NECDET BULUZ
Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinde Suriye topçusunun ateşi sonucu bir anne ile 4 çocuğunun ölmesi üzerine başlayan gerginlik sürüyor. Türkiye de haklı olarak buna misillemede bulundu ve Suriye ordusuna yönelik 60-70 top atışı yaparak karşılık verdi. Yapılan açıklamalara göre Suriye ordusuna mensup 10 askerin de bu atışlarda öldüğü belirtiliyor. Biz, bunu yerinde ve yapılması gereken bir adım olarak değerlendiriyoruz. Böylesine olaylar karşısında artık sessiz kalmamamız gerektiği görüşündeyiz.
Ancak, bunun boyutunu iyi ayar etmek, mutlaka Suriye ile savaşmak için bir bahane aramamak gerekiyor. Çünkü dikkat edilecek olursa, aylardır Türkiye’yi Suriye batağına sokmaya çalışan güçler var. Özellikle Amerika, Suudi Arabistan, Katar gibi ülkeler, Türkiye’yi Suriye üzerine itelemeye çalışıyorlar. Kışkırtıcılık yapıyorlar. Neyse ki bugüne kadar verilen bu gazlara gelmedik, sağduyulu hareket ettik.
SAVAŞ TAMTAMLARI İŞ BAŞINDA
Suriye krizinin başlamasından bu yana bir yıl içinde Suriye’den Türkiye sınırları içine 17 top mermisi düşmüş. Bu mermilerin, Suriye tarafından kasıtlı olarak atılmış olması zaten mümkün görülmüyor. Sınır, sadece bir çizgi halinde. Bu tür olaylarda, böylesine atışlarda hedefin her zaman şaşabileceği de askeri birimlerce değerlendiriliyor.
Şu konunun altını kalınca çizelim:
Özellikle Suriye ile savaşa girmemizi isteyen çevreler adeta savaş naraları atıyor. Amerika ve Batı destekli medya, zafer çığlıkları ile yeri göğü inletiyor. Bazı medya organlarında adeta savaşa gittiğimize vurgu yapılıyor. Biz, bunları yanlış, yanıltıcı ve Milli çıkarlarımıza aykırı görüyoruz. Savaş, yıkım demektir, ekonomi çöküntü demektir, sıkıntı, kan ve gözyaşı demektir. Bu, en son düşünülmesi gereken bir konudur.
Bakınız, aylardır Hatay’da ABD ve Batılı ajanlar cirit atıyor. Dünyanın en eli kanlı militanları elleri silahlarda bu topraklarda volta atıyor. Sınır delik-deşik olmuş, kim giriyor, kim çıkıyor belli değil. Böylesi bir ortamda başımıza her şey gelebilir. Özellikle provoke hareketler bizi bu batağa biraz daha sokabilir. Çünkü bizi Suriye ile çatıştırmak isteyen güçler var ve bunlar her geçen gün kurgu üzerine kurgu yapıyor.
PROVOKE DE OLABİLİR
Suriye’den atıldığı ve Türk topraklarına düşüp 5 can aldığı top mermisinin bizi bu batağa sürüklemek isteyenler tarafından organize edilmediğini kim iddia edebilir? Ya bunu Özgür Suriye Ordusu yapıp, sucu Esad’a yüklemedikleri ne malum? Ya da ABD ve Batı ajanlarının bir tezgâhının olmadığını kim iddia edebilir? Nitekim Suriye’nin yanında yer alan Rusya, bu konuda tatmin olmadıklarını, bunun bir provoke hareket olabileceğini söyleyerek bizim bu görüşümüz doğrultusunda hareket etmiştir.
Amerika dahil, hiçbir devlet, hiçbir kurum ve kuruluş Suriye’ye karşı bir savaş içinde olmak istemiyor. Öne çıkan hep Türkiye oldu. Resmen bu işi kendi kendimize ihale ettik. Şimdi ise işin içinden çıkmakta zorlanıyoruz. 100 binin üzerindeki mülteci ile de sıkıntılar yaşıyoruz. Kış geliyor, barınma, ısınma, sağlık hizmetleri sırada bekliyor. Bunlara para da yetiştiremiyoruz ve hiç kimse de elini cebine atmıyor.
SAVAŞ ELBETTE Kİ OLMASIN
Meclis’ten teskere geçti. Bu tezkere, Suriye ile savaşacağımız anlamına gelmemelidir. Biz, Milli çıkarlarımızı her zaman göz önünde bulundurmak, sınırlarımızı ve topraklarımızı korumak, vatandaşlarımıza sahip çıkmak zorundayız. Savaş, elbette ki çıkmasın, bunu kimse de istemez. Zaten içeride PKK ile sorunlarımız var, sıkıntılarımız halen sürüyor. Bir de durup dururken, Suriye batağına saplanıp kalırsak, müttefik diye sahip çıktıklarımız bile bile yalnız bırakır. Geçmişte bunların örnekleri vardır.
Gün boyu sokaklardaydık ve bir noktada vatandaşların nabzını tuttuk. Suriye ile savaşmamızı hiç kimsenin istemediğini gördük. Özetleyecek olursak, milletimizin savaşa karşı olduğunu burada açık bir dille ifade etmeliyiz.
Bu savaş, Suriye topraklarında kirli bir oyuna dönüştü. Bu topraklarda Amerika, Batı, Rusya, İran savaşıyor. Bölgesel aktörler burada tezgâh üzerine tezgâh kuruyor. Bu kirli oyunun içine bizzat düşersek en büyük darbeyi yiyen biz olacağız. Suriye topraklarında kurmayı amaçladığımız tampon Bölgeye bile karşı çıktılar. Hiç kimse açıktan elini ateşin içine atmak istemiyor. Herkes maşa peşinde, bunların neden maşası biz olalım.
Bir diğer korku ve endişe de, bölgesel savaşın yakın olmasından endişe edilmesidir. Suriye’de Esad’ın devrilmesinin uzaması, bölgesel savaş riskini daha da artırmış görünüyor. BM Genel Sekreteri’nin son açıklaması da bu endişeyi daha da artırıyor. Biz, bütün bunları değerlendirdiğimizde Suriye konusunun öyle hafife alınacak bir konu olmadığını görüyoruz.
e.mail: necdetes@mynet.com