Rumların bütün yüzleri çirkin. En çirkin olanı da Türklere bakan tarafı, yani Kıbrıslı Türklere bakan yüzü.
Kıbrıs adasında ellerinde olsa Kıbrıslı Türklerin soluk almasına bile mani olmak istemekteler. İstiyorlar ki adanın tümünün mutlak sahibi olsunlar, Kıbrıslı Türkler kendilerine tabi olsun…
Bu tabi olmanın koşulu var. Akıllarındaki koşul şu: Kendileri ne kadarını verirlerse veya da uygun görürlerse, Kıbrıslı Türklerin o kadarını almaya hakları olsun. Kıbrıslı Türkler en küçük bir yaramazlık yaparlarsa veya da itaatsizlik yaparlarsa hemen ellerindeki musluğu kapatsınlar ve Türkler verdiklerinden mahrum kalsınlar. Kıbrıs’ın yerel Türkçesinde buna “yat Arap, kalk Arap durumu” deniyor.
Bütün düşünceleri bu doğrultuda, bütün stratejileri de bunun üstüne kurulu.
Avrupa Parlamentosunda (AP), Türkçenin zor telaffuzundan olsa gerek bir türlü KKTC diyemedikleri için “Kıbrıs’ın Kuzey bölgelerinde yaşayan Müslüman Kıbrıs Türk Toplumu” dedikleri bizlere, Mali Yardımların devam etmesi için yapılan görüşmelerde Rumlar hep engelleyici girişimlerde bulundular.
Görüşmelerden çıkınca da AP Kıbrıs Rum Parlamenterlerinin kullandıkları sözler çok ilginç: “İlk Savaşı Kazandık!”
Bu sözlerinin gerekçesi de Avrupa Parlamentosunda Kıbrıs Türk toplumu için çok yıllı finans mekanizmasının kurulmasını önlemeleri!
Oysa AB’nin Kıbrıs Türk halkına yaptığı mali yardım, Türkiye Cumhuriyetinin KKTC’ye yaptığı mali yardımla kıyaslandığında devede kulak bile değil.
Bu mali yardımın büyük bir kısmı AB mali yardımının nerelere ve hangi faaliyetlere yapılacağı ve nasıl harcanacağı ile ilgili projelerde çalışan AB personellerinin maaşlarına, geriye kalan paranın büyük bir kısmı “İki toplumlu etkinliklere”, geriye eğer elde bir şeyler kalmışsa onlar da AB’nin söz konusu ofisinde çalışan kişilerin uygun görecekleri bina restorasyonuna veya benzeri bir etkinliğe harcanıyor.
Ben açıkçası bu sözde “üfürükten” mali yardımın Kıbrıs Türk halkına çok faydası veya da katkısı olduğunu pek düşünmüyorum.
AP Dışişleri Komitesi üyesi Yunanistan Yeni Demokrasi Partisi (Nea Demokrasia Gomma) üyesi Bayan Marietta Yannaku’nun (Marietta Giannakou) toplantıda hazırladığı raporunu sundu ve rapordaki “AB ödeneklerinin Kıbrıs Türk toplumuna verilmesinin, mevcut yasal çerçeve zemininde ve Konsey tüzüğü uyarınca devam etmesi” talebi aynen kabul edildi.
Rumlar bunu bir zafer olarak nitelediler ve kapıdan çıkınca da zaferlerini “Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti, Avrupa Parlamentosunda Kıbrıs Türk toplumu için çok yıllı finans mekanizmasının kurulmasının önlenmesi yönünde ilk savaşı kazandı” sözleri ile dile getirdiler.
Gerekçeleri de AB tarafından kendi finans “çizgisine” sahip olabilen üçüncü ülke olarak, KKTC’nin yasadışı varlığının düzeyinin yükseltilmesi koşullarını oluşturmasıymış.
Tabii bu gerekçeye yerel tabirle “Kantara’nın keçileri bile güler”.
Asıl gerekçe, AB’nin Kıbrıslı Türklere (KKTC’ye) yapacağı mali yardımın çok yıllı finans mekanizmasına bağlanmasının, Kıbrıs Rum Yönetimini devre dışı bırakacağıdır. Halen mevcut sistemde, her yıl yapılacak yardımı AB, Kıbrıs Rum Yönetimine sormakta ve onun onayını aldıktan sonra mali yardımı yapabilmekte. Bu nedenle bu güne kadar yapılan AB yardımları devede kulak düzeyinde kaldı sadece.
Rumlar her yıl AB’nin, Kıbrıslı Türklere (KKTC’ye) yapacağı mali yardımı kendilerine sormasını ve onaylarını almasını istiyor, sanki biz Kıbrıs Rum Yönetimin tabası veya köleleriymişiz gibi…
Burada söylenecek tek söz var; Lanet olsun böyle AB’ye de, AB’nin adaletine de.
Ata ATUN
e-mail: ata@kk.tc
30 Kasım 2012