Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch geçen hafta 5 Kasım’da Türkiye’nin uzun dönem yabancı para cinsinden kredi notunu ‘BB’den ‘BBB’ye yükselterek “yatırım yapılabilir ülke” seviyesine çıkarmıştır.
Haziran ayında S&P kuruluşu, Türkiye’nin not görünümünü yüksek cari açık ve kısa vadeli finansman temini sebebiyle olumludan durağan a çevirirken, Moody’s sıkı kamu harcamaları disiplini ve kamu borçluluğunun azalmakta olduğundan hareketle Türkiye’nin Ba2 olan notunu Ba1’e yükseltmiş ve not görünümünü olumluya çevirmiştir.
Fitch ise BB+ olan Türkiye notunu iki buçuk yıl önce kriz zamanında vermişti.
Not yükseltilmesi, gerek iktidar ve gerekse muhalefetin gündemine oturmuş ve çok farklı şekilde yorumlanmıştır. Yorumlara açıklık getirmek ve konunun uzmanı olmayanlar için bazı temel bilgileri bugün sizlerle paylaşmak istiyorum.
Küresel dünyada ülkeleri derecelendiren birçok kuruluş olmasına rağmen üç derecelendirme kuruluşu çok önemlidir. Bunlar; Amerikan Sermaye Piyasası Kurulu tarafından oluşturulan NRSRO bünyesinde yer alan Moody’s, Standart & Poor’s (S&P) ve Fitch Ratings’dir.
Moody’s’in 28 ülkede ortalama 6,400 çalışanı, Fitch’in 50’den fazla büroda 2,000 çalışanı ve Standard & Poor’s’un 26 ülkede 5,000 çalışanı vardır.
Küresel çapta kredi derecelendirmenin çoğunu yapan ve sektördeki pastanın en fazla payına sahip olan bu üç kuruluş, dünya çapında etkisi en yüksek olanlardır.
Amerikan Sermaye Piyasası Kurulu SEC (U.S. Securities and Exchange Commission), 1975 yılında NRSRO (Nationally Recognized Statistical Rating Organisations) bünyesinde kredi derecelendirme kuruluşlarını tek çatı altında toplamıştır.
Piyasaya giriş çıkışları belirli bir standarda bağlama amacıyla kurulan NRSRO’nun on üyesi arasında en önemlileri yukarıda adı geçen üç kuruluştur.
On kredi derecelendirme kuruluşu 2010 yılında toplam 2,816,599 adet kredi derecelendirmesi yapmıştır. Bunların 2,734,711 adedi Moddy’s, Standard & Poor’s ve Fitch tarafından gerçekleştirilmiştir. (%97, 3.5 milyar dolar))
Derecelendirme kuruluşları; şirketleri, belediyeleri ve ülkeleri derecelendirmektedir. Ülke kredi notları, ülkelerin borçlarından kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirebilme yeteneklerini ölçer.
Belli bir derecenin üstünde olan ülkeler yatırım yapılabilir ülkeler olarak sınıflandırılırken, derecenin altında bulunan ülkeler ise riskli yatırım grubunda bulunur.
Kredi derecelendirmesi, ülkenin kredi itibarının belirlenmesidir.
Derecelendirme, borçlunun kredi geçmişi ve gelecekteki borcu ödeme kapasitesi hakkında yapılan bir değerlendirmedir. Kredi derecelendirmesi, borç veren veya yatırımcı için o borcun geri ödenme olasılığını belirlemek için yapılır.
Düşük bir derecelendirme, borç alanın borcunu ödememe riskinin yüksek olduğu anlamına gelir. Bu durum, faiz oranının yüksek tutulması veya borç talebinin reddedilmesi sonucunu doğurur.
Aşağıdaki tabloda üç kredi derecelendirme kuruluşunun kredi notasyonları verilmiştir.
Kredi notasyon Sayısal Sıralama S&P Fitch Moodys __________________________________________________________________________________ Yatırım Notu Derecelendirmesi En Yüksek Kalite AAA AAA Aaa 21
Yüksek Kalite AA+ AA+ Aa1 20 AA AA Aa2 19 AA- AA- Aa3 18
Yüksek Ödeme Kapasitesi A+ A+ A1 17 A A A2 16 A- A- A3 15 Yeterli Ödeme Kapasitesi BBB+ BBB+ Baa1 14 BBB BBB Baa2 13 BBB- BBB- Baa3 12
__________________________________________________________________________________ Spekülatif Notu Derecelendirmesi Yükümlülüklerin yerine getirilme ih. BB+ BB+ Ba1 11 Belirsizlik BB BB Ba2 10 BB- BB- BA3 9
Yüksek Risk B+ B+ B1 8 B B B2 7 B- B- B3 6 Yükümlülükler Yerine Getirilemez CCC+ CCC+ Caa1 5 CCC CCC Caa2 4 CCC- CCC- Caa3 3 CC CC Ca 2 C C C 1 SD SD D 0
|
Ülke kredi notlarının bir çeşit risk göstergesi durumunda olması ve ülkelerin kredibilitesini yansıtması, ülke notlarındaki değişikliklerin ilgili ülkelerde ekonomik ve politik etkiler meydana getirmesine yol açmaktadır. Bu sebeple kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkelere verdikleri notlar önemlidir.
Notlar, aslında kuruluşların namusudur. Bir torpil söz konusu olamaz. Aksi takdirde kuruluşun itibarı sarsılır.
Fitch ülke kredi notlarını açıklarken 18 değişken içinden bazılarını seçerek en küçük kareler yöntemiyle ülke kredi notlarını belirler. Bu değişkenler; enflasyon, GSYİH büyüme hızı, bütçe dengesi, toplam kamu borcu, faiz ödemeleri, kamunun yabancı para birimine bağlı borçları, toplam kamu borcu, faiz ödemeleri, toplam dış borçlar, rezerv para, cari denge gibi ekonominin temel göstergeleridir.
Türkiye, küresel krizin başladığı 2008 yılından bu yana Endonezya’dan sonra notu yükseltilerek yatırım yapılabilir seviyeye çıkan ikinci ülke olmuş ve Azerbaycan, Bulgaristan, Kolombiya, Romanya, Hindistan, Endonezya, Letonya, Namibya, İzlanda Tunus ile aynı nota sahip ülke konumuna gelmiştir.
Uluslararası derecelendirme kuruluşlarından “yatırım yapılabilir ülke” notu almak zordur ama bu notu korumak daha da zordur.
Bu sebeple not artışında en önemli faktör olan kamu maliyesindeki disiplinin korunmasına bundan sonra da daha önem verilmelidir. Özellikle hazırlıkları devam eden 2013 yılı bütçesinde tasarrufa dikkat edilmelidir. Ayrıca cari açık ve enflasyonun yeniden yükselmemesi, ödemeler dengesinin bozulmaması ve dış borçların fazla artmaması için önlem alınmalıdır.
Not artışı sonrası Türkiye’de faiz ve döviz gerilerken borsa 1500 puan birden yükselmiştir.
Fitch Başekomusti Ed Parker, Hürriyet Gazetesi’ne yaptığı açıklamada “Türkiye ekonomisi farklı bir ligde değerlendirilecek. Not artışı, daha güvenli bir finansal ve ekonomik yapıya sahip olduğunun teyididir. Türkiye’nin son derece dalgalı bir coğrafyada olduğu muhakkak. Ancak son 5-10 yılda pek çok askeri ve siyasi şoka rağmen Türkiye ekonomisi güçlü bir şekilde gelişimini sürdürdü.” demiştir.
Bu not artışıyla Türkiye’nin ilk etapta, ‘yatırım yapılabilir’ seviye kriteri arayan uluslararası fon ve şirketlerinin radarına gireceğini söyleyen Parker, şu değerlendirmede bulunmuştur: “Bu bile son derece önemli bir gelişme.”
Fitch, ülkenin görünümünü ise ‘durağan’ olarak belirlerken, ülke tavanını da, BBB-’den, BBB’ye yükseltmiştir.
Böylece Türkiye 18 yıldan sonra ilk defa yatırım yapılabilir ülke seviyesine ulaşmıştır. Bu gelişme, Türkiye’ye gelecek doğrudan yabancı sermaye yatırımları üzerinde çok olumlu etki yaratacaktır.
Türkiye ekonomisinde yakın dönem makro finansal risklerdeki iyileşme, kamu borcundaki azalış ve güçlü bankacılık, notun yükseltilmesinde etkili olmuştur.
Parker, iki yıl içinde Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada, siyasi ve askeri şoklara neden olmayacak şekilde bir istikrar sağlandığının görülmesiyle birlikte cari açıkta azalma olması ve enflasyonun da düşürülmesi durumunda Türkiye’nin notunun yeniden artırılmasının gündeme gelebileceğini açıklamıştır.
Kısa vadede Türkiye’nin makro ekonomik dengelerinde bir bozulma olmaması için “Cari açık hala yumuşak karın. Çok fazla kredi büyümesine izin vererek cari açığın artmasına neden olunmamalı” demiştir.
Fitch, Türkiye ekonomisinin 2012’de yüzde 3, 2013’te yüzde 3.8 ve 2014’te yüzde 4.5 büyüyeceği tahmininde bulunmuştur.
Türkiye’nin dış şoklara karşı duyarlılığının arttığı değerlendirmesini yapan Moody’s’in aksine Fitch, Türkiye’nin şoklara karşı direncinin yükseldiğini açıklamış fakat bir uyarıda da bulunmuştur:“Dışsal finansman ve durgunluk olasılığı var. Fakat, ülkenin güçlü devlet, banka ve hanehalkı bilançosu, krize neden olabilecek şoklara karşı önemli bir tampon oluşturuyor.”
Fitch’in Türkiye ekonomisi ile ilgili tespitleri şöyledir:
- İşsizlik son 11 yılın en düşük seviyesindedir,
- Ekonominin yapısı güçlüdür,
- Döviz kuru istikrarlıdır,
- Kamu finansmanında zorluk yaşanmamıştır,
- Bütçe açığı düşük seviyededir,
- Kamu borcunun milli gelire oranının 2012 yılı sonunda yüzde 37 olması beklenmektedir,
- BBB kredi notunun ortalaması yüzde 41’dir,
- Bankacılık sektöründe sermaye yeterlilik oranı yüzde 16.3, takibe düşen kredi oranı yüzde 2.8’dir,
- Kredi büyümesi Eylül ayına kadar yüzde 14’e gerilemiştir,
- Cari açığın 2012 yılı sonunda 58 milyar dolar olacağı tahmin edilmektedir,
- Açığın milli geliri oranının yüzde 7.2’ler seviyesinde olması beklenmektedir,
- Enflasyonun 2013 yılı sonunda yüzde 6.5 seviyesinde olması umulmaktadır.
Geçen hafta CNN TÜRK Muhabiri Sinem Yöndem’e konuşan Fitch Başanalisti Ed Parker, Türkiye’nin büyüme performansını övmüş ama cari açık ve enflasyon konusunda Türkiye’yi uyararak “Siyasi riskleri de yakından izliyoruz” demiştir.
AB Kapısı Şimdilik Açılmıyor
Lüksemburg’daki Avrupa Birliği Adalet Divanı’nda 6 Kasım’da çok önemli bir davanın duruşması vardı. Bu duruşmayı izlemek için davetli olmama rağmen, Türkiye’deki yoğun gündemim dolayısıyla katılamadım.
Almanya’da yaşayan ailesini ziyaret etmek amacıyla vize talep eden, ancak başvurusu reddedilen Leyla Ecem Demirkan adlı genç kızın açtığı dava, Türklerin vize sorunu ile sıkıntılarını aşmada bir dönüm noktası olacağı için dava çok önemlidir. .
Davayı Köln’den gelen bir otobüs dolusu Türk gencinin yanında çok sayıda Türk vatandaşı da izlemiştir.
Davada Türkiye ile AB arasındaki ortaklık anlaşması ve mevcut hakların kötüleştirilemeyeceğini garanti altına alan Katma Protokol’e göre Türklere turistik gezi ve aile ziyareti için vize mecburiyeti olup olmadığı sorusu ele alınmıştır.
Duruşma binanın en büyük salonunda saat 09.30’da başlamış ve Saat 12.30’a kadar sürmüştür. Duruşmada üye ülkelerin temsilcilerinin tamamı Türklere vize uygulamasına devam edilmesi yönünde görüş bildirmiş, Yunan ve İngiliz temsilciler Türklerin vizeye tabi oldukları için memnun olmaları gerektiğini söylemişlerdir.
Başsavcı İspanyol Cruz Villalon mütaalasını 28 Ocak 2013 tarihinde açıklayacaktır. Mahkemenin kararını Mart 2013 de vermesi beklenmektedir.
Bir yanıt yazın