O N S E K İ Z

 


İlk imzası Başbakan Erdoğan’a ait seçilme yaşının 25’ten 18’e düşürülmesini öngören Anayasa değişikliği teklifi,TBMM Başkanlığı’na sunuldu.
Milletvekili seçilme şartları arasında yer alan askerliğini yapmış olma kuralı,askerlikle ilişiği bulunmamış olma şeklinde değişiyor ve askerliğini yapmamış kişilere milletvekili seçilme yolu açılıyor. 

*

İngiliz Generali Aspinall-Oglander Nisan 1925’te Gelibolu’da kanlı muharebeleri  anlatırken Türk şehitlerinden ‘vakti gelmeden solan gül goncaları”diye bahsediyordu.
O kadar asker şehit düşmüştü-ki,cephede takviye kuvvetlere ihtiyaç olunca Sultan Mehmet Reşad,14 Mayıs 1331’de ya da 27 Mayıs 1915’te Askeri Mükellefiyet Kanununda değişiklik yaptı ve lise öğrencilerini de cepheye çağırmak zorunda kaldı.
En yakın çevreden Bursa’dan,Balıkesir,Kütahya,Manisa’dan,İzmir’den  başlayarak 1315(1897) doğumlu 15 yaşında,bedeni gelişmiş,eli silah tutmaya kabiliyetli çocuklar cepheye alındılar. 
Anadolu’da yakılan “Hey onbeşli onbeşli/Tokat yolları taşlı /Onbeşliler gidiyor/Kızların gözü yaşlı”türküsü bu dramı anlatıyor. 

*
O gün “Onbeşliler”in askere alınması zorunluydu – bugün, 0-18 yaş arasında herkes kanun önünde çocuk sayılıyor.
Uzmanlar bu sınırda genç olmanın ayrı,sorumlulukların bilincinde olmanın ayrı ve yetişkin olmanın ayrı şeyler olduğunu söylüyor.
18+2,3 sınırında insanlara yetişkin muamelesi yapmanın zihinsel ve ruhsal sorunlara yol açacağı bildiriliyor.
O halde Başbakan Erdoğan ve hükümeti neden seçilme yaşını 18’e düşürmek için ısrar ediyor?

*
Erdoğan,1924’te yürürlüğe giren Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile birlikte Türkiye’de din eğitiminin fiilen sona erdiğini kabul eden bir siyasi düşüncenin temsilcisidir.
Din karşıtı fikir ve kanaatlerin,17.yüzyıldan itibaren İngiltere,Fransa,Almanya ve Amerika’da aydınlanma ile birlikte güç kazandığı ve o ülkelerde aydınların ideolojisi haline gelen pozitivist ve materyalist görüşlerin 19.yüzyılda Tanzimat fermanı ile Osmanlı Devletini de etkilediği düşünülüyor. 
Önce pozitivizm sonra Atatürk Devrimleriyle materyalist görüşlerin İslam karşıtı misyonu ile toplumda manevi bir yıkıma neden olduğu kabul ediliyor.

*
Nitekim İslam karşıtı sayılan devrimlere, kişilere,görüş ve akımlara karşı İslam dinini savunan bir mekanizma geliştirilmiştir.
Madem ki medreseler,tarikatlar,dini eserler yasaklanmıştır deniyor ve imanın gerçekleri için Kelam ilmini öğrenmek çok zaman alacaktır -o halde,en derin konuları kısa zamanda herkesin anlayacağı tarzda öğreten dini liderler ve yazdıkları eserler türüyor.
Peygamber’den tebliğ görevini üstlenen lider aile toplantıları,camiler, kuran kursları,imam-hatip okulları ya da cemaat benzeri kurumlarda örgütleniyor.
İnsanın yaratılış eksikleri nedeniyle peygamberlerin zuhur ettiğini,o odaktan insan fıtratını iman ve ahlak ile zenginleştirdikten sonra hayatta takip edilecek yolda nasıl hareket edileceği öğretiliyor.
Lider toplumuna kendi algısında ki Allah’ın birliğine inanmalarını, Allah yolunda ve Allah’ın hükmünden başka hüküm tanımamalarını bildiriyor.
 
Yaşanan zamanı bireysel değil cemaatleşme yönünde algılama sağlanıyor- çünkü,ne kadar güçlü olursa olsunlar şahısların cemaat karşısında yenilgiye uğrayacakları öngörülüyor.
Küçük yaşlardan itibaren Kuran ve Sünnet’e bağlı kalınarak dil’e ve üsluba hakimiyet,bireysel farkındalık ve farklılığın kabülü,güzel söz ve davranış sahibi olmak,birbirine dayanarak ya da birbirini tamamlayarak gelişme göstermek,örnek olmak ve sayılmak esas ve hedefi ile yetişiyorlar.
Kız ya da erkek çocuğun üretkenlik vasfı kazandığı biyolojik göstergesini akıl baliğ olma hali ya da gerekli akli kavrayışa sahip olunduğu anlamına alınıyor.
Akli kavrayışa gelindiğinde dini terbiye ve eğitimlerini almış ve  sorumlulukların yerine getirilebileceği öngörülüyor.
Bir süre sonra 18+ yaştan itibaren toplumun ondan beklediği özellikleri alacağı,ailesinden bağımsızlaşacağı,cinsel olgunlaşmasına uyum sağlayacağı, yaşıtları ve yetişkinlerle düzgün ilişkiler kuracağı ve yaşamına yön verecek olgunlukta olacağı kabul ediliyor.
Çünkü aldığı dini terbiye ve eğitimle gençlik döneminin en önemli psikososyal yanının -yani, kimlik duygusunun kazanıldığı ve daha otonom,yaratıcı,baskılara dayanabilen, yakınlık kurabilen bireyin oluştuğu varsayılıyor.
Mensup hedefinin önce kendisi,sonra toplumu korumak,dünya ve ahiret hayatını imhaya yönelen düşmanlara karşı da Kuran ve Sünnet gerçekleriyle İslam’ı savunmak olduğuna inanmıştır- bu suretle, Batı kültürü almış ve kendi kültüründen uzaklaşmış genç olmaktan sıyrılınılıyor.
*
Türkiye Cumhuriyetinin esasını oluşturan Atatürk devrimlerinin kurumlarıyla birlikte toplum üzerindeki etkisinin demokrasi üzerinde vesayet oluşturduğu düşüncesiyle açılmış savaş sürüyor.
Bir süre önce Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’nin yeni nesillerinin  Necip Fazıl Kısakürek’in Gençliğe Hitabı’ndaki,”Dilinin,dininin,beyninin,ilminin,ırzının,evinin,kininin,kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum.Kökü ezelde ve dalı ebette bir sistemin aşkına,vecdine,diyalektiğine,estetiğine,irfanına,idrakine sahip bir gençlikten bahsediyorum” istikametinde hedefe yönelişte insan yetiştirme düzeninin de  bir-bir elden geçtiği görülüyor. 
Büyük bir kitlenin algısı çekilip çevrilmiştir ve insandan-topluma ya da vicdandan-toplumsal hak ve hukuk anlayışına istenilen rota çiziliyor.
*
Bu çerçevede çizilen rotada  Başbakan Erdoğan ve hükümetinin  milletvekili seçilme yaşının 18’e düşürülmesi yasa taslağı, büyük oranda genç nüfusa sahip Türkiye’de gençlerin önünün açılması,gençlere daha fazla fırsatlar tanınarak onların enerjisini sinerjiye dönüştürmek anlamına gelmiyor.
Demokrasiye engel siyasi partiler ve seçim kanunları ile siyasetin yapılış biçimleri değiştirilmeden seçilme yaşının 18’e çekilmek istenmesi ve bu hakkın kullanılmasında erişilebilirlik yanında kimlerin hangi koşullarda bu hakka ulaşabileceği konusu da yeni bir tartışmaya neden oluyor.

*
Ne gam! Başbakan Erdoğan Atatürk Devrimlerinin İslam karşıtı misyonuyla toplumda manevi bir yıkıma neden olduğu zannıyla yarattığı yapay karşıtlık üzerine kurulu siyaset alanında -bu kez de, kalbinin davacısı olarak kökü ezelde ve dalı ebette bir sistemin aşkına,vecdine,diyalektiğine,estetiğine,irfanına,idrakine -işte,oralardan yetişmiş bir 18’lik genci hazırlıyor.
Bu suretle hem orta okul ya da liselerde ya da askeri kışlalarda mensubu olduğu siyasi aklın kazancını ön plana alıyor hem de öğrenciliğini yaptığı odaklara minnetini ödüyor.
*
Halbuki bilimin giderek dinin açıklama getirdiği sorulara cevap vermeye başladığı dolu-dizgin akan zamanda insan durmaksızın dünyayı değiştirmektedir.
Tanrı vardır ama bilim bir yaratıcı olmadan da evrene açıklık getirebiliyor-bu suretle, bilge,sonsuz,yaratıcı Tanrı tasavvurunda olan insan mütemadiyen devasa evren bilgisiyle birey ve demokrasi algısından yetkinleşiyor,insanlığının ve şükr’ünün  kalitesini yükseltiyor.
*
18’lik bir genç  oralarda bir yerden marşını çığırmaktadır;
“Köklerim mazidedir,yepyenidir geleceğim/Bekleyin çok gecikmeden geleceğim/Milletim ümidi olan yüce dava için/Gerekirse gözümü ben kırpmadan öleceğim/Malazgirt’ten Viyana’ya uzanır benim elim/Geliyorum senin ben…”

Mustafa Kemal Atatürk

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir