ihlal ediyor.
Küresel belirsizlik -doğrusu,kendilerini büyük bir gözüpeklik ile öne atan hem İran’ın hem de Kuzey Kore’nin nükleer pazarlık ellerini kuvvetlendirmektedir.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu İran’ın nükleer programı ile ilgili konularda 16 Ocak’ta Tahran’da 3 aşamalı uzlaşma,ardından nihai kararda anlaşma ve uygulama öngören -fakat,nafile olmasından kaygı duyulan  toplantılar öngörüyor.
Acaba -daha önce, ABD ile ekonomik destek karşılığında nükleer programını durdurmaya razı olan Kuzey Kore -yine,kimi ekonomik ve siyasi destekler alması halinde benzer görüşmelerin kendisiyle de yapılacağı beklentisinde midir?
Sonuçta bütün beklentiler Rusya ve Çin’in yararlarından yana çıkıyor.

*
Hâlâ NATO Genel Sekreteri  Rasmussen,Suriye Cumhurbaşkanı Esad takıntısındadır,”Şam rejiminin çöküşe yaklaştı”diyor.
Hayret -yahu,Esad olsa ne yazar olmasa ne? Hazret çöküşle birlikte daha da artacak belirsizliği,Suriye oluşturulan ebedi düşmanlığı,bölünmeyi,sınır tanımaz kimyasal silah tehlikesini,intihar saldırılarını görmüyor.
Küresel barış,güvenlik,istikrar nerede,nasıl büyüme sağlanabilir?
ABD’nin hıncını önce bu at hırsızından -yetmez, sonra İslam’la demokrasinin bağdaşacağı fikriyle kendini kandıran ABD’li gazeteci Dan Berrett’in ifadesiyle dünyanın en tehlikeli ve hasta vaizi Fethullah Gülen ve “Öleceksek adam gibi ölelim” diyen Başbakan Erdoğan ve şürakasından çıkarması gerekiyor -ki,vallahi bu da yetmez!

16.12.2012

Exit mobile version