NECDET BULUZ
Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu ikilisinin uyguladıkları yanlış dış politikalar Türkiye’yi bugün komşuları ile sorunlu ve yalnızlığa itilmiş bir ülke konumuna getirmiştir. Özellikle Suriye’deki iç çatışmalardan sonra “Bölgesel güç” olma iddiaları ve “Artık Ortadoğu’da belirleyici ülke olacağız” hayalleri ile bugünlere gelen yönetim kadrosunun bugün de aynı hatalarını sürdürdüklerini görüyoruz.
Başbakan ve Dışişleri Bakanı, Suriye konusunda öne çıkarak, uzlaşmasız bir tutum sergilemiş, Esad’a ömür biçmiş, yaptıkları planları boşa çıkınca da ortada kalmışlardır. Kaldı ki, Suriye’den ülkemize gelen sığınmacılarla da büyük sıkıntılar yaşıyoruz. Suriye batağından çıkamadığımız gibi, sığınmacılar da hem siyasi, hem ekonomik açıdan Türkiye’yi kemirmektedir.
İRAN, TAVIR KOYUYOR
Durum bu kadarla da sınırlı değil. Bu ülkeye artık mal satamıyoruz, bu ülke üzerinden mal ihraç edemiyoruz. Her yıl Suriye’den Türkiye’ye ticaret ve turizm için gelenler de kalmadı. Her yönden sıkıntı çektiğimiz biliniyor. Gaziantep’teki üretim merkezleri neredeyse iflasın eşiğine geldi, çokları da kapanıyor.
Geçenlerde Endonezya’nın turistik adası Bali’de yapılan toplantıda, Başbakan Erdoğan ile İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecat’ın bir araya gelmesi ile yapılan görüşmede Türkiye’de bir Suriye toplantısı yapılması önerisi yapılmış, ancak, İran Cumhurbaşkanı bu toplantıya katılmayacaklarını söylemiştir. Türkiye, İran ve Mısır’ın bir araya gelmesini hedefleyen bu toplantının da böylece iptal edildiği belirtiliyor.
Suriye konusundaki politikalarımızı burada sıralamaya gerek görmüyoruz. Bu ülke ile olan köprüleri tamamen atmış durumdayız ve iki düşman gibiyiz. Suriye’deki iç çatışmalar nereye kadar sürer, sonuç ne olur, bundan biz nasıl etkileniriz bunu şu anda kestirmek mümkün görülmüyor. Var olan belirsizliğin daha uzun süre devam edeceğini de sanıyoruz.
IRAK İLE DE İLİŞKİLER GERİLİYOR
Çoklarımızın gözünden kaçmıştır. Komşumuz Irak, bize karşı çok sert tavırlar almaya başladı. Geçenlerde Kanada’nın Quebec kentinde Parlamentolar Arası Birlik Toplantısı vardı. Bu toplantıya Türkiye’den de milletvekilleri katıldı. Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin, bazı Türk milletvekillerine şu sözleri söylediği ifade ediliyor:
“ Sizin hükümet yanlış işler yapıyor. Barzani ile ilişki kuruyor. Oysaki merkezi hükümet Bağdat’tadır ve adres de Bağdat’tır. Irak ile ilişki kurmak için Bağdat’a bakmak gerekir, Erbil’e değil. Bu yanlış tutumun farklı sonuçları da olabilir. “
Bu sözlerin anlamı nedir? Bağdat, doğrudan, Türkiye’nin uyguladığı politikadan rahatsız ve bu rahatsızlığını da bu şekilde dile getiriyor. Daha önce de Irak Başbakanı Maliki’nin bu konuda buna benzer bazı açıklamaları ve mesajları vardı. Başbakan Erdoğan, Maliki karşıtı politikalar uyguluyor ve Irak’taki Şii-Sünni çatışmalarında da adeta taraf tuttuğu izlenimini yaratıyor. Maliki karşıtı açıklamaların da bu ülkede tepkilere neden olduğunu da belirtelim.
SİYASİ VE EKONOMİK DARBE
Dikkat ediniz:
Irak Hükümeti, aldığı bir karar sonrası TPAO’nun Irak’taki bazı yatırımlarına son verdiğini açıkladı. Maliki Hükümeti, Türkiye ile olan ilişkileri giderek geriyor. Türkiye’nin hem siyasi, hem ekonomik açıdan yediği gollerden biri de budur. Daha önce de Türk Hacı adayları Irak’ta sıkıntı yaşamıştı. Özetleyecek olursak, Irak Merkezi Hükümet ile olan ilişkilerimiz de sorunlu hale gelmiştir.
Suriye krizi ile birlikte Rusya ile de sıkıntılar yaşadığımız bir gerçektir. Neyse ki, bu ülke yöneticileri tüm yaşananlara rağmen, Türkiye ile iyi ilişkileri geliştirmeye kararlı olduklarını söylüyor, doğru bir politika uyguluyorlar. Ancak, Rusya’nın daha önce uyguladığı Türkiye karşıtı politikalarda da bir değişikliğin olmadığını görüyoruz. Örneğin, KKTC ve Ermenistan konularında Rusya, baştan bu yana uyguladığı politikalarını aynen hatta daha da katı biçimde sürdürmektedir.
Açık ifade edelim:
Suriye krizi ile birlikte ortaya çıkan yanlış dış politikalarımız, bizi hem siyasi, hem ekonomik açıdan sıkıntıya sokmuştur. Bu sıkıntılara bir de Suriye’deki PKK bağlantılı Kürt’lerin durumunu eklediğimizde ne durumda kaldığımızı daha açık görebiliriz. Ne var ki, hem müttefik olarak, hem dost ve kardeş olarak gördüklerimiz de bizi yalnız bırakmışlardır. Eğer, bu gerçekleri görüp kabul edersek, bundan sonra çok daha doğru adımları atmamız mümkün olabilir.
e.mail: [email protected]
Bir yanıt yazın