NECDET BULUZ
Gazze’de İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalar sonrasında ateşkes sağlanmasından sonra gözler şimdi Gazze’ye kalıcı barış formülleri üzerinde yapılan çalışmalara döndü. Bizim görüşümüz de Gazze’ye kalıcı bir barışın sağlanmaması halinde bu ateşkesin bir işe yaramayacağı yönündedir. Bunun için hiç kuşkusuz bu işe soyunanların hemen harekete geçmesi ve özellikle de Amerika üzerinde etkili olmaları gerekiyor.
Türkiye, Hamas’a doğrudan destek veren ülkelerin başında geliyor. Ancak, ateşkes sağlanmasında ön plana çıkamadı. Mısır, bu konuda etkin rol oynadı. Ancak, Türkiye’nin Hamas konusunda kendisini bağladığını da gözlemledik. Nitekim İsrail saldırılarından sonra Hamas Lideri Hamid Meşal “Türkiye verdiği sözleri tutmalıdır” diyerek bu sahiplenmeyi ortaya koymuştur.
İSRAİL KUŞATILIYOR AMA…
Hamas’ın eskiye göre daha güçlü olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye, Hamas’ın davasını sahipleniyor. Yanına da zengin bir ülke Katar’ı alarak Hamas’a gelişmiş füzelerin sağlanmasında etkili de oldu. Başbakan Erdoğan’ın İsrail Başbakanı Netenyahu’ya “ Artık, her şey 2008 yılındakinden farklıdır. Ayağını denk al” derken, Hamas’ın palazlandığı mesajını da vermiştir.
Şimdi sözü fazla uzatmayalım, söylemek istediğimiz noktalara gelelim:
Hamas’ın yanında Türkiye, Katar, Hizbullah’ın etkin olduğu Kuzey Lübnan, Esad’ı devirmeye çalışan Suriyeli İslamcılar, hatta Ürdün, birlikte hareket ediyor. Böyle bir ittifak var ama ne kadar başarı elde edilir, onu söylemek mümkün değildir. Bir noktada İsrail adı geçen ülkelerce kuşatılmış görünüyor, ama bunun bir yararı olabilir mi? Çünkü Türkiye dışındakilere güvenmemek gerekiyor. Katar zengin bir Arap şehliğidir ama her hali ile Amerika’ya bağlıdır. Amerika istediği anda Katar’ı bu ittifakın dışına itebilir. Lübnan, Ürdün ve Esad’ı devirmeye çalışan gruplarla çıkılan yolda başarı ne kadar sağlanabilir bunu bizim Başbakan ve Dışişleri Bakanımız düşünsünler.
AMERİKA İSTEMEZSE OLMAZ
İşte, Türkiye’nin yola çıktıkları bunlar. Bir anda alabora olacak ve yıkılacak bu birliktelikte, Türkiye Hamas konusunda her an yalnız kalabilir. Bu nedenle Türkiye’nin Suriye’de olduğu gibi Hamas konusunda da fazla öne çıkması, kendisini bağlaması doğru olabilir mi? Suriye’de başımıza gelenlerin Gazze konusunda Hamas’a destekte başımıza gelmeyeceğinin bir garantisi var mı?
Amerika’nın elinde kalıcı bir barış için bir formül var. Zaten Amerika’nın isteği ve desteği olmadan, diğer ülkelerin atacağı adımlar hep havada kalır. Amerika, dikkat edilecek olursa Gazze konusunda Mısır’ı öne çıkarıyor. Özellikle de Hamas ve el Fetih’i uzlaşma noktasına getirmek için Arap Ligi’ni kullanmayı hedefliyor. Türkiye ve Katar’ı da bu işe katarak “İsrail’in güvenliğini sağlayacak adımları atın” diyor. “Hamas’a baskı yapın, 1967 sınırları içinde bir Yahudi devletini kabule ikna edin” diyor. Bu baskı daha önce vardı, şimdi daha net ortaya konulacak. Bir noktada Ortadoğu, Amerika’nın istediği gibi şekillenecektir, zaten BOP’un hedefi de bu değil mi?
Dikkat edilecek olursa burada bütün hedef, İsrail’in güvenliğinin sağlanmasıdır. İsrail’in güvenliğinin sağlanamadığı bir ortamda kalıcı barışının sağlanması da mümkün görülmüyor. Konuya bu açıdan baktığımızda Amerika’nın istemediği bir şeyin yapılması ve uygulanması hayat bulmayacaktır.
TÜRKİYE YALNIZ KALABİLİR
Türkiye, Hamas’a yakınlığı nedeni ile ilgi odağı olabilir. Ancak, Türkiye’nin iş yaptığı Katar’a, Lübnan’a, Ürdün’e, Esad’ı devirmeye çalışan gruplara da güvenmemesi gerektiği görüşündeyiz. Adı geçen ülkeler ve gruplar bir anda dönebilirler ve Türkiye yapayalnız ortada kalabilir. Türkiye de dahil, bu grupları Amerika istediği gibi yönlendirebilir, unutmayalım. Bunların çok iyi hesaplanması gerekmektedir.
Öyle görünüyor ki, Amerika, Gazze ile ilgili olarak Mısır’ı ön planda tutuyor. Nitekim sağlanan ateşkes sonrası ABD Dışişleri Bakanı Clınton’un, Türkiye’nin adını hiç telaffuz etmemesi ve Mısır’a teşekkür etmesi de bunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.
Kaldı ki, Başbakan Erdoğan’ın Gazze krizi sırasında başta İsrail olmak üzere, Amerika ve diğer ülkelere ağır sözler söylemesi de ilgili ülkeler tarafından mutlaka değerlendirilecek ve Türkiye ile olan ilişkilerde bu değerlendirmeler de önemli rol oynayacaktır. Özetleyecek olursak, Başbakan Erdoğan tabanının hoşuna gidecek söylemlerde bulunurken, Türkiye’nin dışarıdaki itibarını da korumak ve kollamak durumunda olduğunu unutmamalıdır. Günün birinde bu öne çıkma ve ağır sözlerin faturası önüne konulabilir.
e.mail: [email protected]
Bir yanıt yazın