Başbakan Erdoğan,”Çok farklı sistemlerin bize faydalı yanlarını alalım,kültürel ve toplumsal yapı farklılığı nedeniyle uygulayamayacağımız yanlarını ayıklayalım. Bugün biz cumhurbaşkanımızla uyum içindeyiz. Ama yarın sıkıntı olmayacağı nereden belli? Başkanlık sistemini tartışmalıyız” diyor.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ Devrim Kanunlarının -işte,Öğrenim Birliği Yasası,Tekke-Zaviye ve Türbelerin Kapatılması Yasası,Birtakım Ünvanların Kaldırılması Yasası,Şapka ve Kıyafet Yasasının kaldırılacağı sinyalini veriyor.
Ya da Başbakan,”Ölümler karşısında,öldürmeler karşısında gerekirse idam cezası yeniden masaya getirilmelidir.Çünkü devletin öldüreni affetme yetkisini biz kendimizde görmüyoruz.Bu yetki öldürülenin ailesine aittir”diyor.
*
AKP sadece kendi hedefi yolunda İslam Birliğine yürüdüğü,toplumsal uzlaşma arayışında olmadığı gibi toplumu kendi dünya görüşüne göre biçimlendirmeye hız verdiği bir süreçtedir.
Başkanlık Sistemini kamuoyuna çoğunluğun daha iyi temsil edileceği,yasama bağımsızlığının artacağı,rejim istikrarına katkı koyacağı ve güçler ayrılığının garantisi olduğu gerekçeleriyle öneriyor.
Aslında Osmanlı’da Sultan’ın yetkisinde şeriatın esasına dokunmadan,onunla mutabık kalarak yerel şartlar ve ihtiyaçlar çerçevesinde oluşturulan örfi hukuk’un benzerini oluşturmaya yönelmiştir.
Erdoğan batılı Türk Hukuk Sisteminin anayasal görevlisidir- fakat,hukukla güçlenmiş bir parti-devletin lideri olarak ta demokratik ulus, vatan, cumhuriyet ve yasalarının gözlemcisi,şeriat esasına dokunmadan onunla mutabık şartlar ve ihtiyaçlar çerçevesinde tek adam ve örfi hukukun da banisi ve hamisi olmayı istiyor.
İlahi hükümlerin devamını,dirlik ve düzenin sağlanmasını devlet başkanına bağlayan,devlet başkanına Muhammed Peygamberin vekili olarak toplumu yönettiği için halife,önder olması nedeniyle de İmam diyen İslam hukukuna göre devlet başkanı olmaya hevesleniyor.
*
Bakınız, bir zaman vergi ödemekten bunalmış kimi inananlar İsa Peygambere,“Göklerdeki Tanrı dururken yeryüzünün kralı Roma İmparatoruna mı vergi ödeyeceğiz?” demişlerdi.
İsa Peygamberin “Sezar’ın hakkı Sezar’a, Tanrı’nın hakkı Tanrı’ya!” cevabı lâik hukuk’un başlangıcı sayılıyor.
Roma Hukuku toplumsal dinamiklerle mütemadiyen gelişmiş bir hukuk bilimidir ve Batı medeniyeti Hukuk sistemlerinde özel hukukun temelini oluşturuyor.
Şahs’ın hukukuna,Aile hukukuna, hukukun mallara tekabül eden kısmında Eşya hukukuna, Borçlar,Miras hukuku ve davalara tekabül eden kısmında Usul hukukuna esas alınıyor.
Roma Hukuku’nun şahıs ve mülkiyetler konusunda tarihsel etkileşimi kapitalizmin de tarihini oluşturmaktadır- o nedenle,ulusal hukukların özünü teşkil ediyor.
Bugünün şah’sını Roma Hukuku ile çevrelenmiş ekonomik değerlerin bütünü belirliyor.
*
Jül Sezar’dan yıllar sonra Büyük Atatürk,1925’te Ankara Adliye Hukuk Mektebi açılışında,“Tamamen yeni kanunlar meydana getirerek eski hukuk esaslarını kökünden kaldırmak teşebbüsündeyiz. Yeni hukuk esaslarıyla alfabesinden eğitime başlayarak yeni bir hukuk nesli yetiştirmek için bu müesseseleri açıyoruz.Hukukta işleri oluruna bırakmak ve hurafelere bağlılık,milletlerin uyanmalarını engelleyen en ağır bir kabustur” diyordu.
*
…sonra 2001’de bir ülkeden diğerine sermayenin,hizmetin ya da malın geçtiği küresel piyasalarda yerleşim, oturma yeri, işyeri ayrı devletlerde olan tarafların anlaşmazlıklarının çözülmesinde ortak hukuk esasını belirleyen tahkim yolunda Uluslararası Tahkim Yasası çıkarıldı.
Baskılarla çıkarılan yasada imtiyaz sözleşmelerinde Danıştay ön denetiminin kalkması,kamu hizmetlerinin özele teslimiyle birlikte üzerinden denetim ve idari yargının kalkması gibi sonuçlarla ulusal yargı ağırlığının yok edilmesi egemenlik alanının daralmasına yol açtı.
Ardından AKP iktidarı Yüksek Eğitim Kurulunda aldırdığı bir kararla Hukuk eğitiminde zorunlu ders Roma Hukuku’nu ana bilim dalı olmaktan çıkardı.
Bu suretle Türkiye uluslararası hukukun mallara ve davalara konu olan uyuşmazlıklarında, batılı hukuk algısından yoksun bir hukuk eğitimi nedeniyle zamanla giderek hukukçu çıkaramaz duruma düşürülmüştür -ki,bu küresel piyasalarla oluşan uyuşmazlıkların batılı hukukçuların insafına terkedilmesi anlamına geliyor.
*
O sıralarda AKP giderek tüm idari ve malî faaliyetlerde,emniyette,istihbaratta,iletişimde oluşturduğu kadro üzerinde parti-devleti kurmuştur.
Üstelik parti-devlet statüsünü parti kapatmada TBMM’nin yetkilendirilmesi ,Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısının değiştirilmesi, Askere Sivil Yargı ve Ombudsmanlık düzenlemeleriyle hukuken güçlendirmiş bulunuyor.
*
Şimdi küresel ekonomiye ilişiklenmiş devletlerin tüzel ve gerçek şahıslarının menfaatlerini korumayı çabaladığı bu zamanda Özel Hukuk eğitiminde Romalı esasından koparılan -bu suretle,yetişen hukukçunun amme hukukuyla bağdaşık devlet hukuku karşısında şahsın ya da ailenin menfaatlerinden ilişkisinin koparıldığı örfi hukukun yolu açılıyor.
Türkiye’ye batının tamamen batı,doğunun tamamen doğulu aidiyeti sağlanıyor, din ve mezhep hukuk kurallarının cari olacağı günlere gidiliyor, ardarda yargı reformları özünde bu amaca hizmet ediyor.
*
Ya İdam cezası?
Suçla mücadelede ceza adalet politikasının cezanın misillemeci,caydırıcı ve ıslah edici bir bütünlükle temellendirilmesi gerekmekte, suçlunun sadece cezalandırılmasını öngören yaklaşımlar reddedilmektedir.
Batı hukuku suçla mücadelede sadece cezaların artırılması ya da ceza tehditine dayalı bir ceza sistemi yerine enformel değerlerin ve kurumların suçluluktaki caydırıcı etkisini dikkate alıyor ve sosyal sermayeyi geliştirmeye önem veriyor.
İdam cezasının geri getirilmesi yönünde talepler insan olarak duygusal refleksleri göstermekten ileri gitmiyor,devletlerin mutlaka akılla hareket etmesi gerekiyor.
*
Rağmen Erdoğan devlet başkanı olması halinde müminlerin kalbinde imandan kaynaklanan geniş bir sorumluluk uyandırmak,dini ve dinin hükümlerini korumak,düşmana karşı cihad etmek,sadakaların, zekât ve hayır hasenatın ve kafir lâiklerden elde edilen vergiler gibi değerlerin toplanmasıyla devletin güvenliği ve kamu düzeninin korunması,devletin savunulması,kamu işlerinin kontrolü,adaletin sağlanması,malın idare edilmesi görevlerini yerine getirmede elini terörist karşıtlarına karşı güçlendirmek için idam cezası istiyor.
13.11.2012
Bir yanıt yazın