FEDERALİZM DEĞİL İSLAMCILIKTA BİR ADIM DAHA


Bir süredir Oslo benzeri müzakerelerin yeniden başlayabileceği, İmralı’da Öcalan ile görüşülebileceği konusu gündemdedir.
Nitekim Azerbaycan dönüşünde  Başbakan Erdoğan,”Milli Birlik ve Kardeşlik diyoruz.Amacımız bunu ülkemizin her yerinde güçlendirmek ve yaymaktır.Bunun için MİT her an her tür hareketi yapabilir.Yarın İmralı’ya gitmek gerekiyorsa MİT Müşteşarı’na ‘sen gerekeni yap’ derim.Yeter ki akan kan dursun” diyor.
Aynı sırada TBMM İçişleri Komisyonunda 13 yeni büyükşehir ve büyükşehir belediyelerinin sınırını il mülki sınırı olarak belirleyen, ilgili alana giren 34 yeni ilçe, belediye sınırları içinde köylerin mahallelere dönüşümü ve 1591 belde belediyesinin birlikte ilçe belediyelerine bağlanmasını öngören yasa tasarısı görüşülmektedir.
*
Yasa tasarısı kırsal kesim-büyük kent uyum sorunu yaşanacağı,belediyelerin artan hizmeti nasıl karşılayacağı, bütçenin nasıl bulunacağı,dönüşümle birlikte AKP belediye sayısında ve İslami kesim rantlarında artış olacağı tartışmalarına yol açmıştır.
En yoğun tartışma Bölgesel Ağır Ceza Mahkemeleri ve Bölge İstinaf Mahkemelerinden sonra  bu proje ile bir adım sonra Türkiye’nin 1988’de imzaladığı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı‘nda; giderek artan yerel hizmet taleplerini karşılamak için yerel yönetimlere yetki ve esneklik verilmesi,yerel yönetimlerin kendi şartlarına ve ihtiyaçlarına göre yönetim yapısı ve biçimini belirlemesi ve yerel yönetimlerin merkezi yönetimin karmaşasından korumaya yönelik koyduğu çekincelerin kaldıracağı yönünde yaratılan algıdan kaynaklanıyor.
Üniter Devleti tehlikeye düşürecek eyalet sistemine geçişte bir adım daha atıldığı ve  bundan sonra Demokratik Özerklik ilan eden -fakat, özerkliğin sürdürülmesi amacıyla AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartının benimsenmesini ve Özgür Demokratik Yerel Yönetim Anlayışının geliştirilmesini talep eden Kürtçülüğe prim verildiği  savlanıyor…
*
ABD farklı coğrafyaların sorunlarına askeri ya da yetki devriyle ekonomik-siyasal yeniden yapılanma yöntemleriyle müdahale ederken,Türkiye’dede rejim karşıtı ya da
tehdit unsuru olarak tanımlanan Kürtçülük ve İslamcılığın siyasal sistem dışına itilmiş olmasının toplumsal istikrarı sağlamadığını öngörmüştür.
İşte,İslamcılar iktidardadır ve Kürtçülerin  yasal ve toplumsal zemine çekilmeleriyle sorumluluklarının genişletildiği ve istikrarın oluşacağı umuduyla süreç devam ediyor…
*
Diyarbakır’da “Uluslararası Yezidi Konferansı”nda,Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk,”Çabamız Ortadoğu’nun değişim ve dönüşüm yaşadığı bu süreçte Kürtlerin de kimliğiyle, kültürüyle siyasi statülü bir yaşam kazanması içindir.Kürtlerin gözü sınırlarda değil,sınırların değişmesi ile ilgili bir talebi yok”diyor.
Oysa bu ifadeyi Abdullah Öcalan’ın 5  ilkesinden gelişen Kürtçülük perspektifinde düşünmek ve  buna bir mim koymak gerekiyor:
Bakınız,Savaş ve Barış ilkesi hareketin savaş ve barış konseptini oluşturuyor-ki,Türkiye ile barış için toplumsal mutabakatın niteliğini belirliyor.   
Birlik ilkesi Büyük Kürdistan amacında Türkiye,Irak,Suriye ve İran Kürtlerinin ortaklığını gösteriyor. 
Demokratik ilke bulunulan ülkede demokratik anayasa,ulus,vatan ve siyaset talepleri için örgütlenmeyi hedefliyor.    
Kültürel Haklar ilkesiyle Kürtçü nesillerin yetiştirilmesi amaçlanıyor.
Demokratik Siyaset İlkesi ise siyaset  yapma özgürlüğüdür-ki, bütünü talep edilen kimlik ve kültürden hareketle, giderek Kürt siyasi statüsü anlamına geliyor.
Kürtçülük -henüz, Savaş ve Barış ilkesi aşamasında bulunuyor.

*
İslamcı iktidar ve Kürtçüler 2008-2011’de “Barış ve Kardeşlik Projesi”çerçevesinde belli aralıklarla İmralı’da Abdullah Öcalan ve Oslo’da ikili müzakereler yaptılar.
Kürtçüler 12 Haziran 2011 seçimlerine yaklaşıldığında İslamcı kapitalist süreçte yok olmamak için -bir yanda, Demokratik Özerklik ilan ederken- öte yanda, özerkliğin sürdürülmesi amacıyla AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartının benimsenmesini ve Özgür Demokratik Yerel Yönetim Anlayışının geliştirilmesini,bu çerçevede  bölge ekonomisinde söz sahibi olmayı talep ettiler.
Ne ki Kürtçülüğün konfederalist siyaseti ve toplumcu ekonomi felsefesi İslamcılığın dini tüm İslam toplumunda toplumsal davranış ve sosyal düzeni belirleyen bir sistematik olarak kabul edişi ve bu kurguyu kapitalizme ilişiklemesi  felsefesiyle  çelişti!

*
Uzlaşmazlık noktasında İslamcılar Kürtlerin tasfiyesini gerçekleştirmeden iktidarlarının tamamlanmayacağı düşüncesindedir.
Kürtlere dil’leri ve geleneklerinin özgürlüğü-şimdilerde,yaşama hakkı karşılığında Türkiye refahından faydalanmaları teklif ediliyor.
Aksi taktirde siyasal ve örgütsel tasfiye ve Abdullah Öcalan’a  tecrit uygulamasıyla ideolojik tasfiye birlikte yürütülüyor.
Kürtçüler taleplerine  karşılık alıncaya kadar Savaş ve Barış ilkesi  çerçevesinde alan hakimiyeti esaslı Devrimci Halk Savaşı Stratejisi uyguluyor.
*
Yerel Yönetimler Özerklik Şartında aranılan temel şartlardan biri yerel yönetimlerin gelir kaynaklarına sahip olması ve oranlar ile miktarları saptamada tam yetkili olmasıdır.
Bu noktada İslamcı iktidarın yerel yetkililerin girişimleri için merkez onayı şartı koymasında,yerel toplumu aşan bazı düzenlemelerin yerel yönetimlerce yapılmasına ve
anayasa-yasalara aykırı kuralların yerel yönetimlerce yerine getirilmesine sınır koyma hakkı bulunuyor.
Üstelik İslamcı iktidar yerel yönetimlerin gelir ve giderlerinde kurduğu Bölge Yatırım Ajansları ve Köylerin ve Belediyelerin Altyapılarını Destekleme Projeleri (KÖYDES-BELDES) vasıtasıyla köylerden kentlere ekonomik kalkınmanın tüm unsurlarında tekeli elinde bulunduruyor.
*
O halde İslamcı iktidar ne çıkardığı 13 Büyükşehir Belediyesi Yasa Tasarısı ne de yeni müzakereler yapılması ya da Öcalan ile görüşmek suretiyle Türkiye’yi  bir federasyona götürmüyor.
Nasılsa,TRT Kürtçe yayın yapmaktadır,basın-yayın serbestliği,üniversitelerde Kürt enstitüleri açılmıştır ya da anneler cezaevlerinde çocuklarıyla Kürtçe konuşabilmektedir.
Bu ve benzeri örnekler İslamcı iktidarın Kürtler üzerinde inkâr ve asimilasyon politikalarına son verdiğine dair esas kabul ediliyor -o yüzden, Başbakan Erdoğan ” Herşeyi çözdüğümüzü iddia etmiyorum”diyor ve Kürt sorununun çoğu gitti azı kaldı mesajını veriyor!
Şimdi “Kan Dökülmesini” engellemek için -işte,MİT Müşteşarı’na İmralı işareti veriyor,13 yeni Büyükşehir kurulması yasa tasarısı ile İslamcılığın kazançları bir yana Türkiye’nin uniter devlet ilkesini tartıştırıyor.
Bu zeminden Kürtçülükte;toplumun öz yeterliliği,yerelin güçlendirilmesiyle halkın söz ve karar sahibi kılınması, halkın karar süreçlerine dahil olabilmesi için yerel meclislerin inisyatifinin yükseltileceği bir yapılanmaya yönelik AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartını da benimseyecekleri ve adem-i merkeziyetin yeni Anayasa’da yer alacağı konularıyla beklenti yaratıyor ve oyalıyor.

*
Alttan alta ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone vasıtasıyla  önerdiği Usame Bin Ladin’i yakalandığı operasyona yöneliniyor. 
ABD desteği ile ileri teknoloji, kolluk kuvvetleri ve özel harekâtla Kürtçülük merkezinden çökertilmeye  hazırlanılıyor.
*
İyi ama, Abdullah Öcalan’ın,”ABD Ortadoğu’da ve Kafkasya’da Türkiye ve İsrail’in desteğini alabilmek için Kürtlerin kültürel soykırımına destek veriyor fakat Türkiye tarafından tümden ortadan kaldırılmasına da izin vermiyor.ABD Kürt’e kaçmak için Kuzey Irak’ta  açık bir kapı bırakmıştır. Hem Türkiye’yi hem de Kürtleri böylece kendine bağlı hale getirmiştir”ifadesi ne anlama geliyor?
Ya Suriye,Irak,İran Kürtleri  ya Suriye,Irak,İran?
Gereğini en çok yeniCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun  düşünmesi gerekiyor -bakınız, o “Yeni” diyorsanız,Türkiye’nin işi başkalarına kalmıştır.
19.10.2012
Bir süredir Oslo benzeri müzakerelerin yeniden başlayabileceği, İmralı'da Öcalan ile görüşülebileceği konusu gündemdedir.
Nitekim Azerbaycan dönüşünde  Başbakan Erdoğan,"Milli Birlik ve Kardeşlik diyoruz.Amacımız bunu ülkemizin her yerinde güçlendirmek ve yaymaktır.Bunun için MİT her an her tür hareketi yapabilir.Yarın İmralı'ya gitmek gerekiyorsa MİT Müşteşarı'na 'sen gerekeni yap' derim.Yeter ki akan kan dursun" diyor.
Aynı sırada TBMM İçişleri Komisyonunda 13 yeni büyükşehir ve büyükşehir belediyelerinin sınırını il mülki sınırı olarak belirleyen, ilgili alana giren 34 yeni ilçe, belediye sınırları içinde köylerin mahallelere dönüşümü ve 1591 belde belediyesinin birlikte ilçe belediyelerine bağlanmasını öngören yasa tasarısı görüşülmektedir. * Yasa tasarısı kırsal kesim-büyük kent uyum sorunu yaşanacağı,belediyelerin artan hizmeti nasıl karşılayacağı, bütçenin nasıl bulunacağı,dönüşümle birlikte AKP belediye sayısında ve İslami kesim rantlarında artış olacağı tartışmalarına yol açmıştır.
En yoğun tartışma Bölgesel Ağır Ceza Mahkemeleri ve Bölge İstinaf Mahkemelerinden sonra  bu proje ile bir adım sonra Türkiye'nin 1988'de imzaladığı Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nda; giderek artan yerel hizmet taleplerini karşılamak için yerel yönetimlere yetki ve esneklik verilmesi,yerel yönetimlerin kendi şartlarına ve ihtiyaçlarına göre yönetim yapısı ve biçimini belirlemesi ve yerel yönetimlerin merkezi yönetimin karmaşasından korumaya yönelik koyduğu çekincelerin kaldıracağı yönünde yaratılan algıdan kaynaklanıyor.
Üniter Devleti tehlikeye düşürecek eyalet sistemine geçişte bir adım daha atıldığı ve  bundan sonra Demokratik Özerklik ilan eden -fakat, özerkliğin sürdürülmesi amacıyla AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartının benimsenmesini ve Özgür Demokratik Yerel Yönetim Anlayışının geliştirilmesini talep eden Kürtçülüğe prim verildiği  savlanıyor... * ABD farklı coğrafyaların sorunlarına askeri ya da yetki devriyle ekonomik-siyasal yeniden yapılanma yöntemleriyle müdahale ederken,Türkiye'dede rejim karşıtı ya da
tehdit unsuru olarak tanımlanan Kürtçülük ve İslamcılığın siyasal sistem dışına itilmiş olmasının toplumsal istikrarı sağlamadığını öngörmüştür.
İşte,İslamcılar iktidardadır ve Kürtçülerin  yasal ve toplumsal zemine çekilmeleriyle sorumluluklarının genişletildiği ve istikrarın oluşacağı umuduyla süreç devam ediyor... * Diyarbakır'da "Uluslararası Yezidi Konferansı"nda,Mardin Bağımsız Milletvekili Ahmet Türk,"Çabamız Ortadoğu'nun değişim ve dönüşüm yaşadığı bu süreçte Kürtlerin de kimliğiyle, kültürüyle siyasi statülü bir yaşam kazanması içindir.Kürtlerin gözü sınırlarda değil,sınırların değişmesi ile ilgili bir talebi yok"diyor.
Oysa bu ifadeyi Abdullah Öcalan'ın 5  ilkesinden gelişen Kürtçülük perspektifinde düşünmek ve  buna bir mim koymak gerekiyor: Bakınız,Savaş ve Barış ilkesi hareketin savaş ve barış konseptini oluşturuyor-ki,Türkiye ile barış için toplumsal mutabakatın niteliğini belirliyor.   
Birlik ilkesi Büyük Kürdistan amacında Türkiye,Irak,Suriye ve İran Kürtlerinin ortaklığını gösteriyor. 
Demokratik ilke bulunulan ülkede demokratik anayasa,ulus,vatan ve siyaset talepleri için örgütlenmeyi hedefliyor.    
Kültürel Haklar ilkesiyle Kürtçü nesillerin yetiştirilmesi amaçlanıyor.
Demokratik Siyaset İlkesi ise siyaset  yapma özgürlüğüdür-ki, bütünü talep edilen kimlik ve kültürden hareketle, giderek Kürt siyasi statüsü anlamına geliyor.
Kürtçülük -henüz, Savaş ve Barış ilkesi aşamasında bulunuyor. * İslamcı iktidar ve Kürtçüler 2008-2011'de "Barış ve Kardeşlik Projesi"çerçevesinde belli aralıklarla İmralı'da Abdullah Öcalan ve Oslo'da ikili müzakereler yaptılar.
Kürtçüler 12 Haziran 2011 seçimlerine yaklaşıldığında İslamcı kapitalist süreçte yok olmamak için -bir yanda, Demokratik Özerklik ilan ederken- öte yanda, özerkliğin sürdürülmesi amacıyla AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartının benimsenmesini ve Özgür Demokratik Yerel Yönetim Anlayışının geliştirilmesini,bu çerçevede  bölge ekonomisinde söz sahibi olmayı talep ettiler. Ne ki Kürtçülüğün konfederalist siyaseti ve toplumcu ekonomi felsefesi İslamcılığın dini tüm İslam toplumunda toplumsal davranış ve sosyal düzeni belirleyen bir sistematik olarak kabul edişi ve bu kurguyu kapitalizme ilişiklemesi  felsefesiyle  çelişti! *
Uzlaşmazlık noktasında İslamcılar Kürtlerin tasfiyesini gerçekleştirmeden iktidarlarının tamamlanmayacağı düşüncesindedir. Kürtlere dil'leri ve geleneklerinin özgürlüğü-şimdilerde,yaşama hakkı karşılığında Türkiye refahından faydalanmaları teklif ediliyor.
Aksi taktirde siyasal ve örgütsel tasfiye ve Abdullah Öcalan'a  tecrit uygulamasıyla ideolojik tasfiye birlikte yürütülüyor. Kürtçüler taleplerine  karşılık alıncaya kadar Savaş ve Barış ilkesi  çerçevesinde alan hakimiyeti esaslı Devrimci Halk Savaşı Stratejisi uyguluyor. * Yerel Yönetimler Özerklik Şartında aranılan temel şartlardan biri yerel yönetimlerin gelir kaynaklarına sahip olması ve oranlar ile miktarları saptamada tam yetkili olmasıdır.
Bu noktada İslamcı iktidarın yerel yetkililerin girişimleri için merkez onayı şartı koymasında,yerel toplumu aşan bazı düzenlemelerin yerel yönetimlerce yapılmasına ve
anayasa-yasalara aykırı kuralların yerel yönetimlerce yerine getirilmesine sınır koyma hakkı bulunuyor.
Üstelik İslamcı iktidar yerel yönetimlerin gelir ve giderlerinde kurduğu Bölge Yatırım Ajansları ve Köylerin ve Belediyelerin Altyapılarını Destekleme Projeleri (KÖYDES-BELDES) vasıtasıyla köylerden kentlere ekonomik kalkınmanın tüm unsurlarında tekeli elinde bulunduruyor. * O halde İslamcı iktidar ne çıkardığı 13 Büyükşehir Belediyesi Yasa Tasarısı ne de yeni müzakereler yapılması ya da Öcalan ile görüşmek suretiyle Türkiye'yi  bir federasyona götürmüyor.
Nasılsa,TRT Kürtçe yayın yapmaktadır,basın-yayın serbestliği,üniversitelerde Kürt enstitüleri açılmıştır ya da anneler cezaevlerinde çocuklarıyla Kürtçe konuşabilmektedir.
Bu ve benzeri örnekler İslamcı iktidarın Kürtler üzerinde inkâr ve asimilasyon politikalarına son verdiğine dair esas kabul ediliyor -o yüzden, Başbakan Erdoğan " Herşeyi çözdüğümüzü iddia etmiyorum"diyor ve Kürt sorununun çoğu gitti azı kaldı mesajını veriyor! Şimdi "Kan Dökülmesini" engellemek için -işte,MİT Müşteşarı'na İmralı işareti veriyor,13 yeni Büyükşehir kurulması yasa tasarısı ile İslamcılığın kazançları bir yana Türkiye'nin uniter devlet ilkesini tartıştırıyor.
Bu zeminden Kürtçülükte;toplumun öz yeterliliği,yerelin güçlendirilmesiyle halkın söz ve karar sahibi kılınması, halkın karar süreçlerine dahil olabilmesi için yerel meclislerin inisyatifinin yükseltileceği bir yapılanmaya yönelik AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartını da benimseyecekleri ve adem-i merkeziyetin yeni Anayasa'da yer alacağı konularıyla beklenti yaratıyor ve oyalıyor. *
Alttan alta ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone vasıtasıyla  önerdiği Usame Bin Ladin'i yakalandığı operasyona yöneliniyor. 
ABD desteği ile ileri teknoloji, kolluk kuvvetleri ve özel harekâtla Kürtçülük merkezinden çökertilmeye  hazırlanılıyor. *
İyi ama, Abdullah Öcalan'ın,"ABD Ortadoğu'da ve Kafkasya'da Türkiye ve İsrail'in desteğini alabilmek için Kürtlerin kültürel soykırımına destek veriyor fakat Türkiye tarafından tümden ortadan kaldırılmasına da izin vermiyor.ABD Kürt'e kaçmak için Kuzey Irak'ta  açık bir kapı bırakmıştır. Hem Türkiye'yi hem de Kürtleri böylece kendine bağlı hale getirmiştir"ifadesi ne anlama geliyor?
Ya Suriye,Irak,İran Kürtleri  ya Suriye,Irak,İran?
Gereğini en çok yeniCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun  düşünmesi gerekiyor -bakınız, o "Yeni" diyorsanız,Türkiye'nin işi başkalarına kalmıştır. 19.10.2012 - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir